KADINLARDA 4 KAT DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR
Elin tüm hareketini sağlayan bileğin doğru kullanılmaması sonucu ortaya çıkan ve ellerde hissizlik şeklinde kendini gösteren karpal tünel sendromu hastalığı, kadınlarda erkeklere oranla 4 kat daha fazla görülüyor.
Elin tüm hareketini sağlayan bileğin doğru kullanılmaması sonucu ortaya çıkan ve ellerde hissizlik şeklinde kendini gösteren karpal tünel sendromu hastalığı, kadınlarda erkeklere oranla 4 kat daha fazla görülüyor. Daha çok ellerini kullanan meslek gruplarında görülen hastalık, erken tedavi edilmezse elde işlev kaybına kadar giden kalıcı rahatsızlıklara neden olabiliyor.
Memorial
Kayseri Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Doç. Dr. Cüneyt Göçmez, elin
tüm hareketini sağlayan bileğin doğru kullanılmaması sonucunda ortaya çıkan
karpal tünel sendromunun, toplumun yüzde 2'sini etkisi altına alan bir hastalık
olduğunu söyledi. Bu hastalığın, baş, işaret ve orta parmakların hareketinden
ve duyusundan sorumlu sinirin bilekte sıkışması sonucu ortaya çıktığını
belirten Göçmez, "Ev kadını, marangoz, berber, şoför ve çiftçi gibi meslek
grupları ile mouse ve klavye kullanan ofis çalışanları, voleybol, basketbol ve
golf türü sporlarla uğraşanlar karpal tünel sendromu riski grubunda
insanlardır. Sendrom, 'karpal' adı verilen tünelin çatısını oluşturan yapının
kalınlaşmasına neden olur. Uzun süre bilek hareketi yapılması ve bileğin
zorlanması da kalınlaşmayı belirginleştirir. Bilekteki kalınlaşma, diyabet,
hipotiroidi, beyin tümörü ve gut hastalıkları söz konusu olduğunda da görülür.
Karpal tünel sendromu, erkeklere göre kadınlarda 4 kat daha fazla ortaya çıkar
ve obezite ile gebelikte oluşma riski artar. Bilekten başlayarak parmaklara
kadar yayılan uyuşma, karıncalanma ve sızlamayla belirti veren hastalık; el ve
parmaklara uyuşma, elde hakimiyet kaybı ile elin kullanılamaz hale gelmesine
sebep olabilir." diye konuştu.
Karpal
tünel sendromunun boyun fıtığı ya da kireçlenmeyle karıştırıldığını belirten
Göçmez, belirtileri hakkında şu bilgileri verdi: "Hastalık, boyun fıtığı,
boyunda daralma ya da boyundaki bir tümör oluşumuyla karıştırılabilir. Bu
nedenle hastanın şikayetleri ve öyküsü ayrıntılı bir şekilde
değerlendirilmelidir. Tanıyı kesinleştirmek için EMG ve MR gibi görüntüleme
tekniklerinden yararlanılmalı. Özellikle EMG, sinir üzerindeki elektrik akımını
ölçerek basının hangi bölümde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir."
Doç. Dr.
Göçmez, tedavide öncelikli amacın sinirin bası altından kurtarılması olduğunu
belirterek, "Bu bası avuç içine yapılan 1,5-2 santimetrelik cerrahi müdahale
ile ortadan kaldırılmaktadır. Lokal anestezi ile yapılan işlem sonrası hasta
aynı gün normal yaşamına geri döner ve elini kullanmaya başlar. Ameliyat
sonrası şikâyetlerin yüzde 97 oranında ortadan kalktığı görülmüştür. Hastalığın
ameliyat sonrası da tekrarlama riski yok denecek kadar azdır." dedi.
Haber : cihan