KOÇ : "TEOG MAĞDURİYETİ GİDERİLMELİDİR"
Eğitim Sen Karadeniz Ereğli Şube Temsilcisi İbrahim Koç,2014-2015 eğitim öğretim yılınuın başlamsına yönelik basın açıklaması yaparak, sorun ve sıkıntılara dikkat çektiler. "TEOG sonuçları üzerinden yapılan yerleştirmeler sonrasında yaşanan mağduriyetler mutlaka dikkate alınmalı ve hiçbir öğrenciyi istemediği bir okul türünde okumaya zorlamamalıdır.
Eğitim Sen Karadeniz Ereğli Şube Temsilcisi İbrahim Koç,
"TEOG sonuçları üzerinden yapılan yerleştirmeler sonrasında yaşanan
mağduriyetler mutlaka dikkate alınmalı ve hiçbir öğrenciyi istemediği bir okul
türünde okumaya zorlamamalıdır. Eğitime ilişkin konularda atılacak her adım
sonuçlarını düşünerek atılmalı, öğrenci ve velilerin endişelerine, sendikaların
önerilerine mutlaka kulak verilmelidir" dedi.
Eğitim Sen Ereğli Karadeniz Ereğli Şube Temsilcisi
İbrahim Koç, "TEOG sonuçları üzerinden yapılan yerleştirmeler sonrasında
yaşanan mağduriyetler mutlaka dikkate alınmalı ve hiçbir öğrenciyi istemediği
bir okul türünde okumaya zorlamamalıdır. Eğitime ilişkin konularda atılacak her
adım sonuçlarını düşünerek atılmalı, öğrenci ve velilerin endişelerine,
sendikaların önerilerine mutlaka kulak verilmelidir" dedi.
Koç, Eğitim Sen Karadeniz Ereğli Şubesi Yönetim Kurulu
üyeleriyle birlikte sendika lokalinde düzenlediği basın toplantısında, 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı başlangıcı
nedeniyle eğitimde yaşanan sorun ve sıkıntılar hakkında açıklamalarda bulundu.
2014-2015 eğitim öğretim yılının 15 Eylül 2014 te Milli
Eğitim Bakanlığı'nın, yanlış ve sürekli değişen kararları ile öğrenci, öğretmen
ve veliler açısından sorunlarla basamakladığını ileri süren Koç şu
açıklamalarda bulundu:
Eğitimde 4+4+4 dayatmasının kaçınılmaz bir sonucu olarak
liseler, tıpkı ilkokul ve ortaokullar gibi mevcut sistemin ve onun koruyucusu
olan siyasi iktidarın ekonomik-siyasal çıkarları doğrultusunda yeniden
yapılandırılırken, öğrencilerimiz özel liselere, meslek liselerine, imam hatip liselerine
ve açık liselere yönlendirilmiştir.
TEOG yerleştirmeleri sürecinde yapılan yanlışlar
sonucunda çok sayıda öğrenci belki de hiç gitmek istemeyeceği bir lise türüne
otomatik olarak yerleştirilmiştir. TEOG'da tercih yapmayan 134 bin öğrenciden
94 binin meslek, 40 binin imam hatip liselerine otomatik olarak yerleştirilmiş
olması MEB'in dayatmacı politikalarının son örneği olmuştur.
TEOG yerleştirmeleri ulusal basında da sık sık haber
konusu ulmuştur. MEB, önce tercih yapmayan öğrencilerin adreslerine en yakın
okula yerleştirileceklerini açıklamış, ancak bazı illerde öğrencilerin
evlerinden 100, 120 km uzaklıktaki okullara yerleştirildiği görülmüştür. Kaydı
otomatik olarak imam hatip liselerine yapılan öğrencilerin içinde gayri Müslim
öğrencilerin bulunması, sorunun ne kadar "ciddiyetle" ele alındığının
göstergesidir. Kendi istekleri dışında imam hatip liselerine ve meslek
liselerine otomatik kaydı yapılan öğrencilerin büyük bölümü kontenjan olması
halinde kaydını başka liselere almaya çalışmakta, ve veliler okul okul
gezdirilmektedir.
TEOG sonuçları üzerinden yapılan yerleştirmeler
sonrasında yaşanan mağduriyetler mutlaka dikkate alınmalı ve hiçbir öğrenciyi
istemediği bir okul türünde okumaya zorlamamalıdır. Eğitime ilişkin konularda
atılacak her adım sonuçlarını düşünerek atılmalı, öğrenci ve velilerin
endişelerine, sendikaların önerilerine mutlaka kulak verilmelidir."
"Eğitim
Ticarileştiriliyor"
Eğitim yöneticilerinin sendikal ve siyasal referanslarla
belirlenmesinin kabul edilemez olduğunu ifade eden Koç açıklamasını şöyle
sürdürdü:
"Büyük ölçüde üst düzey eğitim yöneticilerinin
değerlendirmelerine dayanan, eğitim kurumları yönetici değerlendirme sonuçları
açıklanmış ve değerlendirmeye tabi tutulan okul müdürlerinin yarısına yakını
siyasi gerekçelerle resmen tasfiye edilmiştir.
Yıllardır eğitim kurumlarını "şirket" gibi
yönetip, okullarımızı "ticari işletme" haline getiren MEB, başta
Eğitim Sen üyesi Okul Müdürleri olmak üzere, bugüne kadar eğitimde yaşanan
piyasa merkezli dönüşüm sürecinin karşısında engel olarak gördüğü okul
müdürlerini tek tek tespit ederek görevden almıştır. Eğitim yöneticileri
değerlendirme sonuçlarına göre görevden alınan ve görev süresi uzatılan okul
müdürlerinin sendikal aidiyetine bakıldığında, tarihin en büyük siyasal
kadrolaşma hareketi ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır.
"Siyasal
Kadrolaşma Yapılıyor"
Başından sonuna siyasal kadrolaşma operasyonu olarak
gerçekleştirilen eğitim yöneticilerinin değerlendirilmesi ve görevlendirilmesi
uygulamaları, hukuktan, adaletten ve objektiflikten yoksundur. MEB okul
müdürlerin değerlendirilmesi sürecinde çok sayıda okulda "adrese
teslim" görevlendirmeler yaparak, bir kez daha siyasi iktidarın en
stratejik kurumu olduğunu göstermiştir.
Eğitim yöneticilerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi
sürecinde siyasi referanslar değil, liyakat ilkesi temel alınmalıdır. Eğitim
yöneticilerinin belirlenmesinde hiçbir baskı ve yönlendirmeye izin verilmemeli,
her okul kendi yöneticisini, o okuldaki eğitim bileşenlerinin katılacağı
demokratik seçimlerle yine kendisi seçmelidir.
Aynı siyasi kirlilikler şimdi de müdür yardımcıları
görevlendirmelerinde gerçekleştirilecektir .
Yasayla müdür yardımcıları seçimi okul müdürlerine verilmiştir.Fakat kaç tane okul müdürü kendi
özgür iradesiyle müdür yardımcısını yada yardımcılarını
seçebileceklerdir.Eğitim-Sen olarak diyoruz ki
siz okul müdürlerimiz bu siyasi kirliliğe daha fazla ortak olmadan
sizlere verilen bu hakkı sonuna kadar dik durarak kullanmalısınız."
"Zorunlu
Rotasyon Kalkmalıdır"
Açıklamasında, yürürlüğe giren torba yasaya da değinen
Koç şunları ifade etti:
"Torba yasanın 'öğretmenlerin hizmet süreleri
ve/veya isteğe bağlı il içi veya il dışı yer değiştirmelerine ilişkin usul ve
esaslar yönetmelikle belirlenir' maddesiyle, öğretmene rotasyonun kanunî
dayanağı da oluşturulmuştur. Buna göre ,
meslek hayatının 10 yılını aynı okulda devam ettiren öğretmenler esas
alınarak rotasyon uygulanacak
denilmektedir. Eğitim emekçileri açısından eğitim emekçilerinin isteği dışında
gerçekleşen bu uygulama sürgün anlamına gelmektedir.
Öğretmenlere zorunlu rotasyon uygulaması halinde eğitim
sisteminin yeni bir kaos ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. MEB'in gör
evi, eğitimde 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, attığı her adımda, eğitim
emekçilerini mağdur etmek değil, onların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler
üretmek, eğitimcilerin ve sendikaların taleplerini dikkate almaktır.
Öğretmenler açısından açıkça "sürgün" anlamına
gelen ve pek çok yönden istismar edilebilecek "zorunlu rotasyon"
uygulamasından bir an önce vaz geçilmelidir. MEB, öğretmenleri kendi istekleri
dışında zorunlu rotasyona tabi tutmak yerine, gönüllülük ve teşvik esasına
dayalı çözümler üretmeye çalışmalıdır."
"Okul
Öncesi Tam Gün Ve Zorunlu Olmalıdır"
Koç açıklamasının sonunda ise şu görüşlere yer verdi;
"Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği"nde yapılan bir
değişiklik ile bütün okulöncesi kurumlarda ikili eğitim yapılması kararı
alınmıştır. Okul öncesi kurumlar olarak bilinen ve okul öncesi eğitim çağı
çocuklarına eğitim veren anaokulu, ana sınıfı ve uygulama sınıflarında tam gün
eğitim yerine ikili eğitime geçilecek olması başta okulöncesi eğitim çağında
olan çocuklar ve onların anne-babaları olmak üzere yeni sorunlar ortaya
çıkaracaktır.
Aile içi desteğin tek başına yetmediği, çocuğun kendi
yaşıtlarıyla birlikte olabileceği, bedensel ve zihinsel gelişmelerini sağlıklı
biçimde sürdürebilecekleri bir ortam olduğu için okul öncesi eğitimin tam gün
olması gerekmektedir. Anne-babası çalışsın ya da çalışmasın her çocuğun 4-5 yaş
arasında okulöncesi bir kurumda tam gün eğitim görmesi, çocuğun gelişimi
açısından son derece önemlidir.
Okul öncesi eğitimde ikili eğitimin esas alınması ile
birlikte yeni açılacak olan öğrenci grupları için yeni öğretmen ihtiyacı ortaya
çıkacak, bu ihtiyaç her zaman olduğu gibi ücretli öğretmen istihdamı ile
giderilmeye çalışılacaktır. Eğitimin bütün kademelerinde olduğu gibi okulöncesi
eğitim gibi, eğitime ilk adımın atıldığı bir alanda çalışacak öğretmenlerin
eğitimin diğer kademelerinde olması gerektiği gibi kadrolu ve güvenceli
çalıştırılması gerektiği açıktır.
Eğitim Sen yıllardır okul öncesi eğitimin
yaygınlaştırılmasını ve zorunlu hale getirilmesini savunmaktadır. Bunun için
öncelikle koşulları ve fiziki olanakları uygun olan okullardan başlanarak bütün
ilkokullarda kurumlarında ana sınıfları zorunlu hale getirilmelidir. Okul
öncesi kurumlarda her türlü beslenme, barınma giderleri devlet tarafından
karşılanmalı, şuan bu kurumlarda yürütülen veliden para toplama uygulamasına
son verilmelidir. Eğitimin bütün kademelerinde olduğu gibi, eğitimin temeli
olan okulöncesi eğitim kurumlarında da her çocuğun kendi anadilinde eğitim
alması sağlanmalıdır."dedi
Haber : Değişim Medya Haber Merkezi