İYİMSER
18 Kasim 2016 08:47:10
Havalar soğudu... Soğuk havaların kendine has bir güzelliği vardır.
Pencereden yağmuru seyretmek, camdaki buhara yazı yazmak, resim çizmek, kar yağıyorsa beyaza bürünmüş manzaraları fotoğraflamak, kardan adama kaşkol takmak, nazın geçen birine fazla da can yakmayacak bir kartopu fırlatmak...
Elbette bu iyimserlik sadece başının üstünde sıcak bir çatı, ocakta-sobada kaynayan bir çorba tenceresi, ne bileyim fincanda kahveniz, yürekleri ısıtan umudunuz varsa mümkündür.
Kış aylarında ayakkabısını çorapsız giyen çocuklar, onların bir parkın girişinde uçları açık yün eldivenlere rağmen üşüyen ellerle ayakkabı boyayan babaları, ısıran soğukta temizliğe gittiği evde yarı yarıya buz tutmuş camları, ayakkabılardan dökülen karlarla kirlenmiş merdivenleri silen anneleri için yaz ayları daha tercih edilebilirdir.
Evi uçaklar tarafından bombalanmış, Kudüs'te ezan sesleri yasaklandığı için yüreği öfke dolu bir Filistinli için, savaş nedeniyle komşu ülkedekiburası Türkiye oluyorbir çadır kente göç etmeye mecbur kalmış Suriyeli bir Türkmenin, Avrupa'ya göç ederek sığınma talebinde bulunmak üzere tıklım tıkış, güvensiz bir şişme bota, anası babası, karısı ve çocuklarıyla binmeye mecbur kalan biri için yaz olmuş, kış olmuş önemi var mı?
Ama bir iyimserseniz, soğuk havalar da sıcak yaz ayları kadar güzel ve özlenebilirdir.
***
Demokrasi güzel şeydir. Politik fikirlerinizi özgürce söyleyebilirsiniz. Sivil toplum faaliyetlerine özgürce katılır, seçimlerde kurulan sandığa gider, oyunuzuböyle bir şey mümkünsekimsenin etkisi altında kalmadan kullanabilirsiniz.
Ama eğer nimetlerinden yararlanabiliyorsanız, iş bitirici hükümet üyeleriyle ahbap çavuş ilişkiniz varsa, eşitler arasında daha eşit, özgürler arasında daha özgür iseniz, demokrasi olmadan da mutlu olabilirsiniz.
(Otuz yıl kadar önce) Çinliyseniz, Tianenman alanında tankların altında kalan öğrencileri, (birkaç yıl önce) Mısırlıysanız, Tahrir meydanında askerlerle çatışan özgürlükçüleri,( büyük bunalım yılları sonrası) Almanya'daysanız toplatılıp gaz odalarına götürülmek üzere kamyonlara bindirilen Yahudileri, (yaklaşık yirmi yıl öncesine kadar) Güney Afrika'da itilip kakılan zencileri, bugünlerin Kudüs'ünde İsrail askerleri tarafından itilip kakılan Filistinli gençleri, Türkiye'sinde ise genel görüş karşısında azınlıkta kalan tüm kesimleri görmemek için başınızı çevirmeniz yeterlidir.
Tek tasanız, sistem sorunlarının ürettiği mutsuzluğun gün olup tüm toplum kesimlerini etkisi altına alacağına dair başıboş bir düşüncenin ikide bir gelip yakanıza yapışması olabilir o zaman.
***
Dışarıda yağan yağmuru seyrederken böyle düşünceler, yazarken veya okurken geçen sürenin çok küçük bir kesrine sığabiliyor. Hava ne kadar soğuk olursa olsun, kış ne kadar sert geçerse geçsin, var olmak, sınırlı bir ömrü aşan bir iz bırakma arzusu hep olur.
Yaşamak denilen şey, başka şeylerin yanı sıra ölüme karşı direnmek gibi görünüyor böyle anlarda. Yunan felsefesinde eros-thanatos karşıtlığı tam olarak yaşam ve ölüm, iyi ve kötü, beyaz ve siyah, ışık ve karanlık arasındaki mücadelenin doğasına göndermede bulunmaz mı?
Yaşadıkça yarının bugünden daha güzel olacağına inanmak gerek. Havalar soğuduğunda, karton bir kutuya oturup, portakal kasalarını yakarak ısınmaya çalışırken, güneşli güzel günleri hayal eden bir kimsesizi hayatta tutacak kudrette, vazgeçilmez bir şeydir bu inanç.
Ancak yaşadıkça anlamı olan bir evrenin, her an yeni bir zorluk üretebilen Anasır-ı Erbaa'nın yahut yaşamın zorlayıcı güçlerine karşı âdemoğlunun en güçlü savunma silahıdır bu inanç.
Diğer adı umuttur bunun.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com