"HALK DÜŞMANLARI"
Kdz Ereğli'de faaliyette bulunan Fikir ve Eğitim İçin Dayanışma-Adalet Derneği (FEDA-DER), Taksim Gezi Parkı eylemcilerini protesto etti. Çeşitli sloganlar atılarak 'protestocuların protesto edildiği' eylemde bir de basın açıklaması okundu.
HEM POSBIYIK HEM MURAT SESLİ, YÜZ BİNLERCE İNSANI AHLAKSIZLAŞTIRIYOR MU?
Taksim eylemleri baz alınarak yapılan açıklamalarda, Belediye Başkan Halil Posbık'a da festivaller üzerinden yüklenildi. Dernek adına basın açıklamasını okuyan Bilal Yıldızhan; "Kdz. Ereğli'de yıllardır "Sevgi Barış Dostluk" adı altında yapılan festivallerle, toplum, ahlaksızlaştırılmaya, yozlaştırılmaya ve uyuşturulmaya çalışılmaktadır" dedi.
Bilal Yıldızhan'ın okuduğu basın açıklaması, aynen şöyledir:
"TAKSİM GEZİ PARKI OLAYLARI, KEMALİST DİKTATÖRLÜĞÜ DİRİLTME GAYRETİDİR!"
"Taksim Gezi Parkında yapılmak istenen yayalaştırma ve Topçu Kışlasının inşasına yönelik tepkilerle başlayan, geniş çaplı bir isyan görüntüsüne bürünen protestolar ülke genelinde büyük bir gerilim ortamına kaynaklık etmiştir. Başını Kemalist rejimin bekçiliğini üstlenmeye hazır grupların çektiği kitleler, İstanbul başta olmak üzere Ankara ve İzmir gibi metropollerde korku ve kaos ortamı oluşturmaya dönük eylemleri tırmandırmışlardır.
Bu
kesimler, mevzi olarak gördükleri mekan ve kurumları kutsama tutumlarının yeni
bir örneği olarak karşımıza çıkmışlardır.
Dün
Cumhurbaşkanlığı makamı özelinde yaşanan kutsama çabalarını, bilahare AKM'den
Emek Sinemasına kadar çeşitli düzeylerde sürdüren kesimlerin uzun bir süredir
Taksim'i, inançlarının öngördüğü hayat tarzının bir sembolü ve kalesi olarak
algıladıklarına şahitlik etmekteyiz. Bu çerçevede bizzat Gezi Parkı
düzenlemesine muhalefet eden grupların da kabul ettiği üzere, konunun ağaç-park
meselesini fazlasıyla aşan, Hükümet ve temsil ettiği düşünülen kesimlerin İslami
değerleriyle, laik-Kemalist ideoloji savunucuları arasında yaşanan bir iktidar
hesaplaşması olduğu açıktır. Bu iktidar hesaplaşması bazen AKM, Emek Sineması,
Gezi Parkı gibi mekânlar üzerinden, bazen İmam Hatip Okullarına yönelik
engellemelerin kaldırılması girişimleriyle, bazen de alkol veya kürtaj
düzenlemesi gibi konular üzerinden kamuoyuna yansımaktadır.
Şüphesiz
Taksim'de ortaya konulan protestolara ilk andan itibaren güvenlik güçleri
tarafından gösterilen aşırı tepkinin olayların hem büyümesinde hem de
yaygınlaşıp tırmanmasında etkili bir amil olduğu görmezden gelinemez. Ancak
polisin meydandan çekilmesi sonrasında da göstericiler tarafından sergilenen
dizginsiz şiddetin organize bir şekilde diğer şehirlere yayılması, meselenin
bir hak arama ve meşru itiraz boyutlarını çoktan aştığını, şüpheye hiç mahal
bırakmayacak biçimde ortaya koymuştur. Bu noktada gelişen manzaranın polis
şiddetinin doğurduğu bir infial hali, haklı bir isyan şeklinde yorumlanmasının
siyasal gerçeklikle alakasız bir yaklaşım oluşturacağı açıktır.
Şurası
kesin olarak bilinmelidir ki; Türkiye'de laik-Kemalist rejim, toplumun İslami
hak ve taleplerine dönük hiçbir gelişmeye yaklaşmadıkları gibi tam tersine bu
talepleri görmezden gelen bir siyaset sürdürmüştür. Toplumun kurtuluşunu, hala
tek parti döneminin dinamiklerinde ya da Baas'çı ideolojiye tutunmakta arayan
bir siyasi partinin ve temsil ettiği toplum kesiminin günden güne erimesi ve
bunun önüne geçememeleri onlar açısından moral bozucu ve özgüven kaybettirici
bir unsurdur.
Çevre
Duyarlılığı Ya da Dikta Karşıtlığı Yalanının Altındaki Gerçek:
Müslüman
Halkın Taleplerine, Değerlerine Düşmanlık!
Müslüman
halkın bir kısım hak taleplerinin siyaset nezdinde karşılık bulmasına duyulan
öfke, kibir ve düşmanlık "birkaç ağacın kesilmesi ve betonlaşmaya tepki"
bahanesiyle sokak ve meydanlara taşınmıştır. Meydanlara inen kalabalıklar,
şiddet sarmalıyla kuşatma altına almak istedikleri siyaset ve toplumu en temel
haklarından mahrum edip yeni bir askeri vesayete kapı aralamak istemişlerdir.
Kuşkusuz, en üst perdeden şiddetin kamusal alanı işgal ettiği geceli gündüzlü iki haftayı naklen yayınlayan ve meşrulaştıran darbe sever medya, 28 Şubat sürecinde başörtüleriyle okumak isteyen kardeşlerimizin en doğal hak taleplerini görmezden gelme tavrında olduğu gibi, Suriye'de 3. Yılını dolduran zulüm ve katliam görüntülerini de görmezden gelerek, Müslüman halkın haklı mücadelesini karalamış, onları terörist ilan etmekten çekinmemişlerdir.
Öyle
anlaşılıyor ki, yüzbinlerce insanın katledilmesi, on binlerce çocuğun kıyıma
uğratılması, on binlerce kadının tecavüze uğraması, üç-beş ağacın taşıdığı
değeri taşımamaktadır.
İstanbul
kabataş'ta başörtülü bir annenin kucağındaki 6 aylık bebeği ile sırf islami
kimliğini temsil eden başörtüsünden dolayı, gezi eylemcileri tarafından akla
hayale gelmedik ahlaksızlıklarla, maruz kaldığı aşağılanmaları hepiniz duymuşsunuzdur.
Özgürlük naraları atarak ortalığı yakıp yıkan bu güruhun adeta masum ilan
edilip, Müslümanların sokakta bile rahatça hareket etmesinin baskı altına
alınmak istendiğini açıkça görüyoruz. Müslümanlar bu edepsizliğe, saldırılara
asla gözlerini yumarak, duymayarak, konuşmayarak üç maymunu oynayanlardan
olmayacak.
Bizler,
"Bir insanı kurtaran, bütün insanlığı kurtarmış gibidir" diyen bir dinin
müntesipleriyiz. İslam'a ve insanın fıtratına ters olan her türlü yozlaşmaya ve
ifsada karşı olduğumuzu beyan ediyoruz. Cinsel özgürlük talepleri adı altında
ahlaksızlığın çoğaltılmasına, beden özgürlüğü adı altında anne karnındaki
çocuğun katledilmesine ve peygamberimizin ifadesiyle "her türlü kötülüğün anası
olan" içkinin yaygınlaştırılmasına her zaman karşı olacağımızı en yüksek
perdeden haykırıyoruz.
Taksim
Gezi Parkında ortaya çıkan görüntülerde olduğu gibi, ellerinde içki şişeleriyle
şuursuzca etrafa saldıran kalabalıkların pervasız tavırları, estirilen festival
havasıyla tüm ülkeye hâkim kılınmaya çalışılmaktadır. Bu vesileyle Kdz.
Ereğli'de yıllardır "Sevgi Barış Dostluk" adı altında yapılan festivallerle,
toplum, ahlaksızlaştırılmaya, yozlaştırılmaya ve uyuşturulmaya çalışılmaktadır.
Bizler, Ereğli'de faaliyet yürüten FEDA-DER (Fikir ve Eğitim İçin
Dayanışma-Adalet Derneği) olarak İslami değerlerimize muhalif bir eğlence
kültürünün oluşturulmasına zemin hazırlayan bu
festivalleri protesto ediyor, Ereğli'deki ahlaki yozlaşmanın en temel
sebebi olan bu festivallerin bir an önce kaldırılmasını talep ediyoruz.
Bütün
bu olup bitenin ardından Müslümanlara şu görevler düşmektedir:
Teslim
alınmak, tahakküm altında tutulmak ve hayatın tüm alanlarından silinmek istenen
İslami kimliğimiz, ibadet ve sembollerimizdir.
Çete
mantığı ve söylemleriyle Müslüman halkımız üzerinde tahakküm kurmayı teamül
haline getirmiş Kemalist iktidar sınıfları yani Beyaz Türkler ABD ve AB'nin de
desteğini arkasına alarak darbe için şartları olgunlaştırma peşindedirler.
Tek
Parti Dönemi rüyalarıyla yatıp kalkan, Müslüman bir halkı Resmi İdeoloji'ye
kul-köle etmeye azmetmiş, emperyalist devletler adına siyaset, toplum ve
ekonomiyi tanzime yeminli Kemalist Oligarşiye fırsat vermemek için uyanık, dikkatli
ve üretken olmamız gerekir.
Son
olarak; edilgenliği, sessizliği "edep" kılıfında pazarlayanlar, lüks jeeplere
binmeyi "cihat için besili atlar" hazırlamayla takas edenler de bilmeliler ki,
hayat her yerdedir; mücadele de öyle...
Zalimler
bir tuzak kuruyorlar. Ancak Âlemlerin Rabbi olan Allah-u Teala bu tuzağı bizim
ellerimizle hazırlayanların başına geçirmeye muktedirdir elbette. Şeytanı dost
edinmiş olanların hilesi zayıftır ve onlarla mücadele etmek bütün Müminlere
emredilmiştir. Allah ne güzel dost ve vekildir."
Haber : Şafak Negüzel