KÂAT GİBİ YANAN ÇOCUK...
02 Aralik 2016 09:06:38
Adana'da küçük çocukların barındığı, bir cemaat yurdunda 11'i çocuk olmak üzere 12 kişinin yanarak can vermesi olayını nasıl değerlendirmeli?
Yangın merdivenlerinin, elektrik tesisatının, yurt giriş çıkışını sağlayan kapıların standartları üzerine öyle şeyler söyleniyor ki insanın tüyleri ürperiyor. Arka arkaya dizilmiş, toprağa verilecek minik bedenleri bekleyen ambulansların görüntüsü yumruk gibi çarpıyor insanın suratına.
Nazım Hikmet, 1945'te Japonya'nın Hiroşima Kentine atılan atom bombasıyla hayatını yitiren bir kız çocuğunu anlattığı şiiri geliyor akla:
Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki kâat gibi yanan çocuk.
Bugün Nazım Hikmet hayatta olsaydı muhtemelen aynı satırları Adana'nın Aladağ ilçesinde yaşanan bu trajik olay için de aynı satırları yazabilirdi.
***
Asıl can sıkıcı olan sorumluların hesap vereceğine ilişkin birkaç açıklamanın ardından bu işin unutulacağını biliyor olmak.
Sorumlu bulunamasa bile bu işin bir sorumlusu olmadığı anlamına gelmiyor elbette. Binayla ilgili koşullar özel bir sorumluluk alanı, itfaiyenin ne zaman geldiği ayrı bir özel sorumluluk alanı.
Fakat genel bir sorumluluk da var. Kamuyani devletbu işin asli sorumlusu. Okullar yapıp, çocukların eğitime erişebileceği uygun ortam sağlamamak suretiyle ne idüğü belirsiz yapıların yurtlarına velileri mecbur bırakan devletin bu işlerde sorumluluğu, en az özelde sorumlu olanlar kadar büyük. Hele hele bu olayda yıkılan devlete ait öğrenci yurdunun yerine yeni yurdun yapımını savsaklayan, öğrencileri de bu derme çatma yurda yollayan kamu görevlilerine ilişkin iddialar acayip mide bulandırıyor.
Hepimiz haftaya Aladağ'da köhne bir yurtta yanarak can veren çocukları unutsak bile, toplu infial halimiz sona erdikten sonra kimsenin yakasına yapışmak aklımıza gelmiyor olsa bile, bu olayların bir daha yaşanmamasını sağlamak devletin sorumluluğudur. Yaşlarından ilköğretim ikinci kademede oldukları anlaşılan bu çocukların nasıl olup da yurda yerleştirildiğinin çözülmesi de devletin sorumluluğunda. Daha önce yaşanan (Konya'da ve Diyarbakır'daki olaylar mesela) olayların ardından bu elim olay yaşandığına göre, devlet bugüne kadar bu sorumluluğuna sahip çıkmış değil.
Bu sorumluluklar yerine geldiğinde, toplumda infiale yol açabilecek olayların ardından konulan yayın yasaklarına kamuoyunun sahip çıkması da daha kolay olacaktır.
***
Zaten bu öğrenci barınma alanlarına bir çekidüzen de verilmesi gerek.
Değişim Gazetesi'nde "Demedi demeyin" diye bir manşet atılmasının üstünden aylar geçti. O haber, ilçede Kredi ve Yurtlar Kurumu'na ait tek yurdun Gülüç'te bulunduğunu, onun da Alaplı Meslek Yüksekokulu öğrencilerine hizmet verdiğini belirtiyor, Üniversite kampüsü kurulmadan önce veya bu kampüsün kurulması esnasında öğrenci yurtlarının da kurulmasını talep ediyordu.
Şimdi Kampüs işi geri dönülmeyecek noktaya geldi deniliyor. Devlet Hastanesi'nin yıkımı ihale edildi, çalışmalar başladı. Proje için çalışmalar hız kazandı. Yurt meselesi sadece Milletvekili Faruk Çaturoğlu tarafından bir kez dile getirildi. O da Ereğli'de yurt için henüz yer bulunamadığını, bu yerin bulunmasının ardından çalışmalara başlanacağını söyledi.
Sayılı yıllar çabuk geliyor. Hastane, Adliye, Vergi dairesi yeni binalara taşındı. Terminal taşınacak. İlgili süreçler sona erdiğinde hükümet konağı taşınacak, emniyet taşınacak. Zaman içinde üniversite kampüsü de bitecek.
Sonra öğrenciler yurt bulamadığı, kiralar da ateş pahası olduğu için geri döndüğünde bu işle ilgilenmeye başlanacak. Yahut analarının babalarının okutmak için kendi yaşamlarından fedakarlık ettiği çocuklar, kimin, hangi cemaatin, hangi yapının işlettiği, nasıl yerler olduğu bilinmeyen yurtlara mahkum edilecekler.
Bunlar olacak. Şimdiden eyleme geçilmediği sürecebelki Adana Aladağ'daki gibi ilköğretim ikinci kademe öğrencileri değil amaorta ve yüksek tahsil gören çocukların bu yurtlara mecbur kalması kaçınılmaz. Benzeri olayların yaşanması da hep ihtimal dâhilinde.
Keşke böyle olmasa...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com