E-OKUL ÇIKTI...
20 Ocak 2017 10:12:55
E-okul çıktı, mertlik bozuldu. Eskiden büyük heyecan ve coşkulara sahne olan karne günü, notların internette günlük olarak yayınlanmasıyla büyük ölçüde yavanlaştı.
Karne kelimesi öğrencinin bir eğitim dönemi boyunca aldığı notlar ve ortalamalarının belirtildiği cetvele verilen isimdir... Sözcük olarak, Türkçeye Fransızcadan (carnet de notes) geçen bir sözcük.
Fakat karne sözcüğü, etimolojik köklerinden daha derin bir kültür olmuştur Türkiye'de... Eskiden öğrenciler kanaat notlarını bilmediklerinden, yazılı sonuçları ile karne notları arasında farklar olurdu. Bu nedenle kırık not bekleyen bir öğrenci bile karnesi konusunda yüzde yüz umutsuz olmazdı.
Karnesi spor toto kuponundan farksız olan bir arkadaşın karne günü hissettikleri hakkında anlattıkları bunun en ekstrem örneklerinden biridir.
Okul idaresi her nedense önce takdir alanları, sonra teşekkür sahiplerini, sonra kırıksız geçenleri açıklıyor, ilk bu öğrencilere karnelerini veriyordu. O günlerin koşullarında bu üç grup, toplam öğrenci mevcudunun küçük bir kısmını oluşturmaktadır elbette. Kırk kişilik bir sınıfta üç kişi takdir, beş kişi teşekkür alır, on kişi kırıksız karne alırdı o zamanlarda. Bu hesapla yirmi iki kişi de bir kırıktan, yedi, sekiz, hatta on kırığa kadar giden yüz karası karnelere muhatap olurdu.
Karnesi bu yüz karaları arasında önde gelenlerden olan bu arkadaş, takdir alanlar açıklanırken umutla kendi isminin okunmasını bekler. Haliyle aldığı havagazı olur. Sonra teşekkür alanlar açıklanırken yeni bir umutla bekleyişe geçer. Sayılır, dökülür, yine bizimkinin adı okunmaz. Kırıksızlar sayılırken hala umudunu yitirmemiştir. İsmi orada da okunmayınca gerçekle yüz yüze kalır. Karne beklediği karanlık tablo dışında bir şeyi yansıtmamaktadır.
Bu arkadaş karne dağıtılırken yaşadığı ruh halini anlattığında "Notlarını bilmiyor muydun, kendini niye boş yere kandırdın?" sorusuna, "Ne yapayım, mucize bekledim" cevabını vermişti. Çocuk işte...
***
O günlerde öğrenciler okula kayıt ettirirken, öğrenci velisi bir celep(eskiden sığır, koyun falan gibi hayvanları alıp satan kişilere böyle deniyordu) havası takınırdı. Kayıt işlemleri geleneksel "Eti senin kemiği benim" cümlesi söylenmeden tamamlanmazdı. Sanırsın çocuğun etinden, sütünden, yününden kimin ne kadar yararlanacağı karara bağlanıyor.
Elbette öğretmenler uzatmalı çavuş sertliğinde davranır, veliler kırıklı karnelerin tek sorumlusu olarak öğrenciyi görür, karne günü yıl boyunca yapılan tüm haytalıklar kafaya kakılırdı. İlave olarak kızılcık sopasının çeşitli uygulamalarına gidilmesi vaka-i adiyeden kabul edilirdi. Kırığı olan öğrencilerin karne gününden sonra evdeki tepkileri birbirine anlattığı sohbetler kulak misafiri olmaya değer muhabbetlerdendi.
Takdir almak, ayrıcalıklı kişilere nasip olan bir güzellikti. O kadar nadir görülürdü ki evine takdir getiren bir öğrenciye nasıl davranılması gerektiğini o günlerde bilen yoktu. Karneyle bir teşekkür belgesi gelirse, öğrencinin annesi komşulara çocuğunun okulu ne kadar benimsediğini, her akşam nasıl ders çalıştığını anlatarak komşu çatlatır, baba gezmeler götürür, hediyeler falan alırdı.
Şimdilerde pedagoglar "Çocukları başkasıyla kıyaslamayın" diyor ya. O zamanlarda pedagog kavramı da, pedagoji ilmi de topluma meçhul olduğundan, kırık karneli öğrencilerin öğrencileri kırıksız öğrencileri örnek göstererek takaza metodları geliştirirdi. Böyleydi o günlerin pedagojisi...
Karne günü, kırıklı öğrenciler için öyle ürkütücüydü ki eve götürmeden çamaşır suyuyla notları silip, okula getirirken yeniden yazan öğrencilere bile sık sık rastlanıyordu. Bütün bir öğrenci neslinin üstünde çalışmasına rağmen, ağızdan doldurulan bir dolmakalemin yazdığı yazıyı çaktırmadan silip, sonra yeniden yazmanın fark edilmeyen bir yöntemini bulamamış olması eğitim öğretim hayatımızın en önemli başarısızlıkları arasında yer alır. On milyon öğrenciden en az beş milyonunun kafa patlattığı bir problem, hiç değilse iki üç nesil geçmeden çözülmüş olmalıydı. Olmadı.
***
Gün geldi, kırıklı karneler azaldı. Takdirli öğrencilerin sayısı arttı. Bugün sınıfın yarısı taktir almadıysa öğretmen kendini huzursuz hissediyor. Sonra bir de E-Okul diye bir şey çıktı. Her yazılıdan birkaç gün sonra öğrenci velileri internetten notları öğreniyor.
Bugün, karne gününün heyecanı falan yok. Öğretmen öğrencinin başarısızlığınıcari durumda başarısızlık takdir altındaki ortalama demek oluyorveliye paslıyor, veli kendini suçluyor, öğrenci arada geçinip gidiyor. Çocuklar eskiden olduğundan çok daha fazla ders çalışıyor, veliler yine şikayetçi. Karne günlerinin de heyecanı filan kalmadı.
Yine de karne olgusunun kendisi var. Ailelerin genlerine işleyen karne korkusu, bir şekilde çocuklarda anksiyete yaratıyor olabilir. Bu yüzden gelin anılarda kalmış kaygıları çocuklarımıza yaşatmayan bir karne günü hazırlayalım onlara...
En güler yüzünüzü takının... Karneniz geliyor.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com