GÜNDEM

DEMİRCİ, DÜNYA MADENCİLİK KONFERANSINA KATILDI...

Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ahmet Demirci, "2014 yılında 301 arkadaşımızın hayatını kaybettiği Soma Faciasını yaşadık. Sonrasında kömür madenciliğinde yeni iş güvenliği önlemleri alındı. İşverenlerin karları düşeceği için yeni teşvikler düzenlendi. Ama sendikal örgütlenmenin önünü açacak yeni adımlar atılmadı" dedi.

Abone Ol

GMİS'in üyesi bulunduğu İndustriall Küresel Sendikalar Birliği (IndustriaLL Gbobal Union) tarafından Almanya'nın Leipzig kentinde düzenlenen Dünya Madencilik Konferansı'na katıldı. 3 gün süren konferansta GMİS'i Genel Başkan Ahmet Demirci, Genel Başkan Yardımcısı İsa Mutlu ile Genel Mali Sekreteri Adnan Tıska temsil etti.

Tüm kıtalardan, 32 ülkeden ve 50 sendikadan 110 temsilcinin bir araya geldiği konferansta GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci bir sunum yaparak Türkiye'deki kömür madenciliği, örgütlenme çalışmaları ve iş güvenliği alanındaki gelişmeler hakkında bilgi verdi.

Demirci şunları söyledi;

"Genel Maden İşçileri Sendikası 1946 yılında kurulan Türkiye'nin en eski Sendikalarından birisidir. Kurulduğunda Türkiye'nin en büyük işçi sendikasıdır. Sendikamız Türkiye'de sadece Zonguldak bölgesinde bulunan ve 1848 yılından buyana taşkömürü üretimi yapılan kömür havzasında kuruldu. Türkiye'de sendikal örgütlenme ve demokratik mücadele 1980 yılına kadar yükselişini sürdürdü. 1980 askeri darbesiyle birlikte sendikal faaliyetler askıya alındı.

Sonrasında özelleştirme ve taşeron şirketlere iş verme uygulamasıyla sendikal örgütlenmeler dip yaptı. Kamu da örgütlü sendikalar için yeni bir dönem başladı. Özel sektörde örgütlenmenin zorluklarını yaşadık, yaşıyoruz. 1990 yılında, 1980 askeri darbesinden sonra düşük ücrette çalışmanın yanında maden ocaklarımızın kapatılması, küçültülmesi gündeme gelince Türkiye işçi sınıfının en büyük eylemlerinden birisini hayata geçirdik.

İşyerlerinde başlayan grevimiz ailelerimizin, dostlarımızın, emekli madencilerin, esnafın, köylünün ve halkın katılımıyla bütün bir şehrin grevine dönüştü. Hükümet duyarsız kalınca ve kararlarında ısrar edince 30 Kasım 1990 da başlayan grevimiz 4 Ocak 1991'de Türkiye'nin Başkentine, Ankara'ya yürüyüşe dönüştü. Çünkü otobüslere izin verilmedi. Genel Başkanımız Şemsi Denizer ve Yönetim Kurulu öncülüğünde yaklaşık 150 bin kişi Zonguldak-Ankara yoluna çıktı. O sırada Sendikamızın yaklaşık 40 bin üyesi vardı. 6 Ocak 1991'de Ankara yolunda devlet güvenlik güçleriyle yolumuzu kesti. Maden ocaklarının kapatılmayacağı güvencesini verdiler. Başbakan ile görüşme yapıldı ve 8 Ocak 1991'de yürüyüş bitti. İlk genel seçimlerde 1991 yılı sonunda hükümet değişti.

1994 yılında da benzer ekonomik kararlar alındı. Bazı maden ocakları kapatılacak, demir çelik fabrikalarından birisi satılırken diğeri özelleştirilecekti. Genel Maden İşçileri Sendikamız öncülüğünde İl Temsilciler Kurulu oluşturuldu. Şehrin tamamında seçimle göreve gelmiş; belediye başkanları, meclis üyeleri, muhtarlar, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve siyasi partilerin il yöneticileri bu kurulda yer aldı. Mitingler, eylemler yapıldı. Bütün bir şehir direndi ve kararlar geri çekildi. İlk Genel Seçimlerde o Hükümet de değişti."

"ÖZEL SEKTÖRDE ÖRGÜTLENMEK ZOR"

Bugün iki demir çelik fabrikasının özel sektör eliyle çalıştığını hatırlatan Demirci şöyle devam etti:
"Maden ocaklarımız küçüldü ama üretim devam ediyor. Bizde Genel Maden İşçileri Sendikası olarak özel sektörde de örgütlenme mücadelemizi sürdürüyoruz. Zonguldak Kömür Havzamızda bulunan bir özel şirkette örgütlendik. İkinci dönem Toplu iş Sözleşmemizi imzaladık.

Yine havzamızda bulunan taşeron bir şirkette örgütlenmiştik ancak bir süre sonra şirketin yaptığı iş bitti. Küçük çaplı taşeron şirketlerde örgütlenmek mümkün olmuyor. Özel sektörde örgütlenmek çok zor, eğer işçileri korkutup sindiremezlerse şirketlerini kapatıyor, işçileri çıkartıyor başka şirket kuruyorlar. Biz İzmir Bölgesinde bulunan bir mermer şirketinde örgütlendik. Türkiye'de halen mermer ocaklarında örgütlü bir sendika yok ve işçiler çok düşük ücretlerle çalıştırılıyor.

Şirket, örgütlü işçileri işten attı. Direniş çadırını fabrika yanına kurduk. Diğer yandan da yasal haklarımızı kullandık. Mermer sektöründe örgütlenmemizi istemeyen işverenler dayanışma içine girdiler ve yasal haklarını ödeyerek arkadaşlarımızı işten çıkarttılar. O şirketi kapatarak başka bir şirket kurdular. İnsanlar işsiz kaldı. Türkiye'de kağıt üstünde örgütlenme hakkı var ancak işverenlere rağmen örgütlenmek zor oluyor. Türkiye'de işverenler verimli çalıştırma yerine düşük ücretle çalıştırarak kazanmayı tercih ediyor."

"TAŞERONLAŞMA SENDİKALARIN GÜCÜNÜ KIRDI"

Yeraltı maden işletmeciliğinde 1990 yılından sonra hızlanan özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarının sektördeki sendikaların gücünü kırdığını belirten Demirci sözlerini şöyle sürdürdü:
"Örgütsüz ve düşük ücretle çalıştırmanın yanında üretim zorlaması, işçi sağlığı ve iş güvenliği yatırımlarından kısrak çok kazanma anlayışı biz çalışanlara ölüm getirdi. Uyarılarımıza ve eylemlerimize rağmen taşeron uygulaması devam etti.

17 Mayıs 2010 tarihinde Karadon'da 30,7 Ocak 2013 tarihinde Kozlu'da 8 kardeşimiz taşeron şirketlerde hayatını kaybetti. Genel Maden İş olarak Zonguldak'ta, Türk-İş olarak Ankara'da Taşerona Hayır mitingleri yaptık. Ancak uyarılarımız yine dikkate alınmadı ve 13 Mayıs 2014 yılında 301 arkadaşımızın hayatını kaybettiği Soma Faciasını yaşadık. Sonrasında kömür madenciliğinde yeni iş güvenliği önlemleri alındı. İşverenlerin karları düşeceği için yeni teşvikler düzenlendi. Ama sendikal örgütlenmenin önünü açacak yeni adımlar atılmadı. Her şeye rağmen örgütlenme mücadelemizi sürdürüyoruz."




Haber : Değişim Haber Merkezi

Abone Ol