KENDİMİZ İÇİN, ÇOCUKLARIMIZ İÇİN BİR ŞEY YAPALIM
Karadeniz kıyısında yaşayan insanları, bölgede yaşanan iklim değişikliğiyle ilgili bilgilendirmek amacıyla, 2012 yılında faaliyete geçen IPA ve Avrupa Birliği tarafından desteklenen "Küresel Değişikliklerin Etkilerinin Azaltılması ve Adaptasyonu için Karadeniz Bölgesel Ortak Araştırma Merkezi" (MAREAS) adlı projenin, Romanya yürütücülüğünde halen devam ettiği bildirdi.
TÜBİTAK MAM Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsü'nden yapılan Baş Uzman Dr. Vedat Ediger imzalı yazılı açıklama aynen şöyledir:
Küresel Değişikliklerin Etkilerinin Azaltılması ve Adaptasyonu için Karadeniz Bölgesel Ortak Araştırma Merkezi Projesi
ORTAK SINIRLAR VE ORTAK ÇÖZÜMLER ilkesiyle yola çıkarak oluşturulmuş projede Karadeniz'i çevreleyen Romanya, Bulgaristan, Türkiye, Gürcistan ve Ukrayna yer alıyor. Rusya ise projeye yalnızca gözlemci olarak dahil. MAREAS, IPA (Katılım Öncesi Mali Destek Programı) ve Avrupa Birliği tarafından destekleniyor ve Türkiye'de, TÜBİTAK MAM Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsü'nce temsil ediliyor.
Peki acaba biz iklim değişikliği konusunda ne kadar bilinçliyiz? Sonuçlar hiç tatmin edici değil. Türkiye'de, 17 farklı ilde, 15-69 yaşlar arasında yapılan anket sonuçları bu durumu açıklığıyla ortaya koyuyor. Ankete katılanların %13'ü'nün konuyla ilgili hiçbir fikri yok. Ancak %11'i iklim değişikliğine uyum ve iklim değişikliğinin hayatımıza etkileri konusunda bilgi sahibi. Bu da farkındalığın artmasını sağlamanın ve projenin önemini bir kez daha vurguluyor.
İklim Değişikliğinin Etkileri ve İklim Değişimine Uyum Konusunda Farkındalığın Sağlanması Projesi'nin 2. toplantısı, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nin ev sahipliğinde İstanbul'da gerçekleştirildi. Bu çalıştaya yerel temsilciler, üniversiteler, çevre ve iklim konularında çalışma yapan enstitü, kurum ve kuruluş temsilcileri katıldı ve Karadeniz coğrafyasında hissedilen iklim değişiklikleri ve muhtemel bölgesel çözüm öncelikleri tartışıldı.
Bilindiği gibi Dünya'da meydana gelen iklim değişikliği sonucunda yaşanan sosyal, ekonomik ve çevresel bir takım sorunlar var. Malesef Karadeniz de bundan nasibini almış durumda. Son dönemlerde meydana gelen doğal felaketlerin sıklığı ve çeşitliliği işte bu yüzden. Yaşanan bu doğal afetlerin insan yaşamına ve sağlığına olumsuz etkileri çok kuşkusuz. İnsan yaşamı için önemli olan unsurlar arasında, sağlık, hava, su, gıda ve barınma gibi vazgeçilmez ihtiyaçlar bulunuyor.
Hava sıcaklığının ani ve hızlı değişmesi, insan sağlığında ölüme kadar varabilecek boyutta tehlikelere neden olur. Düşünün mesela 2003 yılında Avrupa'da meydana gelen sıcak hava dalgası, 70.000 insanın ölümüne yol açmış. İçinde bulunduğumuz yüzyılın ikinci yarısına kadar sıcak hava dalgalarının etkilerinin artacağı gerçekleştirilen bilimsel araştırmalar sonucunda tahmin edilmektedir. Artan hava sıcaklığının, sıcaklık etkisinin yanı sıra, hava kirleticilerin miktarının artmasına da neden olacağı açık. Her yıl, hava kirliliğinden kaynaklanan kalp, damar ve solunum rahatsızlıkları yaşayan hasta sayısında gözle görülür bir artış var. Ayrıca yine her yıl 1.2 milyon insan kentsel hava kirliliğinden kaynaklanan kardiyovasküler ve solunum yolu hastalıkları sebebiyle hayatını kaybettiği saptanmış.
Küresel ısınma, Karadeniz kıyı kesiminin, yağış rejimi üzerinde belirgin bir etkisinin olduğu yapılan çalışmalarla saptanmış. Yüksek miktarlardaki buharlaşma, buzulların erimesi ve buna bağlı olarak akarsu debilerinin ani artış göstermesi, önemli bulgular arasında. Ekonomik büyüme ve dengesiz nüfus artışı, tatlı su kaynaklarına olan ihtiyacı her geçen gün daha da artıyor. Kuraklığın artması, salgın hastalıkların artışına neden olabileceği gibi, buna karşılık, ani ve yüksek miktarlardaki yağışlar ise, zemin problemlerinin ve heyelanların artışına sebep olabilecektir.
Artan sıcaklıklar ve bunun sonucunda meydana gelebilecek olan yağış rejimindeki değişimler, Karadeniz kıyısında tarımsal faaliyet gösteren bölgesel halkın, tarımsal üretimi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Alışıla gelmiş tarım ürünlerinin yerine bu faaliyetlerini daha kurak ortamlara veya daha sulu ortamlara dayanıklı bitkilerle sürdürmek zorunda kalınabileceği unutulmamalıdır. Bu da Karadeniz kıyılarında yaşayan yerel halkların bir miktar da olsa ekonomik sıkıntılar içerisine girebileceği anlamına geliyor. Yalnızca bu kadarla kalsa iyi. Ancak Karadeniz bölgesinin önemli bir geçim ve beslenme kaynağı da biliyorsunuz balıkçılık. İklim değişikliği balıkçılık faaliyetlerinde de önemli değişiklikler meydana getirecek. Ekonomik değeri olan bazı balık türleri Karadeniz'i terk ederken, ekonomik değeri olmayan bazı yeni türler hızla çoğalmaya başlayabilir.
Bütün bunların sonucu olarak, yaşadığımız yüzyılın sonlarına doğru şiddetli fırtınalar, yağışlar ve sıcak-soğuk hava dalgalarının meydana gelebileceği tahmin ediliyor. Ayrıca, buzulların erimesi ve şiddetli yağışlara bağlı olarak, Karadeniz kıyılarının su baskını altında kalabilmesi de olası. Heyelan, sel baskını ve yangınlar gibi bazı doğal afetlerin de etkisi ile bu bölgelerde yaşayan pek çok kişi evsiz kalabilir. Bu durum hem toplumsal problemlere hem de psikolojik problemlere yol açarken toplumsal çıkar çatışmalarının oluşmasına da sebep verebilecektir.
Bütün bu kara tabloda, problemlerin farkında olmak ve bu doğrultuda önlemler almak; böylece doğabilecek zararları en aza indirmek için önemli. Öncelikli olarak tehlikenin boyutunu ve çeşidini bilebilmek ve sonra da gerekli önlemleri alabilmek gerekiyor. Bu konuda elbette belediyelere, bakanlıklara ve ülke politikalarına yön veren makamlara büyük sorumluluklar düşüyor. Konuyla ilgili alınan tüm önlemlere, bölge halklarının destek vermesi de büyük önem taşıyor.
Peki bütün bunlar karşısında ne yapılabilir?
Yapılan
pek çok bilimsel çalışma bizlere göstermiştir ki; öncelikli yapılması gereken
başlıca konular şunlardır:
-Atmosferi
tahrip eden sera gazı salınımının azaltılması.
-Ormanlar,
yeşil alanlar ve meraların korunması ve geliştirilmesi.
-Tatlı
su alanlarının (akarsuların, göllerin ve sulak alanların) korunması ve
planlı
kullanılması.
-Denizlerin
ve deniz ürünlerinin korunması ve planlı kullanılması.
-Karadeniz'in
sahip olduğu su kütlesi dengesinin bozulmaması.
-Toprak
kaybının önlenmesi (erozyon), planlı kullanılması ve kirletilmemesi.
-Afet ve
tehlike azaltıcı önlemlerin, önceden alınması.
Karadeniz kıyılarının doğal kaynakları ile tarım üretimi, orman, gıda ve su kaynaklarının ciddi tehdit altında olduğu ve bazı yörelerin kuraklık, susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu bilinmelidir. İşte bu nedenle, iklim değişikliğinin nedenlerini ve etkilerini her bireyin önemsemesi, öğrenmesi ve çevresindekileri de bilgilendirmesi gerekiyor. İşte bu nedenle, Karadenizliler el ele vermeli ve Karadeniz'e sahip çıkmalı.
Haber : Şafak Negüzel