KÖKTÜRK: DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNÜ KUTLADI..
Zonguldak Milletvekili, CHP Parti Meclisi Üyesi ALİ iHSAN KÖKTÜRK, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü´nü yazılı bir mesaj yayımlayarak kutladı. <br><br>
Zonguldak Milletvekili, CHP Parti Meclisi Üyesi ALİ iHSAN KÖKTÜRK, 8 mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü´nü yazılı bir mesaj yayımlayarak kutladı.
?BÜYÜK ÖNDERİMİZ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ÖNDERLİĞİNDE BAŞLAYAN KADIN HAKLARI VE KADINLARIN AYDINLANMA MÜCADELESİ, CUMHURİYET DEVRİMİ IŞIĞINDA SÜREKLİ İLERİYE DOĞRU GELİŞECEKTİR. HİÇBİR GÜÇ BU GELİŞMEYİ DURDURAMAYACAK VE TERSİNE DÖNDÜREMEYECEKTİR.?
New York?ta 40 bin dokuma işçisi kadının; 8 Mart 1857 yılında daha insanca bir yaşam isteyerek, eşitsizliklere ve ayrımcılığa karşı başlattığı grev, emniyet güçlerinin müdahalesiyle kanlı bitmiş, müdahale sırasında çıkan yangında çoğu kadın 129 işçi can vermişti.
1977 yılında da, 8 Mart günü Birleşmiş Milletler tarafından ?Dünya Kadınlar Günü? ilan edilerek, dünyada kadınların yüzyıldır yürüttüğü özgürleşme mücadelesinin kutlandığı ve kadınların güncel taleplerinin ifade edildiği bir gün haline gelmiştir.
Sayın Başbakan sık sık 1946 yılına kadar olan CHP dönemine atıfta bulunmakta, o dönemde yapılanları yok saymaktadır. Ya da aklınca o dönemde yapılanları küçümsemektedir. Oysa her alanda olduğu gibi Türkiye?de Kadın Hakları alanında en önemli atılımlar Cumhuriyetin ilanıyla başlamıştır. CHP döneminde hızlanarak sürmüştür.
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk kadınların toplum yaşamında yer almasının önemine, birçok yerde ve konuşmasında dikkat çekerek bu alanda büyük devrimlere girişileceğinin müjdesini vermiştir.1926?da Medeni Kanun?un kabulüyle sosyal yaşamda kadın erkek eşitliği sağlanmıştır.
Türk Kadını; 1930 Belediye Seçimlerine katılma hakkı, 1934 yılında seçme ve seçilme hakkını kazanarak birçok Avrupa devletinden önce kanun önünde erkeklerle eşit haklara sahip olmuştur.
1936?da İş Kanunu yürürlüğe girmiş, kadınların çalışma hayatına yönelik düzenlemeler getirmiştir.
1937?de Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını yasaklayan 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi kabul edilmiş,
1945 yılında ?Analık sigortası ?(doğum yardımı) 4772 sayılı yasa ile düzenlenmiştir.
1949 yılında da, ?Yaşlılık sigortası"nın kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlanmış ve kadınların aleyhine olan eşitsizlikler giderilmiştir.
Ne yazık ki, ülkemiz 1946?dan sonra aydınlık yolundan saptırılarak her alanda olduğu gibi Kadın Hakları konusunda da gerileme sürecine girmiştir.
?Avrupa Birliği Komisyonu yıllık ilerleme raporunu Şubat 2012 sonunda açıkladı. 2011 İlerleme Raporu?nda, yoğunlukla gündeme gelen kadın cinayetleri, kadına yönelik artan şiddet uygulamaları ve çocuk gelinler, Türkiye?nin en temel sosyal sorunları olarak değerlendirildi ve günden güne artan oranlara dikkat çekildi. Güvenlik güçlerinin konuya dair süren eğitimleri ise geçen yılın aksine yetersiz olarak değerlendiriliyor.
Raporda, Türkiye?de kadının durumuna tüm yönleriyle değinilmiş. Parlamentodaki durumundan, işgücü ve istihdama, toplumsal cinsiyet eşitliğinden, temel hak ve hürriyetlerden eşit faydalanmaya kadar birçok alandaki konumu değerlendirilen kadın, ne yazık ki iç açıcı bir tablo ortaya çıkarmıyor.?(usak.org.tr)
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce TEMMUZ 2011?de hazırlanan ?Türkiye?de Kadının Durumu 2011″ raporuna göre ülkemizde kadınların durumuna dair rakamlar şöyledir:
? Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2010 yılı sonuçlarına göre 3.825.644 kişi okuma-yazma bilmemekte olup bunların 3.125.244?ünü kadınlar oluşturmaktadır.
? Türkiye?de kadın istihdamı temel sorun alanlarından biri olarak varlığınısürdürmektedir. Kadınların işgücüne katılma oranı 1990‟da % 34,1 civarındayken, 2010 yılı için % 27,6?dır. Türkiye geneline baktığımızda 2010 yılı verilerine göre kadın istihdam oranı % 24 iken AB-15?te % 60,4, AB-272?de bu oran % 59,1‟dir.
? İstihdamda yer alan 100 kadından 58,5?i herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmaksızın çalışmakta, bunların da % 56,8‟ini ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınlar oluşturmaktadır.
? 2009 yerel seçimlerinde, 44 kadın il belediye başkanlıklarına, 321 kadın da ilçe ve belde belediye başkanlıklarına aday gösterilmiştir. Söz konusu seçimlerde, Türkiye Genelinde toplam 2.948 belediye başkanı seçilmiş olup bunlardan sadece 27 tanesi (% 0,9) kadındır. Bu kadınlardan ise sadece iki tanesi il belediye başkanı olmuştur. 31.790 Belediye Meclis üyesinin ise 1.340 tanesini (% 4,21) kadınlar oluşturmaktadır. İl Genel Meclisi üye sayısına bakıldığında da durum çok farklı görünmemektedir. Toplam 3.379 İl Genel Meclis üyesinin 110 tanesi (% 3,25) kadındır.
? Devlet Personel Başkanlığı?nın Aralık 2010 yılı verilerine göre kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin % 34‟ü kadın, % 66‟sı ise erkektir. Kadınların bürokrasi içerisinde üst düzey karar verici konumlardaki oranının düşük olduğu görülmektedir. Bürokraside üst düzey yöneticilerin % 93‟ü erkek, % 7‟si kadındır.
? Türk Dışişlerinde görev yapan 110 Büyükelçimizden 11‟i kadındır.
? Ülkemizde kadın Vali bulunmamaktadır.
? 464 Vali Yardımcısından 10‟u kadındır (İçişleri Bakanlığı Personel Genel Md. Kasım 2010).
? 801 Kaymakam?ın ise 13?ü kadındır (İçişleri Bakanlığı Personel Genel Md. Kasım 2010). 261 Kaymakam adayının ise sadece 8?i kadındır.
? Kadınların üst düzey bürokrasi içinde durumlarına bakıldığında, 24 müsteşar içerisinde sadece Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı kadındır. Bakanlıklarda 3 kadın Müsteşar Yardımcısı görev yapmaktadır.
? Ülkemizde, Bağlı Kurumlar ve Bakanlık bünyesindeki görev yapan Genel Müdürlerin 13‟i kadındır. 460 Genel Müdür Yardımcısından 44‟ü kadın, 2569 Daire Başkanından ise 302‟si kadındır (DPB, Aralık 2010).
? Ülkemizde savcıların % 5,2‟si, hâkimlerin ise % 28‟i kadındır. (TUİK, 2008 yılı verisi)
? Ülkemiz genelinde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı % 39‟dur.
? Hayatının herhangi bir dönemde duygusal şiddet yaşayan kadınların oranı % 43,9‟dur.
? Sadece cinsel şiddete maruz kalan kadınların oranı % 15,3‟tür.
? Fiziksel veya cinsel şiddetin birlikte yaşanma yüzdesi 41,9‟dur.
? Kentte fiziksel şiddet oranı % 38 iken kırda % 43‟tür.
? Yaşadıkları fiziksel şiddet sonucunda yaralanan kadınların oranı % 25‟tir.
? En az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmış kadınlardan Eğitimi olmayanların oranı % 55,7, Lise ve üzeri düzeyde eğitim alanların oranı ise % 27‟dir.
? Bazı durumlarda erkekler eşlerini dövebilir‟ ifadesine katılan kadınların oranı % 14,2‟tir.
? Yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı % 48,5‟tir.
? Şiddet yaşayan kadınların sağlık sorunları yaşama, intihar etmeyi düşünme ya da deneme olasılıkları en az iki kat artmaktadır.
? Her 10 kadından biri gebeliği sırasında fiziksel şiddete maruz kalmıştır.
? Cinsel şiddet birçok durumda fiziksel şiddet ile birlikte yaşanmaktadır; kadınların % 42‟si fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.
? Sadece eğitim düzeyi düşük olan kadınlar şiddete maruz kalmamaktadır. Eğitim düzeyi daha yüksek olan kadınlar arasında bile her 10 kadından 3‟ü eşleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmıştır.
? Evlenmiş kadınların hayatındaki en yaygın şiddet eşlerinden gördükleri şiddettir.
? Kadınların % 7‟si çocukluklarında (15 yaşından önce) cinsel istismar yaşadıklarını belirtmişlerdir.
Yukarıdaki rakamlardan da anlaşılacağı üzere; kadınlarımız hakları açısından; AKP İktidarıyla birlikte, alabildiğince olumsuz bir sürece sokulmuş, tüm Cumhuriyet kazanımlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Türk Kadınını sosyal ? siyasal ve ekonomik olarak Cumhuriyet öncesi döneme döndürme çabaları bu dönemde büyük hız kazanmış, Laik eğitim anlayışına aykırı düzenlemeler TBMM?de yasalaştırılmış, Cumhuriyet sürecimizin ?Öğretim Birliği ve devrim yasalarıyla? kız çocuklarımıza sağlamış olduğu çağdaş eğitim olanaklarının ortadan kaldırılmasıyla karşı karşıya kalınmıştır.
Son günlerde kamuoyunda oldukça çok tartışılan; AKP?nin 8 yıllık kesintisiz eğitime karşı hazırladığı 4+4+4 yasa teklifi TBMM gündemindedir. Bu yasa teklifi daha çok çocuk gelinler, daha çok çocuk işçiler demektir. Kız çocuklarının okuma hakkının engellenmesi demektir.
Ancak, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlayan kadın hakları ve kadınların aydınlanma mücadelesi, Cumhuriyet devrimi ışığında sürekli ileriye doğru gelişecektir. Hiçbir güç bu gelişmeyi durduramayacak ve tersine döndüremeyecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü?nü yürekten kutluyorum.
?BÜYÜK ÖNDERİMİZ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ÖNDERLİĞİNDE BAŞLAYAN KADIN HAKLARI VE KADINLARIN AYDINLANMA MÜCADELESİ, CUMHURİYET DEVRİMİ IŞIĞINDA SÜREKLİ İLERİYE DOĞRU GELİŞECEKTİR. HİÇBİR GÜÇ BU GELİŞMEYİ DURDURAMAYACAK VE TERSİNE DÖNDÜREMEYECEKTİR.?
New York?ta 40 bin dokuma işçisi kadının; 8 Mart 1857 yılında daha insanca bir yaşam isteyerek, eşitsizliklere ve ayrımcılığa karşı başlattığı grev, emniyet güçlerinin müdahalesiyle kanlı bitmiş, müdahale sırasında çıkan yangında çoğu kadın 129 işçi can vermişti.
1977 yılında da, 8 Mart günü Birleşmiş Milletler tarafından ?Dünya Kadınlar Günü? ilan edilerek, dünyada kadınların yüzyıldır yürüttüğü özgürleşme mücadelesinin kutlandığı ve kadınların güncel taleplerinin ifade edildiği bir gün haline gelmiştir.
Sayın Başbakan sık sık 1946 yılına kadar olan CHP dönemine atıfta bulunmakta, o dönemde yapılanları yok saymaktadır. Ya da aklınca o dönemde yapılanları küçümsemektedir. Oysa her alanda olduğu gibi Türkiye?de Kadın Hakları alanında en önemli atılımlar Cumhuriyetin ilanıyla başlamıştır. CHP döneminde hızlanarak sürmüştür.
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk kadınların toplum yaşamında yer almasının önemine, birçok yerde ve konuşmasında dikkat çekerek bu alanda büyük devrimlere girişileceğinin müjdesini vermiştir.1926?da Medeni Kanun?un kabulüyle sosyal yaşamda kadın erkek eşitliği sağlanmıştır.
Türk Kadını; 1930 Belediye Seçimlerine katılma hakkı, 1934 yılında seçme ve seçilme hakkını kazanarak birçok Avrupa devletinden önce kanun önünde erkeklerle eşit haklara sahip olmuştur.
1936?da İş Kanunu yürürlüğe girmiş, kadınların çalışma hayatına yönelik düzenlemeler getirmiştir.
1937?de Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını yasaklayan 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi kabul edilmiş,
1945 yılında ?Analık sigortası ?(doğum yardımı) 4772 sayılı yasa ile düzenlenmiştir.
1949 yılında da, ?Yaşlılık sigortası"nın kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlanmış ve kadınların aleyhine olan eşitsizlikler giderilmiştir.
Ne yazık ki, ülkemiz 1946?dan sonra aydınlık yolundan saptırılarak her alanda olduğu gibi Kadın Hakları konusunda da gerileme sürecine girmiştir.
?Avrupa Birliği Komisyonu yıllık ilerleme raporunu Şubat 2012 sonunda açıkladı. 2011 İlerleme Raporu?nda, yoğunlukla gündeme gelen kadın cinayetleri, kadına yönelik artan şiddet uygulamaları ve çocuk gelinler, Türkiye?nin en temel sosyal sorunları olarak değerlendirildi ve günden güne artan oranlara dikkat çekildi. Güvenlik güçlerinin konuya dair süren eğitimleri ise geçen yılın aksine yetersiz olarak değerlendiriliyor.
Raporda, Türkiye?de kadının durumuna tüm yönleriyle değinilmiş. Parlamentodaki durumundan, işgücü ve istihdama, toplumsal cinsiyet eşitliğinden, temel hak ve hürriyetlerden eşit faydalanmaya kadar birçok alandaki konumu değerlendirilen kadın, ne yazık ki iç açıcı bir tablo ortaya çıkarmıyor.?(usak.org.tr)
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce TEMMUZ 2011?de hazırlanan ?Türkiye?de Kadının Durumu 2011″ raporuna göre ülkemizde kadınların durumuna dair rakamlar şöyledir:
? Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2010 yılı sonuçlarına göre 3.825.644 kişi okuma-yazma bilmemekte olup bunların 3.125.244?ünü kadınlar oluşturmaktadır.
? Türkiye?de kadın istihdamı temel sorun alanlarından biri olarak varlığınısürdürmektedir. Kadınların işgücüne katılma oranı 1990‟da % 34,1 civarındayken, 2010 yılı için % 27,6?dır. Türkiye geneline baktığımızda 2010 yılı verilerine göre kadın istihdam oranı % 24 iken AB-15?te % 60,4, AB-272?de bu oran % 59,1‟dir.
? İstihdamda yer alan 100 kadından 58,5?i herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmaksızın çalışmakta, bunların da % 56,8‟ini ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınlar oluşturmaktadır.
? 2009 yerel seçimlerinde, 44 kadın il belediye başkanlıklarına, 321 kadın da ilçe ve belde belediye başkanlıklarına aday gösterilmiştir. Söz konusu seçimlerde, Türkiye Genelinde toplam 2.948 belediye başkanı seçilmiş olup bunlardan sadece 27 tanesi (% 0,9) kadındır. Bu kadınlardan ise sadece iki tanesi il belediye başkanı olmuştur. 31.790 Belediye Meclis üyesinin ise 1.340 tanesini (% 4,21) kadınlar oluşturmaktadır. İl Genel Meclisi üye sayısına bakıldığında da durum çok farklı görünmemektedir. Toplam 3.379 İl Genel Meclis üyesinin 110 tanesi (% 3,25) kadındır.
? Devlet Personel Başkanlığı?nın Aralık 2010 yılı verilerine göre kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin % 34‟ü kadın, % 66‟sı ise erkektir. Kadınların bürokrasi içerisinde üst düzey karar verici konumlardaki oranının düşük olduğu görülmektedir. Bürokraside üst düzey yöneticilerin % 93‟ü erkek, % 7‟si kadındır.
? Türk Dışişlerinde görev yapan 110 Büyükelçimizden 11‟i kadındır.
? Ülkemizde kadın Vali bulunmamaktadır.
? 464 Vali Yardımcısından 10‟u kadındır (İçişleri Bakanlığı Personel Genel Md. Kasım 2010).
? 801 Kaymakam?ın ise 13?ü kadındır (İçişleri Bakanlığı Personel Genel Md. Kasım 2010). 261 Kaymakam adayının ise sadece 8?i kadındır.
? Kadınların üst düzey bürokrasi içinde durumlarına bakıldığında, 24 müsteşar içerisinde sadece Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı kadındır. Bakanlıklarda 3 kadın Müsteşar Yardımcısı görev yapmaktadır.
? Ülkemizde, Bağlı Kurumlar ve Bakanlık bünyesindeki görev yapan Genel Müdürlerin 13‟i kadındır. 460 Genel Müdür Yardımcısından 44‟ü kadın, 2569 Daire Başkanından ise 302‟si kadındır (DPB, Aralık 2010).
? Ülkemizde savcıların % 5,2‟si, hâkimlerin ise % 28‟i kadındır. (TUİK, 2008 yılı verisi)
? Ülkemiz genelinde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı % 39‟dur.
? Hayatının herhangi bir dönemde duygusal şiddet yaşayan kadınların oranı % 43,9‟dur.
? Sadece cinsel şiddete maruz kalan kadınların oranı % 15,3‟tür.
? Fiziksel veya cinsel şiddetin birlikte yaşanma yüzdesi 41,9‟dur.
? Kentte fiziksel şiddet oranı % 38 iken kırda % 43‟tür.
? Yaşadıkları fiziksel şiddet sonucunda yaralanan kadınların oranı % 25‟tir.
? En az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmış kadınlardan Eğitimi olmayanların oranı % 55,7, Lise ve üzeri düzeyde eğitim alanların oranı ise % 27‟dir.
? Bazı durumlarda erkekler eşlerini dövebilir‟ ifadesine katılan kadınların oranı % 14,2‟tir.
? Yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı % 48,5‟tir.
? Şiddet yaşayan kadınların sağlık sorunları yaşama, intihar etmeyi düşünme ya da deneme olasılıkları en az iki kat artmaktadır.
? Her 10 kadından biri gebeliği sırasında fiziksel şiddete maruz kalmıştır.
? Cinsel şiddet birçok durumda fiziksel şiddet ile birlikte yaşanmaktadır; kadınların % 42‟si fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.
? Sadece eğitim düzeyi düşük olan kadınlar şiddete maruz kalmamaktadır. Eğitim düzeyi daha yüksek olan kadınlar arasında bile her 10 kadından 3‟ü eşleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmıştır.
? Evlenmiş kadınların hayatındaki en yaygın şiddet eşlerinden gördükleri şiddettir.
? Kadınların % 7‟si çocukluklarında (15 yaşından önce) cinsel istismar yaşadıklarını belirtmişlerdir.
Yukarıdaki rakamlardan da anlaşılacağı üzere; kadınlarımız hakları açısından; AKP İktidarıyla birlikte, alabildiğince olumsuz bir sürece sokulmuş, tüm Cumhuriyet kazanımlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Türk Kadınını sosyal ? siyasal ve ekonomik olarak Cumhuriyet öncesi döneme döndürme çabaları bu dönemde büyük hız kazanmış, Laik eğitim anlayışına aykırı düzenlemeler TBMM?de yasalaştırılmış, Cumhuriyet sürecimizin ?Öğretim Birliği ve devrim yasalarıyla? kız çocuklarımıza sağlamış olduğu çağdaş eğitim olanaklarının ortadan kaldırılmasıyla karşı karşıya kalınmıştır.
Son günlerde kamuoyunda oldukça çok tartışılan; AKP?nin 8 yıllık kesintisiz eğitime karşı hazırladığı 4+4+4 yasa teklifi TBMM gündemindedir. Bu yasa teklifi daha çok çocuk gelinler, daha çok çocuk işçiler demektir. Kız çocuklarının okuma hakkının engellenmesi demektir.
Ancak, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlayan kadın hakları ve kadınların aydınlanma mücadelesi, Cumhuriyet devrimi ışığında sürekli ileriye doğru gelişecektir. Hiçbir güç bu gelişmeyi durduramayacak ve tersine döndüremeyecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü?nü yürekten kutluyorum.
Haber :