EMEKÇİ VE YEMEKÇİ...
12 Ocak 2017 08:33:57
Bizim kültürümüzde, bir yere davet edilen konukların nasıl davranması gerektiğine ilişkin birtakım kurallar vardır. Ev sahibine teşekkür edersin, yemekten şikâyet etmezsin, başka ortamlarda yaşadığın sıkıntıları misafirliğe götürmezsin, diğer konukların rahatsız olabileceği konuları dikkate alırsın. Tabiri caizse "Asılan adamın evinde ip lafı" etmezsin.
Karadeniz Ereğli Belediyesi'nce düzenlenen 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü yemeğinin bu genel düsturdan hayli farklı ve renkli bir atmosferde geçtiğini kabul etmek gerek. Keşke katılmasaydık diyeceğim ama artık bir manası kalmadı yazık ki...
Yemekte serbest kürsü diye bir şey düşünmüşler. Kürsüde söz alıp sosyal medyada yemeğe katılmayanlarla yaşadıkları polemikler hakkında belediyeden açıklama isteyeni mi ararsın, abonelikle ilgili talepte bulunanı mı, yoksa gazeteciler derneği seçimlerinde aday olduğunu açıklayanı mı? O niye öyle demiş, bu niye böyle yapmış?
Bunların tümü kişisel konular. Allahtan kimse çocuğunun okul serüvenlerine veya askerlik anılarına kadar götürmeyi aklına getirmedi. Dernek Başkanı arkadaşların konuşmaları bir yana bırakılırsa, geri kalan konuşmalar, belagat düzeyi ne olursa olsun incir çekirdeğini dolduracak düzeyi bulamadı maalesef.
En fazla akılda kalan, Çalışan Gazeteciler Günü'nde, gerçekte yemekli toplantılarının müdavimi sıfatı dışında mesleki bir faaliyeti olmadan basılı materyal üretenlerin öne çıkma çabası oldu. Herkes kendini haklı gösterecek muhtemelen ama birilerinin, konuşurken dışarıdan nasıl göründükleri konusunu dikkate almalarını tavsiye etmesi gerek bu arkadaşlara...
Belki de yapacak bir şey yoktur... Eldeki malzeme budur.
***
Çok az kişinin iğneyi kendine batırma âdeti vardır.
Bunu açıklamak için öncelikle, gerek Ereğli'de, gerekse Zonguldak genelinde gerçekten emek verip gazetecilik işini yapan kişilerin alınacak gücenecek bir şeyi olmadığını belirtmek gerekiyor.
Fakat genel bir bakış açısıyla bölgedeözellikle de Ereğli'degazetecilik iki şekilde yapılır. Bir grup meslek erbabı, haberleri takip eder, gördüğünü yazar, duyduğunu haberleştirmenin yollarını arar. Bir şekilde kamuya bilgi ve olguları aktarmanın gayreti içinde bulunur. Bu kişiler genelde patron sıfatı taşımazlar. Bu cümleden anlaşıldığı üzere Çalışan Gazeteciler Günü de herkesten çok bu kategoriye girenlerle ilgili bir gündür. Bu gruptakilerin işlerini yerine getirme açısından yeterlilikleri değişik düzeylerde olabilir ama onlar gazetecilik mesleğinden nafakasını kazananlardır.
Bunlara "Emekçi Basın" diyebilirsiniz.
İkinci grup, işin şekli boyutuyla daha fazla ilgilidir. Basın toplantılarına katılmazlar, nadiren kendi başlarına haber yazma faaliyetinde bulunurlar. Çoğu tek kişilik dev kadro olarakpatron ve çaycının aynı kişi, kimi zaman ev ve ofisin aynı yer olduğu durumlar vardır faaliyet gösterir. Gazetelerini büyük çoğunlukla başka haber sitelerinde yer alan haberlerin "Takla attırılması" sayesinde ve kendilerine ilan vermeyen kişi ve kurumlara tenkit içeriği taşıyan haberlerle doldururlar. Bu açıdan bakılınca bunlara "Taklacı Basın" diyebilirsiniz ama acele etmeyin. Bu kişiler, gazetecilik yaptıkları için para kazananlar değil, para kazanmak için gazeteciliğe girmiş kişilerdir. Bunların özgün haberler, fıkralar, makaleler falan üretme konusundaki duyarsızlıkları, araçlarına cafcaflı 'Basın" yazıları yapıştırmak, mensuplarına mesleği icra ederken kullanması gerektiğinden sağlanan bazı ayrıcalıklardan yararlanmak veya arada bir düzenlenen yemekli toplantılara katılmak söz konusu olduğunda geçerli değildir.
Bu yüzden bunlara da "Yemekçi Basın" demek gerekir.
***
Ereğli özelinde Erdemir, Belediye, bazı sivil toplum kuruluşları her iki kategorideki basın kuruluşlarına abonedir. Bu abonelik esasen zor ekonomik koşullar içinde varlığını sürdüren, sürdürmesi gereken yerel basın kuruluşlarının ayakta kalması için bir destektir. O kadar.
Yerel basın kuruluşlarının ayakta kalması için düşünülmüş desteklerden, sırf onları almak için kurulmuş göstermelik işletmelere de verilmesi bir şekilde "Kaynak israfı" sayılır mı sayılmaz mı, sorgulamak gerekiyor artık. Belediye basın kuruluşlarına başkanın cebinden abone olmuyor, tüyü bitmedik yetimin o abonelik bedelinde hakkı vardır ve hem Belediye ve başkanının, hem de bunu alan kuruluşların bunun sorumluluğunu da taşıması gerekir.
Mesela, Belediyenin gazeteciler günü için düzenlediği yemek bir sosyal faaliyettir ve haber niteliği vardır. Ne kadar yemeğe kırk-elli kişi katılsa da, Fahrettin yazacak, Mustafa yazacak, Şaban yazacak, Şafak yazacak, Hüseyin yazacak, belki ajans muhabirleri, bir de belediye basın bürosundakiler yazacak. Pek zannetmem ama sayarken unutulan isim varsa, en fazla bir, bilemedin iki kişidir. Hadi onlar da yazdı diyelim.
Kalanların hepsiki ikinci gruba mensuplarbu sayılanların yazdıklarına "takla attırarak" kimi zaman imla hatalarını bile koruyarak, nadiren kendi bakış açılarından ufak tefek şeyler ekleyerek aynı haberi gazetesine koyacak. Dahası, yemeğe katılmayanları ayrı tutalım ama bu kişilerden bazıları kendi gazetelerinde bu habere yer bile vermeyecek. Sonra "İlan, ilan!" diye yırtınacak, alamazsa kaleminden tehdit damlayacak; dahası o öfke içinde kendine "muhalif" yakıştırması yaparak başka gazetecilere "Yandaş", "Satılık Kalem" ithamlarında bulunacak, hem de bu üslubu sürdürmeyi ana meşgalesi haline getirecek öyle mi?
Geçiniz, geçiniz...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com