Denizci Ereğli mümkün mü?
Değişim Dergi Editörü Hüseyin Aksakal, Karadeniz Ereğli'de denizcilik sektörünün gelişim düzeyi, eksikler ve yapılması gerekenler konusunu Amatör Denizcilik Federasyonu Denetim Kurulu Üyesi, Ereğli Yelken İhtisas Kulübü Başkanı Metin Akman ile konuştu. Karadeniz Ereğli için sorulması gereken soru belli: "Denizci Ereğli mümkün müdür?"
Değişim Dergi'de yapılan röportaj şöyle:
Gündönümünün hemen öncesinde, güneşli bir Ereğli gününde, cıvıl cıvıl bir sahilde yürüyerek Ereğli Yelken İhtisas Kulübü'ne varınca, farklı bir atmosfer karşılar sizi. Yoldaki otomobillerin gürültüsü bile bu mekana daha zayıf gelir gibidir. Martı çığlıkları, halat, dümen yekesi gıcırtıları, yelken şaklamaları daha çok yakışır buraya. Bu sıcak gün ortasında sahilde bir o yana bir bu yana yürüyen insanların, kendileri için düzenlenmiş alanlarda oynayan çocukların, çay bahçelerinden gelen çay kaşığı şıkırtılarının bile nüfuz edemediği bir mekan...
Kulüp binası, sahil dokusuyla tamamen örtüşen, önünde küçük bir iskele, yan tarafında eğitim teçhizatı bot ve sandalların çekilebileceği korunaklı odacıklarıyla, ufak, fonksiyonel bir bina olarak dikkat çekiyor. İskelenin yanında küçük bir lastik bir bot var. Yelken İhtisas Kulübü Başkanı ve Amatör Denizcilik Federasyonu Denetim Kurulu Başkanı son fırtınada harap olduktan sonra yeniden düzenledikleri kulüp binasından çıkınca, ilk selamlaşmanın ardından oyalanmadan bu lastik bota dikkat çekiyor.
"Hadi denizde bir tur atalım!"
Tereddüde mahal yok. Zira geliş amacına uygun şekilde ilçede denizcilik konuşulacaksa, önceden deniz rüzgarını derin derin çekmekte yarar var. Başkan Akman, Kulübün Başantrenörü Yağız Günaydın ve kursiyerlerden küçük bir çocukla dört kişilik bir grup oluşturuyor ve bir motor sesiyle Ereğli kıyısına vuran dalgaların yolunu kesen iki dalgakıran arasında kalan sakin sular üstünden denizdeki yelkenlere doğru ilerliyoruz.
Yaşları 9 ila 14 arasında değişen altı, yedi öğrenci, kulüp tarafından temin edilen küçük teknelerinde yelken sporu çalışıyor. Havada rüzgar olmadığından dümeni sağa sola hareket ettirmek suretiyle yavaş yavaş ilerliyorlar. Üçü dördü bir araya yakın seyrediyor, kalanlar gruptan biraz daha uzakta çalışıyor. Deklanşör çalışıyor. Başkan Akman bir taraftan yürüttükleri faaliyetleri anlatıyor. Yağız Hoca, öğrencilerine bir iki kısa talimat veriyor, sonra kısa süren bir dönüş yolculuğu... Yapılacak bir röportaj, anlaşılması gereken birçok şey var.
Ereğli Yelken İhtisas Kulübü Başkanı Metin Akman, Başantrenör Yağız Günaydın ve Bülent Ecevit Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğrencisi Muhammet Aygün ile birlikte Yelken İhtisas Kulübü Hizmet Binası önündeki görüşme, Akman'ın kariyerinden söz ederek başlıyor.
Akman, denizcilikle bağı olmayan memur bir ailenin çocuğu. Dokuz yaşında ailesinin teşvikiyle yelken sporuna başlamış. Başkanlığını yaptığı kulübü anlatıyor:
" Üç tarafı denizle kaplı bir ülkede yaşıyoruz diye klasik bir söz vardır. Denizcilik niye ilerlememiştir? Denizciliğin ilerlemesi konusunda, çocuklara böyle bir ortamı hazırlıyoruz. Sadece ben değil, Yelken İhtisas yönetimindeki birçok arkadaşımız, velilerimiz, hocalarımızla birlikte yapıyoruz bunu. Ereğli'de denizle alakalı olan herkesin uğramışlığı vardır. Türkiye Yelken Federasyonu verilerine göre nüfusa oranladığınız zaman sporcu sayısı bakımından Ereğli birinci sırada yer alıyor. Tüm Türkiye'de sporcu sayısı olarak altıncı sıradayız.
Gönül ister ki Ereğli'de yaşayan tüm gençleri yelken sporları, su sporları ile buluşturalım. Burada en önemli şey güvenlik. Bugüne kadar kimsenin burnu kanamadı güvenlik tedbirlerinden dolayı. Herkese spor yaptıralım ama bunu yaptıracağız diye güvenliği elden bırakmayalım. Denizde bir antrenörün kontrol edebileceği sporcu sayısı bellidir. Yazın daha fazla antrenörümüz oluyor. Kışın bir başantrenörümüz ver Yavuz Günaydın. Kış aylarında o ilgileniyor. Herkese spor yaptırmak istiyoruz imkanlar dahilinde."
"YAPAN TARİHE GEÇER!"
"Denizciliği yeterince konuşmuyor gibiyiz, buradaki fırsatları neden daha fazla konuşmuyoruz?" sorusuna yanıt veren Akman, denizin bacasız fabrika olduğunu, ilçenin bu anlamda ciddi eksikleri olduğunu savunuyor.
Ereğli'nin her şeye rağmen denizcilik geleneği olan bir ilçe olduğunu dile getiren Akman, "Erdemir dışında bir alternatif ekonomi akla gelmiyor. Her şey Erdemir ile alakalı düşünülmüş. Denizcilerin mağduriyetleri, daha iyi denizcilik, balıkçıların daha iyi balıkçılık yapması, daha iyi satış yapması için hiçbir şey düşünülmemiş.
Seçim vaatlerine bakınız, herkes marinayı konuşuyor. Kitapçıklarda seçim zamanlarında çok güzel vizyon katacak marina projeleri vardı. Yapılmış olsa inanılmaz güzel projelerdi. Ankara gibi denizi olmayan başkentimiz var. Ereğli buraya en yakın yerlerden biri. Daha yakında sadece Akçakoca var. Ankara'da yaşayıp teknesini Bodrum'a koyan, 12 saat, 13 saat yolu göze alan arkadaşlarımız var. 'Keşke Ereğli'de olsa da Ereğli'ye koysak, hafta sonları gelsek, balığımızı yesek,teknemizle seyir yapsak' diyorlar."
Akman, " Bunu diyenlerle şahsen konuştunuz mu" sorusuna kendisinin Amatör Denizcilik Federasyonu Denetim Kurulu Başkanı sıfatıyla denizcilerin nabzını sürekli tuttuğunu söyleyerek karşılık veriyor ve ekliyor:
" Marina veya yat limanı için bağlamak için bir ücret ödüyor bu başlı başına bir gelir. Ereğli'ye teknesini bağlayan kişi takdir edersiniz gibi maddi durumu iyi insandır. Ereğli'ye gelince burada ne yatırım yapabilirim diye de düşünecek. Hazır geliyorum derken, kendi ekonomisine katkı yaparken istihdam sağlayacak bir yatırım da yapabilecek belki.
Ortalama bir marinada yüz elli tekne barınabiliyor. Ereğli'de liman içini de kapsayan bir marinada bu yapılabilir. Bunun projesini de yaptık. Milletvekilimiz Faruk Çaturoğlu bu konuda hevesli. Onunla da süreç içinde istişare edip, bunun devlet ayağında bazı prosedürlerin hızlı bir şekilde geçirilmesi lazım. Bu bizi aşan siyasi destekle yapılabilecek, daha rahat sonuç alınabilecek işler. Biz projeyi yapacak kişilerle görüştük. Ereğli'de yüzelli-ikiyüz yelkenlinin barınabileceği marina, barınak yapılabilir. Kapasitesini de rahatlıkla doldurur. Yüzelli tekneyi kim bağlayacak diye düşünebilirsiniz. İnanın yüzelli teknenin kapasitesi tam dolacaktır, keşke daha fazla kapasiteli yapaydık denilecektir süreç içinde. Bunu şimdi söylüyorum, ileride bu yapılırsa konuşulacaktır."
"SADECE EKONOMİ DEĞİL, HİZMET BOYUTU DA VAR..."
Marina konusunun yatırım boyutu işin dışındaki biri için önyargı konusundan öteye gitmiyor. Akman, beş altı milyon liralık bir yatırımla ortalama bir marinanın yapılabileceği görüşünde:
" Bir mendirek, yüzen pontonlar yapılması gerekiyor. Yüzen iskeleler diyebiliriz buna. Teknelerin yanaşabileceği iskeleler bunlar. Buna barınak da diyebilirsiniz. Bunun adına marina da diyebilirsiniz. Hangisinin prosedürü daha kolaysa onu diyebilirsiniz. Her şeyi geçtim, nasıl vergi veriyoruz araba edindiğimizde. Devletten otopark yapmasını istiyoruz. Biz denizciler olarak da memlekete vergi veriyoruz. Onların da park edecek güvenli bir yere ihtiyacı var. Tekne alıyorsunuz, devlete verginizi, ÖTV'nizi veriyorsunuzson bir senedir alınmıyor amaburadan sadece ne kadar para kazanırız diye değil, bunu bir hizmet olarak da düşünmek gerekiyor."
TERSANELERE CAN SUYU MU?
Yelken İhtisas Kulübü olarak çeşitli sportif eğitimler verdiklerini, yarışlara katıldıklarını, sporcu yetiştirdiklerini anlatıyor Akman. Denizcilik konusundaki altyapının gerektirdiği sivil inisiyatif konusunda ise "Ereğli'de bir Ticaret Odası, bir Deniz Ticaret Odası var. Bunu harekete geçirecek sivil inisiyatifin bu olduğunu düşünüyorum."
Marina veya yat limanı diye konuşulan işin farklı yan sanayilerine de dikkat çeken Akman, "Bu tekneler burada bağlandıktan sonra, marinanın fazladan katma değeri olacak. Arabalarımızı nasıl servise götürüyoruz? Teknelerin de senelik, iki senelik bakımı yapılması gerekiyor. Tersaneleri görüyorsunuz, sıkıntılarını biliyorsunuz. Marina olduğunda bakımlarını bu tersanelerde yapacak. Bu da bir can suyu olacak. Adam teknesini boyatacak, hasar görürse orada yaptıracak. Sırf bu konuda uzmanlaşan tersaneler olacak. Onları belki kurtarmaz ama en azından bir can suyu olacaktır.
Bir örnek vereyim. Geçen sene bir yabancı yat geldi, alternatörü bozulmuş. Adam geldi nerede yaptıracağım diyor. Sanayiden bir arkadaşı getirdik, alternatörü tamir etti. Ne kadar diye sordu, 'Yüz lira dedi' usta. Adam şaşırdı, tuttu yüz Avro verdi. Çok ucuz buldu. Ne oldu, sanayiden bir kişi sebeplendi. Bu bir tekne. Yüzelli ikiyüz tekne geldiğini düşünün bir de. Boyası, bakımı... Bir teknenin bakımı minimum beş bin lira. Sadece bu bakım parası. Yediyüzelli bin, bir milyon lira arasında Ereğli'ye bir değer katacak. Bu ekonomi küçümsenecek bir ekonomi değil." görüşünde.
Marina vaat eden kişilerin bir an önce faaliyete geçmesini sağlaması gerektiğini belirten Akman, "Ereğli'de güzel bir sahilimiz var, tersanelerin faaliyete geçmesi lazım. Marinayı yapacak kişi Ereğli'de tarihe geçecektir. Ereğli'de, korunaklı yer olmadığı için yat alamayanlar var. Yatçılık, teknecilik, öyle ütopik rakamlarla olmuyor. Birçok şehre göre ekonomik durumu iyi bir yerde yaşıyoruz. İkinci evi olanlar var. Evinin önünde iki üç arabası olanlar var. Bir teknenin fiyatı evin önündeki bir arabanın fiyatı. Senede onbeş gün kalacağı yazlık alan kişiler var. Tekneye vereceği paranın iki katını yazlığa vermiş. Tekneniz olduğunda her yer sizin yazlığınız. Bütün deniz kıyıları sizin yazlığınız. Öyle uçuk rakamlar konuşmamak gerek tekneye bakınca... Tekneci adam önce gönlü zengin adamdır, denizcinin gönlü zengindir. Bunlara ulaşmak öyle zor değil" diyor.
LİMANDA GEMİ BATAR MI?
Akman, Denizcilik için bir altyapı gerektiğini ifade ediyor. Yatçıların, balıkçıların her lodosta endişeli saatler yaşadığını belirten Yelken İhtisas kulübü Başkanı şunları söylüyor.
" Bakıyorum, insanlar senede on beş gün gideceği yazlıklar alıyor. Birçok arkadaşım var, korunaklı bir marina olsa adam gidip tekne alacak. Korkuyor, çünkü hakikaten Ereğli'de denizci olmak kolay değil. Fırtına oluyor, gözünüz teknenizde oluyor, çünkü korunaklı bir limanınız yok. Ben fırtınada korunaklı bir marinada teknemde rüzgarın sesini dinleyip, kahvemi içmek isterim. Her fırtınada yelken kulübü dağıldı mı, sahil dağıldı mı, teknem battı mı diye korkuyoruz. Herkes bunu düşünüyor. Örnek son zamanda yaşadığımız fırtına; profesyonel denizcilere, balıkçılara, amatör denizcilere yazık değil mi?"
Liman deyince aklınıza ne geliyor? Fırtınadan korunan bir alan. Balıkçı barınağı adı üstünde; barınak. Evin gibi güvenli olacak. Dünyanın hiçbir yerinde liman içinde gemi batmaz. Elif Otel civarına gemiler vurdu. Yazık günah değil mi? Devletimiz büyük, yollar, köprüler yapılıyor. Nerelerden nerelere geldik. Ereğli'de Liman yok. "
Bir an önce denizci bakışının, denizi bilen insanların, deniz mantığına sahip insanların bu olaya el atması gerekiyor. Herkes konuşuyor, denizci mantığıyla değil, kara mantığıyla bakıyorlar. Marinanın neye ihtiyacı olduğunu biliyorum ama nasıl yapılır orasını bilemem. Kara mantığıyla denizciliği konuşmayacaklar. Tersane problemini bu mantıkla çözemediler. Kocaman bir limanı var, Ereğli'nin kaybedilen bir ekonomisidir o liman. Liman yapıldı, faaliyete geçmesi için prosedürler bir türlü aşılamıyor. Gemilerin batışı limanımızın koşullarının uygun olmamasından kaynaklanıyor. Limanımız kuzeyden gelen rüzgarlar karşı korunaklı. Fakat batı ve güneyden gelen rüzgarlara açık. Lodosa açık, batıya açık, karayele açık. Bir tek poyraza kapalı. Şiddetli esen her lodosta bir sıkıntı yaşıyoruz. Limanda bütün tekneler lodos esecek diye panik halinde. Neden böyle olsun? Adı üstünde liman burası."
"POYRAZDAN KORUYAN, LODOSTAN KORUMAYAN MENDİREK"
Liman içinde nasıl olacak da gemiler, tekneler ve yatlar güven içinde demirleyecek? Meselenin can alıcı noktası bu. Karacı mantığı çıkış bulamıyor ama Metin Akman'ın çözüm önerileri de üstünde düşünülmeye değer:
"Büyüklerimizden öğrendiğimiz kadarıyla, Erdemir mendireğinin 300 metre daha uzun olması gerekiyormuş. Tamamlanmayan bir mendirek söz konusu. Yapıldığı o dönemde, maddi koşullardan dolayı tamamlanamadığı söyleniyor. Bu Ereğli'de limanın sorunlarının tek çözümü, Erdemir mendireğinin uzatılmasıdır. Erdemir mendireği uzadığı zaman lodosla gelen dalganın önünü kesmiş oluyoruz. Büyük gemilerin ve askeri gemilerin geçeceği kadar bir alan yaratıp, onun dışındaki rüzgardan gelen dalgaları kapatacak bir mendirek inşası yapılması lazım. Kolay iş değil ama bunun yapılması gerekiyor.
Üç tane limanımız var, balıkçı barınağımız var, askeri liman var, Erdemir limanı var. Üç liman, çok büyük bir alan ama korunaklı bir alan değil. Güney ve batı rüzgarlarına karşı korunaklı bir alan değil. Bunun için de Erdemir mendireğinin uzaması lazım, buna kimsenin itiraz edebileceğini zannetmiyorum. Askeri mendirek uzatılırsa, sadece askeri limana yararı olur. Erdemir mendireği uzatılırsa hem askeriye limanı, hem balıkçı barınağı, hem de Elif Otel tarafı koruma altına alınır.
Akman, ilave olarak, sahil boyunca uzanan betonların, dalgaların dönüşü sırasında denizcilerin solugan dediği çalkantılara yol açtığını ifade ediyor. Bunun önlenmesi için de sahil boyunca irili ufaklı kayalarla dalganın sönümleneceği bir ortam oluşturulması gerektiğini savunuyor.
MÜMKÜN...
Akman, düzgün bir planlamayla ilçedeki orta dereceli ve fakülte düzeyindeki denizcilik eğitimi veren birimlerle işbirliğinin çok yararlı olabileceğini savunuyor:
"Benim hayalim şu... Ereğli'de yüzme bilmeyen genç kalmasın. Size enteresan bir paylaşım yapayım. Zonguldak'ta gençlik spor bünyesinde yüzme havuzu yok. Üniversitenin yüzme havuzu daha yeni açıldı, zor zahmet bir turnuvaya verdiler. Ben aynı anda yüzme hakemiyim. Gençlik-Spor inanılmaz yatırımlar yapıyor. Devletimiz güçlü. Sayın Cumhurbaşkanımız spordan geldiği için spora çok büyük önem verdiğini biliyoruz. Daha yeni açılıyor Kilimli'de yüzme havuzu. Kaç sene geçmiş bir yüzme havuzu yok.
AMATÖR SPORLAR UNUTULMAMALI...
İlçede bir altyapı problemi de gençlerin yüzme öğrenebileceği tesislerin olmayışı. Akman'a belediye tarafından yapılması düşünülen yarı olimpik yüzme havuzu projesini hatırlatınca, bu alandaki sıkıntıları da anlatıyor:
"Zonguldakspor'un futbol sahası kapatıldı, geçici olarak maçlarını Devrek'te oynadı ortalık yıkıldı. Ben şunu söylüyorum. Amatör sporların en büyük düşmanı futboldur. Düşünün futbola yapılan yatırımı... Bir de diğerlerine bakın. Ben futbolu çok severim, maçları izliyorum, inanılmaz bir taraftarım ama amatör sporları da unutmamamız lazım. Olimpiyatlara gidiyoruz, yeterli madalya alamıyoruz. En iyi olduğumuz ata sporunda bile gerilemeye başladık. Yüzme Havuzu yapılırsa çok iyi olacaktır. Çocuk öncelikle yüzme öğrenecek. Yüzme öğrenmezse denizde yüzemez. Bunun ilk başlangıcı, yüzmenin profesyonel yöntemlerle öğretildiği yüzme havuzlarıdır. Orada öğrenecek, denizde de yüzecek. Kara düzen biz öğretiyoruz ama bunun metodik çalışması havuzda yapılır. Yüzme bilmeyen denizci mi olur yahu... Zonguldak'ta faal halde yelken kulübü kaç tane biliyor musunuz? Bir tane. O da Ereğli Yelken İhtisas Kulübü... Kozlu'da var bir tane Yelken İhtisas Kulübü... Kilimli'de bir tane var aktif olamadı. Bu faaliyeti sürdürüyoruz, nereden destek alıyoruz? Yok. Karadeniz'de tek rüzgar sörfü yapılan yer burası. Artvin'den İstanbul Boğazı'na kadar olan noktadan söz ediyoruz. Bu çok önemli."
Haber : Hüseyin Aksakal
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor