SİZ ONU YANLIŞ ANLIYORSUNUZ
25 Kasim 2016 08:44:29
Her şeyde yanlışı emsal almayı alışkanlık haline getirmiş garip bir toplumsal bir grup var. Garip çünkü bunlar kendi garibanlıklarının nedenini sorgulamazlar da başkalarının neden kendileri gibi gariban olmadığını sorgulamaya harcarlar enerjilerini...
Bu kafa yapısı, TTK söz konusu olduğunda, "işçiler yata yata ballı maaşlar alıyorlar" söylemine sığınarak, özelleştirmenin doğru bir uygulama olduğunu demeye getirir. Maden işçilerinin yata yata maaş aldığı söylemi (veya benzeri söylemler ) aslında doğru değildir. Kaldı ki bu eleştirileri yapanların kendileri veya çocukları imkanları olsa bu kuruma kapağı atmanın hayalini kurarlar.
Aynı kafa yapısı, Erdemir işçilerinin hak arama mücadelesine toplumun geri kalan kesimlerinden yarı aydın tepkileri geliyor. Neymiş o kadar para alıyormuş, asgari ücretlinin hali neymiş biliyorlar mıymış? Başka işçiler eylem yaparken, onlar nerelerdeymiş, bu sendika başka işçi sınıfı eylemlerine niye destek vermiyormuş. Elbette bu eleştiriler yapılabilir ama sendika tam da üyelerinin çıkarları için kolları sıvamışken yapılınca kötü kokular geliyor insanın burnuna.
Neyse, herkes bir şey söyleyecek. Kimsenin ağzı torba değil ki büzesin. Fakat yanlışı emsal alarak doğruyu terk etmekten başka bir şey değil bu. Sorgulanması gereken insanca maaş alan sosyal grupların neden bu durumda olduğu değil, insanca bir yaşam sağlayacak olanaklara kavuşamayanların durumunun nasıl düzeltileceği...
***
Mesela, Erdemir içinde taşeron adı altında olup da çelik sektöründe faaliyet gösteren şirketler var. Hadi ilk akla gelen olduğundan, yemek üreten bir taşeron firma olduğunu varsayalım. Asıl işverene bağlı olsa sendikalı olacaklar. Çünkü çelik sektöründe kabul edilecekler. Fakat gıda işkolunda faaliyet gösteren bir taşeron firmada çalıştıkları zaman çelik işkolunda örgütlenen sendikanın şemsiyesi altına girmesi mümkün olmuyor.
Bu durumda aslında hedef belli. Aynı yerde çalışan, harcadıkları efor açısından hiç de diğer sektördekinden aşağı kalmayan çalışanlardan bazıları bu durumdan mağdur oluyor. Bu mağduriyetin köklerinde de aslında bizatihi "Taşeron Sistemi"nin ta kendisi bulunuyor. Taşeron sistemi durduğu ve büyük işletmeler asıl faaliyet alanı dışındaki işleri bu şekilde bünyeleri dışına attıkça adaletsizliğin son bulması söz konusu bile olamaz.
Bunu GMİS için de uygulayabilirsiniz. TTK içinde çeşitli birimler, bazı uygulamalar sendikanın üye kaydetmesi mümkün olmayan taşeron firmalarda çalışıyor. Maalesef taşeron firmaların bir kısmı da asıl faaliyet alanı sayılacak işlerde (yeraltına girdikten sonra asıl faaliyet alanı sayılmayan iş olur mu) sayılıyor. Bunu biliyoruz çünkü TTK bünyesindeki işletmelerde taşeronun yaptığı işler sırasında yaşanan faciaların acısı yüreklerde soğumadı. GMİS sürekli olarak bu alanda yaşanacak sıkıntıları gündeme getirmeye çalışıyor.
Hal böyleyken birileri çıkıyor, "O niye bu kadar maaş alıyor" noktasına takılıp kalıyor.
***
Ayrıca meseleye biraz daha geniş açıdan bakmakta yarar var.
Cumhuriyetin kuruluş süreci kimi açılardan çok iyi anlaşılamamıştır. Daha Cumhuriyet ilan edilmeden onu kuran kadroların ekonomiyle ilgilenmiş olduğu gerçeğini pek konuşan yoktur. 1922'de Başkomutanlık Meydan savaşının hemen ardından tam bağımsızlığın nasıl gerçekleşeceği konusunu tartışmıştır. İzmir İktisat Kongresi veya 1. İktisat Kongresi diye bilinen, 1135 delegeli kongrede (ikinci kongre 1948'de yapılmıştır) yeni Türkiye'nin rotası çizilmiştir.
Kabaca karma ekonomi diye anlatılan bu ekonomik model döneminde devlet belki yüzlerce fabrika kurmuştur. Buralarda çalışan işçilere SSK kurulmadan önce bile sosyal güvenlik, özlük ve sağlık olanakları sağlanmıştır. Buralarda sendikal örgütlenmeler, bugün bir özel sektör firmasında örgütlenmeye göre çok daha kolay olmuştur. Sendikal örgütlenme, işçi topluluklarının kamu karşısında savunmasız kalmasını engellemiştir. Detayları kendiniz araştırabilirsiniz.
Türkiye'nin artık yarım yüzyıla yaklaşan özelleştirme deneyiminin sonunda bakıyoruz ki, bu kuruluşların büyük bölümü özelleştirilmiş, ancak faaliyetine devam edenlerde işçi örgütlenmeleri de aynı şekilde devam etmiş. Bugün hala insanca ücretten söz edilebiliyorsa, kamu yatırımı olarak faaliyete başlamış işletmelerde işçilerin kendi haklarını talep edebilecek güce sahip olmasındandır.
Bu konuda yazılabilecek çok şey var. Sendikalı işçi sayısının toplam çalışan sayısına oranındaki gerilemenin nedenlerini konuşmalıyız. Sadece asgari ücret insanca bir seviyenin altında diye ekonomik faaliyetini sürdürebilen özel sektörün yapısal sorunlarını konuşmalıyız. Toplumsal barış ve çalışma hayatı arasındaki ilişkiyi araştırmalıyız. Daha yüksek ücretlerin daha çok tüketim ve üretim anlamına geldiğini görmeli, bunun optimal noktasının nerede olduğunu sorgulamalıyız. Bunları yapmadan gazel okuyanlara söylenecek tek söz var:
"Siz onu yanlış anlıyorsunuz!"
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com