![KONUŞ DEMİRTAŞ!](https://www.degisimmedya.com/image/editor/3437_huseyin-aksakalim.jpg)
KONUŞ DEMİRTAŞ!
02 Kasim 2016 08:37:30
Muhtarlar Derneği'nin düzenlediği gecede konuşma yapan CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş'a, ortamda bulunan bazı kişilerin sözlü müdahalede bulunması, demokrasi konusunda alınması gereken dersler olduğunu ortaya koyuyor.
1 Kasım seçimlerinde kayıtlı seçmenler önlerine konulan adaylardan hangisini görevlendireceğineveya görevlendirmeyeceğinekarar verdiği kadar, nasıl görevlendireceğini belirlemek için oy kullandı. Millet AK Parti'yi kendisine hizmet getirecek parti olarak seçti, öbür partileri de hükümet eden siyasi partinin yaptıkları, yapamadıklarını eleştirmek için tabiri caizse emniyet ventili olarak atadı.
Milletvekilleri esasen Türkiye milletvekili olarak seçilir. Yani esas yerelde yapılan seçim büyük resmin bir parçasıdır. İktidar vekilleri ve hükümeti ile hizmet eder, muhalefet ise soru önergeleri, araştırma önergeleri ve gensoru teklifleriyle siyasi iktidarı denetler.
Yerel düşünmek gerekirse, AK Partili Milletvekilleri Hüseyin Özbakır, Faruk Çaturoğlu ve Özcan Ulupınar kendi seçim bölgelerine hizmet gelmesi yükümlülüğünü üstlendi. Şerafettin Turpçu ve Ünal Demirtaş da iktidar partisi vekillerinin eksiğini, yapmaması gerekip te yaptığını, yapması gerekip de yapmadığını söylemek suretiyle denetimi ile görevlendirildi. Muhalefet vekilleri babasından öyle gördüğü veya gece rüyasına giren aksakallı dede öyle dedi diye değil, millet bu görevi verdiği için muhalefet ediyor.
Başka bir deyişle muhalefet milletvekillerine verilen muhalefet görevi de seçmen tarafından tayin edilen bir görevdir ve en az hükümet etme görevi kadar gerekli ve işlevseldir.
***
Kim ne derse desin, Muhtarlar Derneği gecesinde konuşma yapmak üzere söz alan CHP Milletvekili Ünal Demirtaş, son dönemde ülkede yaşananlara, hükümetin sistem arayışlarına, bölgede gördüğü eksiklikleri dile getirdiğinde tam olarak milletin kendisini görevlendirdiği işi yapmaktaydı.
Konuşmasını engellemeye çalışan kişilerin niyetlerini kendilerine sormak lazım. Eğer muhtarların "Muhtar" unvanı gereği siyasetle ilgisi olmadığına inanıyor iseler, "siyasetçi" unvanını taşıyan kişileri toplantılarına çağırmamaları gerekirdi. Hem siyasi bir parti mensubuna "siyaset yapma" demek de bir nevi iktidar adına siyaset yapmak değil midir?
İktidarlar da siyaset yapar. İktidar partisi mensuplarının hükümeti ele geçirdikten sonra "Siyasi" kimliklerinin sona erdiğini söyleyene hep birlikte güleriz. Mesela, AK Parti Milletvekillerinde biri, mesela Faruk Çaturoğlu, hükümeti öven konuşma yaparken, herhangi biri ona siyaset yaptığını, konuşmamasını söylerse, hep birlikte millet iradesine saygı gösterilmesini talep eder, sözünü keseni kınarız. Kınamalıyız da.
Fakat gerçekten demokrasiye inanıyorsak, iktidar partisine yaranmave böylece kendine/ köyüne/ mahallesine daha fazla hizmet alabilme, iktidarca el üstünde tutulma, kayrılmagüdüsüyle ifade özgürlüğünün sınırlanması girişimlerine direnmek, milletten aldığı oyu hak etmek için konuşan muhalefetin eleştiri hakkına da sahip çıkmak zorundayız.
Demirtaş o konuşmayı paşa gönlü, ağa babası veya genel başkanı istedi diye değil, seçilmiş iktidara yönetme yetkisini veren seçmen gücü, kendisine de o görevi verdiği için yaptı çünkü...
***
Meselenin bir de konjonktür boyutu var...
Türkiye gelişiyor ama bir yandan da iç ve dış sıkıntılar, terör, ekonomik darboğazdan geçiyoruz. Ülkede OHAL yönetimi uygulanıyor, bu dönemde muhalif sesler her zaman olduğundan daha az çıkıyor. Muhalif fikirlerin kamuya aktarıldığı ortamlar üzerinde gerek OHAL'in doğasından, gerek iktidarın siyasi kimliğini koruma dürtüsünden kaynaklanan belli bir baskı var.
Her zaman olduğu gibi, böyle zamanlarda da yanlışlar, haksızlıklar, mağduriyetler, sorunlar olur, oluyor. Böyle zamanlarda muhalefet partilerinin, dolayısıyla muhalefet milletvekilleri ile parti teşkilatlarının sorumluluğu katlanarak büyür. Çünkü toplumun büyük bölümünün inandığının tersini söyleyenleri kınadığı, kalan kısmın çoğunun konuşmaya korktuğu, ezberlenenler dışındaki diğer tüm seslerin susturulduğu, ifade özgürlüğünün kağıt üstünde kaldığı yer ve zamanlarda eksikliği görüp söylemek muhalif parti mensuplarının görevidir.
Asıl Demirtaş, o toplantıda susmuş olsaydı ona verilen oyların, seçmenin tamamının verdiği görevden kaçmış olurdu. Bu yüzden Demirtaş'ı susturmaya çalışmak yerine şöyle demek gerekirdi:
"Sakın susma Demirtaş! Konuş Demirtaş!"
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com