DEVLER ÜLKESİ: KAYALIDERE ŞELALELERİ
DEVLER ÜLKESİ: KAYALIDERE ŞELALELERİ
Karadeniz Ereğli, sanayi kenti olarak bilinmesine rağmen, az rastlanır güzellikte doğal oluşumların da bulunduğu bir ilçedir. Bunlar arasında en önemlilerden biri de Kayalıdere şelaleleridir. Gazeteci Hüseyin Aksakal, Kayalıdere şelalelerini Değişim Dergi için yazdığı gezi yazısında bu doğa harikasını anlattı.
Karadeniz Ereğlisi'nden yarım saatlik bir yolculukla Çaylıoğlu'na varırsınız. Bugünlerde Ereğli tarafındaki yoldaki çalışmalar büyük oranda tamamlandığından öncekine göre çok daha konforlu sayılabilecek bir yolculuktur bu... Çaylıoğlu'ndan sonra eski Devrek yolu üzerinden sol tarafınıza tonlarca dinamitin eseri olan yalçın kayalıklar, sağ tarafınıza ise bölgede Sinek Deresi olarak bilinen dereyi alarak yapacağınız on beş dakikalık bir yolculuk, sizi aşağı Kayalıdere Şelalelerine inebileceğiniz bir noktaya getirir
Ağaçların arasında kayalıkları görebileceğiniz noktalar var. Bazı kayalıklarda ilginç topoğrafik oluşumlar, çatlakların ve tümseklerin yarattığı farklı resimler var. Bölgede yetişmiş olmaları nedeniyle kılavuzluk görevini üstlenen arkadaşlarımız Nurettin Uçar ve Ali Atar, bu kaya duvarlardan birine dikkat çekiyor. "Burada ne görüyorsun?" Kayalık uzaktan çirkin bir devin yüzünü bulanık şekilde andırıyor ama gösterilen kayalığın tamamı değil. Kaya duvarın bir bölümünde bükülerek ilerleyen bir çatlak neredeyse kesin bir şekilde bir ayı resmine dönüşmüş. "Doğal bir fenomen" diyorum ama Uçar ve Atar bu resmin doğal olmak için fazla mükemmel olduğu görüşünde...
BAŞLANGIÇ...
Nurettin Uçar ve Ali Atar'ın ekspedisyonun başlangıç noktası olarak seçtiği yer, çoğunlukla kayın ağaçlarından oluşan, içine tek tük meşe ve çam gibi ağaçların serpiştirildiği, geldiğiniz yol olmasa görüş alanını tamamen kapatan ormanlarla kaplı bir yer. Karayolu çalışmaları esnasında zemini oluşturan kayalar dereye doğru yuvarlandığından iniş için kullanılan sarp patikanın bir bölümü kapanmış. Yine de patikanın eski bölümüne gidene kadar indikten sonra, nispeten rahat sayılabilecek bir inişle akarsu yatağına iniyorsunuz.
Kayalıdere, ilk şelaleden sonra aşağıya doğru yoluna kah kayalar arasında kıvrılarak, kah küçük şelalelerden dökülerek ilerliyor, Hasbeyler'de Aydın çayına, nihayet Yaraşlı-Kızılcapınar arasında bir noktada Gülüç ırmağına karışıyor.
DEVLER ÜLKESİNDE...
İlk şelaleden sonra, dere boyunu ormanın içinden yukarı doğru devam ederseniz, derenin bir üst seviyede, duvarlardan devrilmiş devasa kaya parçaları arası ve altından aktığı bir üst seviyeye ulaşırsınız. Burada, kaya duvarların niteliği daha da gözler önüne seriliyor. Bunu göz önüne getirebilmek için, dikine yerleştirilmiş dikdörtgen prizmalardanuzunca kesme şekerlere benziyorlar sankioluşan duvarlar arasında, henüz yerleştirmeye fırsat bulunamamış gibi her tarafa saçılmış benzer görünümlü kayalar arasında olduğunuzu hayal edin. Bu kayalar öyle düzgün ki eski mısırlıların böyle bir nokta bulup, piramitlerini bu kayalarla yaptığı geliyor insanın aklına.
Fakat burası bir taş ocağı değil. Dikine prizmalardan oluşan duvarlar, üstünden sarkan ağaç dalları, sarmaşıklar ve yosunlar tamamen farklı bir mekan duygusu oluşturuyor. Kimi noktalarda gökyüzünü, yükselen ağaçlar arasından dar bir mavilik şeridi ancak görebiliyorsunuz. Açık havadaki ışığın çok az kısmının vadi tabanına indiğini, fotoğraf ç ekerken kullandığınız diyafram ve enstantane değerlerinden çok iyi anlayabiliyorsunuz.
Bu loş ortam, fantastik çağrışımlar yapıyor insanın içinde. Her an bir köşeden bir satir çıkıp size geçiş izni için bulmacalar sormaya başlayacakmış gibi görünen bir yer burası. Bir film platosu adeta. Bunu yüksek sesle söyleyince, Ali , "Burada 'Kaçak Gelin' adlı bir dizinin bir bölümü çekilmişti" diyerek anlatmaya başlıyor. Yerel ve ulusal düzeyde televizyonlar buralarda çeşitli çekimler yapmışlar.
AĞAÇ VE KAYALARIN MÜCADELESİ
İlerledikçe, şelalelerin görüntüsü değişiyor, mekan daha vahşi, daha saldırgan bir görünüme bürünüyor. Devler ülkesinden geçmeye mecbur, çıtkırıldım yaratıkların ruh hali ile ilerliyoruz. Devler ülkesi metaforu öyle belirsiz bir metafor da değil. Devasa büyüklükte ağaçlar, koskocaman, prizma biçimli kayadan devlerle savaşmış da geriye Kayalıdere kalmış deseniz yeri var. Doğa kendi içinde, bir bütün olarak çatışma halinde adeta... Kayalara saldıranlar sadece ağaçlar değil, Nicedir olduğu yerde bir sonraki durağına götürecek olan seli bekleyen dev kayaların üstünü bu bekleme süresini değerlendiren yosunlar kaplamış. Yosunlar aynı zamanda bu savaş alanına fazlaca sokulan sarmaşık ve ağaç dallarının üstünde de yemyeşil bir tabaka oluşturmuş.
Fakat dere sadece Anasır-ı Erbaa güçlerinin çatıştığı bir nokta değil. Buralarda ilk şelaleye indiğimiz noktadaki değirmenin dışında da ademoğlunun mührünü bastığı noktalar var. Dere yatağını boydan boya aşan iki köprü bunlar arasında yerini alıyor. Ayrıca, her şelaleden bir yukarı seviyeye çıkmak için kullandığınız orman patikaları veya çalılıklar da ben-i ademin geçişinin izlerini taşıyor. Köprüler, bir at veya öküz arabasının geçişi için fazla dar olduğuna göre, buralarda odunculuk veya herhangi bir türden ticari faaliyetten ziyade, yaya ulaşımında kolaylık sağlamak için yapılmış köprüler izlenimi veriyor bunlar. Parkurun üst tarafındaki köprüde geçiş kolaylığı olsun diye bir korkuluk yapılmış ama selin getirdiği devasa bir ağaç bu demir korkuluğu kağıt gibi büküp yatırmış. Parkura iniş çıkış için kolaylık sağlayan patika ve köprülere rağmen, "Parkur" boyunca yol almakta kolaylık sağlayan insan yapımı bir yol filan görünmüyor ortalıkta.
AQUAPARK
Dere bir noktada hafif bir eğim ve keskin olmayan dönemeçlerle aşağıdaki göletlere akıyor. Aquapark noktasının üst başından itibaren düzgün zeminli bir oluk oluşturan dere tabanına oturan biri, sanki bir su kaydırağındaymış gibi iki önce bir gölete iniyor, buradan da daha aşağıdaki başka bir gölete kayarak ulaşıyor. Çocukların burada inanılmaz eğlendiğini hayal etmek güç değil. Su buz gibi soğuk ama suyun içinde bir kaydırak denemesi isteğine direnirken yakalıyor insan kendini.
Derenin büyük bölümü yerleşim bölgelerinin menzili dışında bulunduğundan, büyük bölümü içilebilecek nitelikte sudan oluşuyor. İçme suyu olarak güzel bir tadı var. Suda hakim olan balık türünün Alabalık olduğunu öğreniyoruz.
"Ereğli derelerinde genelde sazan türü balıklar bulunur, Alabalık olduğuna emin misiniz?" diye soruyorum.
Nurettin Uçar, "Alabalık bunlar," diyor. "Üstlerinde siyah benekleri olanlardan. Eskiden buraya gelen biri sabahtan öğleye k adar bir kova alabalıkla dönerdi ama artık biraz sabır istiyor. Sayıları hayli azaldı" diyor.
Ali Atar ekliyor: "Sabahleyin yanıma olta almak da aklıma geldi ama vaktimiz sınırlı diye almadım."
Bölgede yaşayanların büyük bölümü burada alabalık avlıyormuş. Aquapark, safari ve trekkingden sonra balıkçılık... Gerçekten her adımda insanı şaşırtan bir yer burası...
EKOTURİZM DEĞERİ...
Bölge, Karadeniz Ereğlisi için önemli bir ekoturizm potansiyeli taşıyor. Bugünlerde sadece kulaktan kulağa yayılmak suretiyle genişleyen Kayalıdere, altyapı hazırlanması halinde Batı Karadeniz'in en önemli doğal mekanlarından biri olabilir.
Kayalıdere'yi içine alan Akıllı kanyonu, genel görünüşü itibarıyla olsun, dere-su ve orman ilişkisi açısından olsun az bulunur bir güzelliğe sahip. Fakat başka herhangi bir yerde bulunması güç kaya oluşumları, Kayalıdere'yi doğal güzelliğiyle öne çıkan başka yerlerden bir adım öne çıkarıyor.
Karadeniz Ereğlisi bir sanayi kenti. Fakat son dönemde turizme yönelik değerleri kazanmaya çalışan kanaat önderlerinin sayısı artıyor. Eğer ilçenin bir turizm portföyü çıkarılacak olursa, Kayalıdere'nin bu dağarcık içinde en önemli parçalardan birini oluşturacağına şüphe yok.
Tanınırlığın getirdiği kirlilik sorunlarından arınabilmek için bölgede doğal yapının korunması gerekiyor. Karayolu yapımı esnasında büyük kayaların derenin bir bölümüne yuvarlanması, turizm değeri olan değirmen kalıntısının hasar görmesine yol açmış. Ayrıca, insan ziyaretlerinin artmasıyla, dere yatağında şu anda nadiren görülen kalıntıların iyiden iyiye çoğalması tehlikesi konusunda da önlem almak gerekebilir.
Bugünlerde havanın güneşli olduğu bir hafta sonu, gerçekten doğanın kucağında güzel bir gün geçirmek isterseniz, Ereğli Kent Merkezinden bir saatten kısa bir mesafede bulunan Kayalıdere, sizin için çok ilginç bir seçenek oluşturabilir. Çaylıoğlu üzerinden eski Devrek yolunu takip ederek on beş dakika çeken Aşağı Kayalıdere köyünün bir parçası olan bu cennet parçasında suda kayabilir, göletlerde serinleyebilir, en alasından doğal alabalık yakalayabilirsiniz. Kim bilir belki de hazırlıklı gidip piknik yapma tercihini de değerlendirebilirsiniz. Seçeneklerden hangisi size yakın gelirse gelsin, her metresinde fotoğraf çekerek ölümsüzleştirebileceğiniz gerçek bir doğa serüveni sizleri bekliyor. Kimbilir, belki Kayalıdere'yi anlatmak için yeterli söz ustalığını, kaleminde yaşatacak olan naturalist şair sizin içinizde gizleniyor da olabilir.
Belli mi olur?
Haber : Hüseyin Aksakal