SAĞLIK

Başhekim Çimenoğlu Değişim Radyo’da soruları yanıtladı…

TÜM BOYUTLARIYLA CORONA…

Abone Ol

Ereğli Echomar Hastanesi Başhekimi Dr.Nevzat Çimenoğlu tüm dünyayı etkisi altına alan ve sosyal yaşamı büyük oranda etkileyen Koronavirüs konusunda merak edilenlere yönelik çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çimenoğlu, bakanlığın bu konuda aldığı tedbirlere tam olarak uyulmasını istedi.

Echomar Hastanesi Başhekimi Dr. Nevzat Çimenoğlu, Değişim Radyo’da Özgür Barış tarafından sunulan Özgürce programında, Coronavirüs konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çimenoğlu, hastalığa yol açan virüs, bulaşma biçimleri, alınan önlemlerle ilgili bilgi verdi, dinleyici sorularını yanıtladı.

Çimenoğlu virüs, salgın ve tedbirlere ilişkin anlattıkları şu şekilde:

DÜNYAYI KASIP KAVURAN KORANA VİRÜS NEDİR BELİRTİLERİ NELERDİR

Sağlık bakanlığı bu konuda çok iyi bir yöntem izliyor dün gece yine halkımıza bilgilendirme yaptı çok güzel bir bilim kurulu kuruldu Ankara da bu konunun profesörleri devamlı olarak çalışıyor sahadan gelen bilgiler ile neler yapabiliriz diye çalışıyorlar. Tabi konumuza dönelim doğada balıklar, ağaçlar gibi mikroplarda var tabi bu mikrop dediğimiz şeyler küçük canlı varlıklar gözle gözükmezler, mikropları sınıflarsak genel olarak dört gruba ayrılırlar.

1-Mantarlar bir mikroptur bize bulaştığında el ve ayaklarda kaşınma yapar bunun ilaçları vardır ilaçları veririz iyileşir.

2-Parazitler çocuk ve yetişkinlerde görülebilir solucan gibi kıl kurdu deriz bunlar da mikrop türüdür bunun da ilaçları vardır ilaçları veririz iyileşir.

3-Bakteri de bademcik iltihabı ve idrar yolu iltihabı gibi hastalıklar yapabilir ve antibiyotik dediğimiz ilaçlar ile bakterileri öldürüp tedavi edebiliriz.

4-Virüsler de insanlarda çeşitli hastalıklar yapar, ama bu virüsler genelde insan organizmasında hücre içine yerleştiğinden ilaç bulamıyoruz çalışmalar var ama bitmiş değil, mikrobun alt grubu olan virüsleri öldüren bir ilaç bulunabilmiş değil onun için sıkıntı bu.

İlk defa 2019 Aralık ayında Covid – 19 dediğimiz bu virüs çıktı bu mikrop daha yeni bulundu ve hazırlıksız olunduğu için salgın yaptı ve tanıyı koymakta ilk başta zorlanıldı ve ilk olarak Çin in Wuhan kentinde çıktı 31 Aralık ta ilk vaka ama teşhis ve tanısı 7 Ocak 2020 de konulabildi. Bu virüsler genelde hayvanlardan insanlara bulaşır bu virüs hayvanlarda hastalık yapmıyor ama biz bu hayvanlardan insanlara geçtiği zaman bu virüs bir şekilde içerisindeki genetik yapıyı değiştiriyor ve insana uyumlu hale geliyor ve bu sefer insanlardan insanlara bulaşmaya başlıyor ve insanlarda hastalık yapıyor.

Tanı konulduktan sonra hastalığın nereden çıktığını araştırdıklarında Çin’in Wuhan kentinde bir balık pazarında çalışan kişiler yada orada bulunan kişiler olduğu görüldü bu yüzden deniz ürünlerinden kaynaklandığı söyleniyor ama kesinleşmiş bir şey yok nerden geldiği belli değil tahmini olasılık sadece oradan çiğ yenmiş olan pişirilmemiş bir hayvan etinden bulaştığı sanılan virüs genetik yapıyı değiştirip insan dan dan insana bulaşmaya başladı.

Bu hastalık a ait aşının yeni bulunduğu söyleniyor ancak piyasaya sunulması iki üç ayı bulabilir.

Diğer mikroplardan farkı yok insan vücudunda ortalama iki gün ila dört gün arasında deniyor ama biz onu on iki, on dört gün vücutta duruyor ve ürüyor diyelim mikrobu aldınız boğanızdan girdi bu hastalık önce bölünerek çoğalıyor vücut onunla baş edemeyince hastalık yapıyor. İlk belirtileri Ateş ve Öksürük yani solunum yolu Enfeksiyonu şeklinde başlıyor. Boğaz ağrısı, Öksürük.,Nefes Darlığı gibi şikayetler yapıyor. Çok ilerlerse zatürreye kadar gidiyor.   İnsanın normal ateşi 36-36,5 derecedir ama burada 38 dereceye çıkıyor ve geçmiyor. Belirtiler bunlar ama her virüse maruz kalan hasta olacak diye bir şey yok.

BU VİRÜSE YAKALANMIŞ, HASTA KİŞİLER NASIL ÖLÜYOR?

İnsanların kafasında şu var. Sosyal medyada videolar var. Kaldırımda yürürken pat diye düşüyor ölüyor. Öyle bir şey yok.  Bu hastalar ciddi vak’alar. Önce gribal enfeksiyon şeklinde başlıyor. Geçmiyor, akciğer problemleri başlıyor. Yoğun bakıma yatırıyoruz, akciğeri iltihap dolu olduğu için nefes alamadığından ötürü hayatını kaybediyor.

NASIL BULAŞIYOR

Sağlık bakanlığının yayınları var. Onun üstüne söylenecek bir şey yok. Bu virüs damlacık yoluyla bulaşıyor.  Yani hasta insanın öksürmesi, vücudundan çıkan akıntılarla virüs mikrobunun ortama yayılmasıyla oluyor.  Fakat her şeyin bir ağırlığı vardır. Ben yetmiş kiloyum, öbürü yüz yirmi kilodur. Bu virüslerin de bir ağırlığı var. Bazı influenza virüsleri, grip virüsü, hafif bir virüstür. Havada daha çok asılı kalır. Koronavirüs, ağır bir virüs. Dolayısıyla havada asılı kalamıyor, iki üç saat içinde aşağı düşüyor yerçekimiyle. Ya zemine, ya masaya, ya sandalyemize, ya da cep telefonlarımıza, yani yere doğru düşüyor. En büyük bulaşma yolu bu.

Hastanın öksürüğünden masaya bulaşan virüsü elimize bulaştırdığımızda bize geçiyor. Bu virüsü ağzımıza, burnumuza, gözlerimize, yanağımıza götürdüğümüzde virüsü alıyoruz. El yoluyla, temas yoluyla bulaşıyor en fazla. Onun için sık sık ellerinizi yıkayın diyoruz. Karşılıklı bulaşma yolu, bir metreden az mesafe olacak. Yapılan çalışmalarda, hastalıklı kişiye bir bir buçuk metreden yakın olduğumuzda, o zaman ağız yoluyla bulaşabiliyor. Arada iki metre varsa, öksürseniz de karşınızdakine bulaşmıyor.

CENAZELERDEN BULAŞIYOR MU?

Eğer kişinin cildinde varsa bulaşabilir. Bulaştırma riski fazladır. Sağa sola çevirirsiniz, çeşitli akıntıları çıkar cenazenin. Bunların hepsi bulaştırabilir. Onlar özel bir şekilde defnediliyor.

DEZENFEKTEDE NE KULLANILIYOR?

İsterseniz önce hasta olmayanlardan başlayalım. Çünkü virüse yakalananların, tanısı konanların yüzde 3,5, 4’ü ölüm riskiyle karşı karşıya. Geriye kalanlar zaten kendiliğinden iyileşiyor. Ne yapacağız? Ellerimizi sık sık yıkayacağız. İki, evde devamlı temizlik yapacağız. Hasta kişi yok. Evde ailenizle oturuyorsunuz. Kimse hasta değil.  O zaman sadece temizlik yapmamız yeterli.  Masanın üstünü temizleyelim. Deterjanlarla temizlik yapıp, elimi yıkadıktan sonra şart değil ama kolonya kullanabiliriz. Bu yeterli.

Ama eğer şüpheli bir vaka varsa. Ateşi çıkmış, öksüren biri varsa, çamaşır  suyu -1bölü 10’luk veya 1 bölü 100’lük olabilir- koyup, bununla kapı kollarını, masa üstlerini, sandalyeleri, insanların temas edebileceği yerleri, muslukları, lambaları, elektrik prizlerini sildiğiniz zaman virüs mikrobunu ortadan kaldırıyor. Yerleri de sulandırılmış çamaşır suyuyla silebiliyorsunuz. Hasta olan kişilerin maske takması öneriliyor. Sağlıklı kişilerin maske takmasının bir anlamı yok. Anlamsız, hatta ters etkisi olabiliyor. Ağzınızdan çıkan mikroplar maskede birikip başka sorunlara yol açabiliyor. Tam tersine hasta kişilere taktırıyoruz ki bulaşmasın.

TECRİT İÇİN EVDE NE YAPIYORUZ?

Hasta kişi evde bir odada bekletiliyor. Evde başka bireylerle temas ettirilmiyor. Sık sık evin havalandırılması gerekiyor. Bir 14 kuralımız var. Çatalı, kaşığı, özel eşyaları ayrılıyor, onları başkası kullanmıyor. Çamaşırların en az 60 derece sıcakta yıkanması gerekiyor. Elbiselerde uzun kalmadığı görülmüş ama önlem olarak bunu yapmakta yarar var.

Alınan önlemler var. Aslında bir Fransız profesörün sözü var. Virüs dolaşmıyor, insanlar dolaşıyor: Virüs olduğu yerde hareketsiz duruyor. İnsanlar taşıyor. İnsanların dolaşmasını önlediğinizde virüsün de dolaşmasını önlüyorsunuz.  Bir belediye otobüsünde insanlar tıkış tıkış, sinema tiyatroda yanındaki koltukla elli santim yok aranda. Camilerde, okullarda çok iç içe olduğumuz için buralarda maske takılır ama buraları da zaten kapattık. Görüşmeyin diyoruz, toplu bulunmayın diyoruz. Markete alışverişe gittiğinizde belki market elemanı karşısındaki insanı  bilmiyordur, bir metreden fazla yaklaşıyordur, o psikolojik olarak takabilir ama yolda sokakta yürürken maske takmanın anlamı yok.

KARANTİNA NEDİR?

Karantina dediğimiz, hastayı izole edip ayırıyoruz. Bu iki şekilde oluyor. Bu hastalığa yakalananların, yüzde 90’ı kendiliğinden iyileşiyor. Grip enfeksiyonu gibi. Bu hastalığın bir ilacı yok. Hastayı evine yolluyoruz, ailesine söylüyoruz, ayrı odada duracak, aile elemanları bununla temas etmeyecek, bu odadan çıkmayacak, kabı kacağı, havlusu ayrı olacak, pencereleri açacağız, evi havalandıracağız, evden dışarı çıkmayacak, aile bireyleri de çıkmayacak. Evdeki dezenfeksiyon önlemlerini alacaksınız. Çamaşır suyuyla sık sık temaslı yerleri temizleyeceksiniz, hastaya bol sıvı vereceksiniz, iyileşinceye kadar yatacak.

Bu arada hastanın akciğer problemleri, nefes darlığı başlarsa, ateşi düşmezse hastaneye getiriyorsunuz, hastanede filmlerini çektikten sonra ilerliyorsa, o zaman hastaneye yatırıp tecrit ediyoruz. Bir özel oda, havalandırılan bir oda. Buraya sadece belli sağlık personeli girebiliyor. O da bir tecrit. Her virüs çıkmış hastayı hastaneye yatırmıyoruz. B öyle bir şey yok. Evinde de tedavi olabilir. Hastalanmış kişilerin ancak yüzde 3-4’ünü kaybediyoruz. Türkiye’de 98 vakadan 1 kişi hayatını kaybetti. İstatistik olarak 4 kişi olmalıydı ama bir kişi kaybetti. Türkiye’de çok güzel izolasyon ortamları var.

TOPLU ALANLARIN KAPATILMASI DOĞRU MU?

Kahvehane gibi, içkili yer gibi, çay bahçesi gibi yerlerin kapatılmasında geç kalınmadı. Olayın akışında olan bir süreç. Ereğli’deki x mahallede bir kahve var. O kahvede oynuyorduk ama biz bizeydik. Ama şimdi Türkiye’de okullar kapandı, değişik yerlerden, dışarıdan bir sürü kişi geldi. O güne kadar steril olan bu kahvehane, dışarıdan gelen biri tarafından enfekte edilebilir. Ya gelen mikrop taşıyorsa? Kahvehanede birine bulaştırıldığında o da başka birine bulaştırabilir. Tam vaktinde yapıldı. En güzeli dışarıdan gelenlerle teması engelleyen toplu yerlerin kapatılması tam vaktinde yapılmış oldu.

Bu işyerleri için kötü bir durum ama bu kötü diye daha kötüsünden kaçınmak gerekmez mi? Bunları yapmazsak, italya gibi, çin gibi olup herkesin patır patır hasta olduğu bir ülke olmak da var. Yoğun bakımların, hastanelerin, solunum cihazlarının yetmediği, ölme ihtimali yüksek olanlara dokunulmadığı bir hale gelmek de var. Bu çok daha kötü bir senaryo. Bu kötü senaryoyu yaşamamak için şu andaki durumumuz en güzeli. Tam zamanında yapıldığını düşünüyorum.

Virüsün havada kalma süresinin iki üç saat, zeminde de sekiz dokuz saat kalabildiği düşünülüyor. Bu konuda net bir araştırma yok.

DAMACANA SUDAN BULAŞIR MI?

Damacana suyu üretilirken steril şartlarda üretiliyor. Denetim altında üretiliyor. Zaten suyla bulaşması diye bir şey söz konusu değil. Damacananın etrafında problem olabilir mi? Getiren kişide hastalık varsa, siz de onun tuttuğu damacanayı tutarsınız, elinize bulaşır. Böyle olabilir. O zaman da damacananın dışını kolonyayla sildiğiniz zaman virüs oradan uzaklaşır. Böyle önlem alabilirsiniz.

HASTANEYE YATMA ORANLARI

Burada en büyük risk hastalardır. Vakaların yüzde sekseni ayakta geçiriyor hastalığı. Yani evinde geçiriyor ama yüzde yirmisi hastane koşullarında tedavi edilebiliyor. Bu yüzde yirminin içinde de ağır vakalar olan, altmış yaş üstü, kalp hastaları, tansiyon hastaları, şeker hastaları, solunum hastaları, çok sigara içenler bunlarda hastaneye yatma oranı yüksek.

HASTALIĞI VÜCUT YENİYOR

Bu hastalığın ilacı yok, hastalığı vücut yeniyor. Vücudumuzun direncini yüksek tutacağız. Hastalığı böyle yeniyoruz. Uyku düzeni, yeme içme düzeni, bol sıvı alma, meyve yönünden dengeli beslenmeliyiz, protein almalıyız, istirahat önemli. Kötü alışkanlıklardan, alkol, sigara tüketimi vücut direncini düşürür, hastalığın aktif olmasını sağlar. Bunları yaptığımızda zaten hastalık bulaşsa da yeniyoruz.

İlginç bir kayıt var. Çocuklarda gözükmüyor. Tek vaka var kayda geçen. O da lösemili bir çocuk.  Bu mikrop vücuda girince, bir enzim var, bir yere gidip yapışıyor, oradan çoğalıyor. Çocuklarda bu virüsün yapışmak istediği enzimin gelişmediğinden çocuklarda bulaş olmuyor. 

HASTANELERDEKİ ÖNLEMLER

Ciddi önlemlerimiz var. Sağlık Bakanlığının kesin talimatları var. Hasta ve hasta sahiplerimiz bunlara uyuyor. Ziyaretleri yasakladık. Yoğun bakımlarda ziyaret yasak. Doktorlarımız hastaların yakınlarına bilgi veriyor. Yatan hastalarda da bir tane refakatçi kalmasını istiyoruz, sürekli değişen refakatçi istemiyoruz. Bulaşıcılığı azaltalım istiyoruz. Hastalardan istediğimiz bu.

Henüz bu virüs mikrobunu teşhis ettirecek besi yerleri bize gelmedi. Bizim hastanelerimizde bundan fazla yok. Üretimi devam ediyor. Test için burundan ve boğazından ucu pamuklu özel çubuklarla sürüntü alıyor, bir besi yerine koyuyoruz. Bunu Zonguldak’a yolluyoruz. Onlar da Ankara’ya yolluyoruz. Şu anda Türkiye’de beş laboratuvar var. Ankara’da, Samsun’da, İstanbul’da, Erzurum ve Adana’da laboratuvarlar kuruldu. Biz Ankara bölgesine bağlıyız. Numuneleri Ankara bölgesine yollayacağız. Zonguldak’ta elli kadar numune alındı ama hiç biri pozitif çıkmadı. İki günde geliyor sonuçlar.

Olası vakalarla bilim kurulunun net akış şemasını uyguluyoruz. Kişi hastaneye geldiğinde şikayetlerini dinliyoruz, yurt dışı öykülerini soruyoruz, böyle kişilerle temas edip etmediklerini soruyoruz. Bu yoksa, olası vakadan çıkıyor. Adamın boğazım ağrıyor, ateşim var, Almanya’dan akrabalarım geldi bizde kalıyor derse şüpheli vaka sayıyoruz.

 


Haber : Muhammet Sorhan

Abone Ol