Milli Eğitim Bakanı Nabi
Avcı, "Zihnimiz çok net, yaptığımız işin Türk eğitim sistemine olumlu katkısı
olduğuna, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararından sonra yaptığımız
düzenlemenin de çok olumlu bir sonuca ulaşacağını düşünüyoruz" dedi.
"ÖZEL ÖĞRETİM KURSLARI,
DERSHANE DEĞİL"
Bir haber kanalında
yayınlanan programa katılan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershanelerin
dönüşümü hakkında açıklamalarda bulundu. "Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli
kararı yayımlandıktan önce de sonra da bu sektörde çalışan belli başlı
kurumları tekrar davet ettik, onlarla istişareli olarak özel öğretim
kurslarının tasarımını oluşturduk" diyen Avcı, "Nasıl bir müfredat uygulayacaklar,
kaç saat ders verecekler... Ortaya özel öğretim kursu adı altında yeni bir
kurum çıktı. Özel öğretim kursları, dershane değil. Çünkü dershanenin müfredatı
konusunda belirgin çerçeve yoktu. Denetimsizlik ve herkesin kafasına göre
eğitim verdiği, daha çok test refleksleri kazandıran kurumlara dönüşmüştü
dershaneler. Bunları dershaneden ayıran önemli düzenlemelerden biri, özel
öğretim kurslarının nasıl bir eğitim programı uygulayacaklarının yönetmelikle
belirlenmiş olması. Talim Terbiye Kurulu, sekiz alanda kurs programı hazırladı.
Nedir bunlar? Türk dili ve edebiyatı bilim grubu, matematik bilim grubu, fizik
bilim grubu, kimya bilim grubu, biyoloji bilim grubu, tarih bilim grubu,
felsefe bilim grubu. Bunlarla ilgili çerçeve kurs programı var. Her açılan
kurs, buna uymak zorunda. Onun içinde kendisi bazı düzenlemeler yapmak
isteyebilir. Genel Müdürlüğümüze müracaat edecek, program önerisini verecek,
Bakanlık tarafından onaylandıktan sonra kendine özelleştirdiği biçimde onu
uygulayabilecek" ifadelerini kullandı.
Dershanelerle ilgili en
önemli sorunun denetimsizlik olduğunu söyleyen avcı "Şimdi hangi binalarda,
hangi tür dersliklerde, hangi öğretmenler tarafından verileceğin yönetmelik
tanımlıyor. Denetimleri de bu kriterlere göre yapacağız. Yönetmelikteki eğitim
öğretim çerçeve programını uyguluyor mu? Bunların her birinin branş öğretmenler
tarafından verilmesi gerekiyor. Konusunda uzman, branşın öğretmenleri
tarafından verilmesi koşulu var. Ayrıca en önemlisi, bu denetimler için
e-yaygın modülünü oluşturuyoruz e-okul sistemi üzerinden. Hangi öğrenci, hangi
kursları alıyor, oradaki performansı nedir? Bunları biz de denetleyeceğiz.
Öğretmen öğrenciyi alırken bir sınav yapacak. Öğrencinin düzeyini belirleyecek.
Kurs ortasında bir sınav daha yapacak" şeklinde konuştu.
"DÖNÜŞÜM PROGRAMINA ALINAN
2 BİN 270 KURUMDAN BİN 117'Sİ DÖNÜŞTÜ"
Dönüşümle ilgili 6528
Sayılı Kanunu çıkarıldığı tarihte var olan dershane sayısının 3 bin 530
olduğunu ifade eden Avcı, "Bu kanun çıktıktan sonra 557 dershane kendi
isteğiyle kapandı. 'Bu kanunun öngördüğü koşulları ben karşılayamam' dedi. Geri
kalan dershanelerin 2 bin 286'sı dönüşüm programına müracaat etti. Bu
müracaatlardan altyapısı, mali durumu uygun olan, 2 bin 270'ine 'senin
kriterlerin dönüşüm için incelenmeye değer, sen çalışmaya başla' dedik. Sadece
16 tanesine 'senin şartların tutmuyor' dedik. Ama bir de bu işe hiç
başvurmayan, temelden karşı olan, 'biz dönüşmeyiz' diyen 687 dershane var.
Bunların bir kısmı henüz yeterli şartları karşılayamadığı için müracaat etmemiş
de olabilir, belki daha vakit var diye tarihi bekleyen de olabilir. Dönüşüm
programına alınan 2 bin 270'ten bin 117'si dönüştü. 6'sı okul öncesi kurum;
7'si özel ilkokul; 142'si özel ortaokul; 5'i özel Anadolu lisesi; 957'si temel
lise oldu. Sektörle görüşmemizin sonuçlarından biri bu. Temel liselerden
taahhütname alınıyor. Bunlara teşvikler öngördük. Zihnimiz çok net, yaptığımız
işin Türk eğitim sistemine olumlu katkısı olduğuna, Anayasa Mahkemesi'nin
gerekçeli kararından sonra yaptığımız düzenlemenin de çok olumlu bir sonuca
ulaşacağını düşünüyoruz. Daha önce dağınık şekilde çalışan kurslar, meslek
edindirme, kişisel gelişim kursları da böylece daha itibarlı kurumlar haline
geliyor. Özellikle özel öğretim kursları, gerçekten velinin de gönül
rahatlığıyla çocuğunu göndereceği, başıboş olmayan, okulun irtibatta olduğu
kurumlar haline geliyor. Sistem kendi içerisinde, kendi kendini de denetleyen,
ortaya çıkabilecek olumsuzlukları kontrol edebilecek bir mekanizmayla
donatılmış oluyor. Temel liseler eğer kayıt almadılarsa, herhangi bir öğrenciyi
mağdur etmeyeceklerse tabii ki özel öğretim kursuna dönüşebilir. Ama tam
tersine başka bir kuruma dönüşmek isteyenler bile bu yaptığımız düzenlemeden
sonra temel liseye dönüşmekte istekli oldular. Çünkü temel liselere aynı zamanda
mezunlar için özel öğretim kursu açma imkanı da verdik" şeklinde konuştu.
"AYM'NİN İPTAL EDİLMİŞ BİR
KANUNU İHYA ETME KABİLİYETİ YOK"
"Özel Öğretim Kurumları
Yönetmeliği, farklı bir algıya da yol açmış olabilir" diyen Avcı, "Bazı
kesimler Anayasa Mahkemesinin verdiği karara direnme veya bu kararın etrafında
dolanma yöntemi olarak bu yönetmeliği hazırladığımız algısını oluşturmaya
çalışıyorlar. Bu doğru değil. Bu karar sanki sadece dershanelerin dönüşümü ile
ilgili gibi yansıtıldı. Öyle değil, aslında ilgili kanunda biz çok farklı
alanlarda, farklı düzenlemeler yaptık. Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda
bulunan, 124 milletvekilinin iptal talebi bu çıkardığımız yasadaki 8 madde ile
ilgiliydi. Anayasa Mahkemesi de bunların bazılarını iptal etti, bazılarını
yerinde bularak iptal kararı vermedi. Özellikle dershanelerin 1 Eylül 2015'ten
itibaren dönüşmesini öngören madde ile ilgili iptal talebini kabul etti.
Dolayısıyla sanki bu her şeyin hiç olmamış gibi geriye döndürülebileceği
algısını oluşturmak isteyenler için de kullanıldı. Oysa daha önceden Anayasa
Mahkemesinin iptal edilmiş bir kanunu ihya etme kabiliyeti yok" diye konuştu.
Daha önce yapılan düzenlemede yasadan ve
yönetmeliklerden dershane tanımı çıkartıldığına değinen Avcı, "1 Eylül 2015'ten
sonra dönüşmesi öngörülen kurumların sanki hiçbir şey olmamış gibi tekrar aynı
statü ve isimle çalışmaya devam edecekleri algısı oluşturulmaya çalışılıyor.
Oysa Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını verirken dört kriter üzerinden
değerlendiriyor:
Bu düzenleme temel hak ve
hürriyetlerin özüne dokunuyor mu? Çünkü Anayasa'da temel hak ve özgürlükler
şunlardır, buna dair kısıtlamalar ancak kanunla yapılabilir, özüne dokunamaz
ama kanunla düzenleyebilir diyor. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi de bu açıdan
bakıyor. Verdiği gerekçeli karardan anlıyoruz ki, biz bu düzenlemeyi yaparken
özüne dokunmamışız.
Bu düzenlemeyi kanunla mı
yapıyorsun? Öyle olduğu için buna dair de bir iptal söz konusu olmadı.
Ölçülülük kriteri. Bu açıdan bakınca Anayasa Mahkemesi diyor ki, 'insanların eğitim
alma hak ve hürriyetlerinin içerisinde okul dışı ortamlarda da eğitim alma
hakları vardır. İdare bu hakkı düzenleyebilir, ama bunu ölçülü bir biçimde
yapması gerekir. Oysa sizin yaptığınız düzenleme ölçülülüğü aşıyor' diyor. O
zaman ne yapmamız gerekir, bunu ölçülü hale getirmemiz lazım. Zaten Milli
Eğitim Bakanlığı olarak açıklamalarımızda okul dışı ortamlarda eğitim almak
isteyen veli ve öğrencilerin bu taleplerini karşılayacak seçenekler
oluşturduğumuzu vurguladığımız halde, bunları yeterli bulmuyor. Dershaneleri
dönüştürüyorsunuz ama insanların okul dışı eğitim alma haklarına dair daha çok
seçenek sunmanız gerekir, diyor. Oysa biz daha önce okulda verilen eğitimi
yeterli bulmayan öğrenciler ve mezunlar için okullarımızda takviye kursları
açtık. Böylece insanların okul dışı takviye eğitim alma seçeneklerini bu
şekilde sağladığımızı düşünüyorum. Nitekim geçen yıl okullarımızda ve halk
eğitim merkezlerinde açtığımız takviye kurslarına 2 milyon 600 binin üzerinde
öğrenci devam etti. Oransal olarak bu dershanelerin verdiği eğitimin iki katı.
Üstelik bu kurslar ücretsiz" dedi.
"BAKANLIK OLARAK YÖNETMELİK
YETKİSİ BİZDE"
"Okul dışı eğitime ihtiyaç
duymayacak şekilde onları bir seçeneğe kavuşturduğumuzu düşünüyoruz" diyen
Avcı, şunları kaydetti:
"Ayrıca TEOG sürecine
öğrencilerimizi hazırlamak için yaptığımız düzenlemede şunu gördük, programı
değiştirdik, bir kere yapılan SBS'yi kaldırdık, yazılı sınavları sağlıklı
ölçülebilir hale getirdik. Böylece dersin takip edilmesi, müfredatın vaktinde
yetiştirilmesi şartıyla öğrencinin ayrıca bir okul dışı eğitime ihtiyaç
duymayacağını öngörüyorduk. Nitekim ortaokul 8'inci sınıflarda yüzde 52 olan
dershane talebi, yüzde 18'e düştü. Benzer bir düzenlemeyi lisede de yapma
çalışmalarımız sürüyor. Okulu merkeze alan, öğretmeni, veliyi merkeze alan ama
yine de ihtiyaç duyan öğrencilerimiz için ücretsiz takviye kurslarıyla bu
seçeneği genişlettiğimizi düşünüyorduk. Anayasa Mahkemesi bunu yeterli
bulmayınca yapmamız gereken şuydu; daha önce yasadan çıkarılan dershane
tanımını biz yazamayız, bu yasa koyucunun takdiri. Anayasa Mahkemesinin de
'oraya dershane yazıyorum' diyebilme hakkı yok. Meclis böyle bir karar almadığı
sürece bir boşluk oluşuyor. Biz de bu boşluğu ikincil mevzuatlarda,
yönetmeliklerde yapacağımız düzenlemelerle gidermenin yolunu bulacağız. Anayasa
Mahkemesi okul dışı seçenekleri çoğaltmamızı mı istiyor? Yürütme, bakanlık
olarak yönetmelik yetkisi bizde. Biz de yönetmelikte, daha önceki Özel Öğretim
Kurumları Yönetmeliği'nde çeşitli kurslar deniyordu. Bu ayrıca sınıflandırılmamıştı.
Kişilerin bilgi, beceri, yeteneklerini geliştirmeleri için hazırlanan kurslar
diye bir tanım vardı. Biz bu çeşitli kurslar maddesini sınıflandırdık ve dört
kategori oluşturduk: Kişisel gelişim kursları, meslek edindirme kursları, özel
yetenek kursları ve bir de bunlara ilave olarak özel öğretim kursları koyduk.
Özel öğretim kurslarıyla okul dışında eğitim-öğretim takviyesi alınması
seçeneğini yönetmelikle uyguluyoruz. Özel öğretim kurslarını, okul dışı eğitim
alınacak ortamlar olarak tanımlıyoruz. 8 Ağustos'ta yönetmelik Resmi Gazete'de
yayımlandı. Bütün bunları yaparken başından beri ilgili sektörle danışmalı
olarak yürüttük. Dershane sektöründe çalışan kurumların hepsini davet ettik.
Kimse 'bana danışılmadı' diyemez. Oradaki öneriler doğrultusunda; 'Siz bize
özel okula dönüşün diyorsunuz. Tamam, bir kısmımızın altyapısı müsait ama bir
kısmımız hemen dönüşemeyiz. Bize süre tanıyın. Bunu da bir ara kurumla
sağlarsanız, dönüşüm sürecini sağlıklı şekilde sonuçlandırırız' dediler. O ara
kurum da, temel liseler oldu. Yine lise müfredatını uygulayan ama özel
okullardan aradığımız kriterlerin esnetilmesiyle işe başlayan kurumlar bunlar."
ÖZEL OKUL TEŞVİKLERİ
Özel okul teşviklerinde en
temel şartın teşvikleri gerçekten buna ihtiyacı olanlara vermek olduğunu
söyleyen Avcı, "O yüzden tabii ki akademik başarı şartını da arıyoruz. Hem ilk
defa yararlanacaklar için, hem de teşvikin devam etmesi için de başarı şartı
arıyoruz. Onun da önüne geçen bir kriter daha var, ihtiyaç. Bu yıl 230 bin
öğrencimize teşvik vereceğiz. Okul öncesi destek verilecek öğrenci sayısı, 20
bin. 50 bin öğrencimize ilkokulda, 50 bin ortaokulda, 110 bin de liselerde
okuyan öğrenciye teşvik vereceğiz. Müracaatlar bugün başladı. Orada, yanlış
anlaşılan bir madde vardı, 'Milli Eğitim Bakanlığı çalışanları çocuklarına artı
puan' diye; ona açıklık getirdik. Vazife başındayken vefat eden Milli Eğitim
Bakanlığı görevlisi çocuklarına artı puan verilecek" diye konuştu.
"AĞUSTOS'TA 37 BİN ATAMA
OLACAK"
Öğretmen atamalarına da
değinen Avcı, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Ağustos'ta 37 bin atama olacak. '47 bin dendi,
niye 37 bine indi' deniyor. Yanlış anlamadan kaynaklanıyor. Her kurumun kadro
ihtiyacı yasa ile belirlenir. Kadrolar kurumlara dağıtılıyor. Onun ne kadarını
ilgili bakanlık kullanabilir, bu Maliye Bakanlığı'nın bütçeden geleni de
gözeterek verdiği izne bağlı. Maliye Bakanlığı, 'sizin için 100 kadro ayrılmış
ama siz bunun bu sene 40'ını kullanabilirsiniz' der. Maliye Bakanlığı bize de
'sizin için 47 bin kadro ayrılmış ancak 37 binini kullanabilirsiniz' dedi. Eş
durumu tayinlerinin üç yıldan iki yıla indirilmesi henüz netleşmedi.
Sendikalar, ilgili taraflarla görüşmeler sürüyor. Yaptığımız öneri
Başbakanlıkta. Onun müzakeresi masada."
"TEOG SONUÇLARI 14
AĞUSTOS'TA"
Bakan Avcı, TEOG sınav
sonuçlarının açıklanacağı tarihi belirterek, "TEOG yerleştirme sonuçları 14
Ağustos'ta açıklanacak. Geçen yıl öğrencilerimiz sınava girdi, yerleştirme
puanlarına göre 15 tercih yaptılar. A grubunda 15 tercih yapıyordu. B grubunda
da 6 okul türünden 4 tanesini işaretle, diyorduk. 'Hiç istemediği halde imam
hatibe yerleştirdiler' diyenler oldu. Geçen sene teşviki devlet okulundan özel
okula geçeceklere uyguladık. 100 binden fazla öğrenci, özel okula ya da açık
liseye gideceğim diye sisteme giriş yapmamış. Ama daha sonra bunların
içerisinden özel okula teşvik almak istiyorum, diyen olursa, önlemek için
bunları adreslerine bakarak, yakınlardan başlayarak herhangi bir okuldaki boş
kontenjanlara yerleştirmeye başladık. Biz onların o okula devam etmeyeceğini biliyoruz.
Bu sene özel okula gitme şartını kaldırdık. A, B grubu yok. Yerleşemeyenler ya
da hiç tercih yapmayanlar açık liseye kaydedilecek. Özel okula kayıt yaptıysa,
biz onları zaten programdan düştük" ifadelerine yer verdi.