MUM IŞIĞI...
25 Ocak 2017 08:37:42
Geceleyin, uçsuz bucaksız bir yıldız denizi altındaki ışıltılı şehirler arasında yaşayan biri, bir mum ışığının kadrini bilmeyebilir. Mum ışığının hakkını ancak zifiri karanlıkta kalmış olanlar verebilir.
Bir Çin atasözü, "Karanlıktan şikayet edeceğine bir mum yak" der. Bu özlü söz, herhangi bir olumsuzluğun yaşamı etkilediği anlarda, şikayet etmek yerine, o sorunun çözümü yönünde ufak da olsa bir gayret göstermek gerektiğini ifade eder.
Türkiye için 24 Ocak çok önemli bir tarihtir. Karanlıktan şikayet edeceğine, o karanlığı dağıtmak için yaşamını ortaya koyanların bedensel varlıklarının son bulduğu tarihlerden biridir. Nitekim Gazeteci Yazar Uğur Mumcu, Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın ölümü bu tarihtedir.
Bu tarih aynı zamanda, ülkenin kurulu olduğu temel değerlerin ilk erozyona uğradığı tarih olarak da dikkat çeker. 24 Ocak 1980'de Türkiye'nin devletçi ekonomiden vaz geçip "Laissez Faire" temelli liberal ekonomi düzenine geçişini başlatan kararların açıklandığı tarihtir aynı zamanda bu özel gün. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından Anavatan Partisi Lideri Turgut Özal, dönemin Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp ile televizyonda Türkiye'de ilk kez Boğaziçi Köprüsü üzerinden bir özelleştirme tartışması yaptı. Bu tartışma Türkiye'nin ilk özelleştirme tartışmasıdır.
Sonra işler büyüdü, özelleştirme tartışması bugünlere dek geldi. Devlet peyderpey ekonomik faaliyetlerden elini eteğini çekti. Soğuk savaşın da sona ermesiyle, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler, büyük güçlerin operasyon sahalarına dönüştü. Operasyonların büyük bölümü etnik, dini ve mezhepsel temeler üstünde gerçekleştirildi.
24 Ocak 1993'te yaşamını yitiren Uğur Mumcu, tam bağımsız bir ülke hayaliyle ömrünü bu operasyonları deşifre etmeye adadı. Tarikat, siyaset, ticaret, terör örgütleri, uyuşturucu kartelleri arasındaki ilişkileri ortaya koyan yazılarıyla dikkat çekti. Mumcu soyadı böyle bir insandan başka kimseye yakışmazdı muhtemelen. Uğur Mumcu, tabiri caizse, karanlığı aydınlatmak için mum yakmayı üstüne vazife edindi. Kuvvetle muhtemeldir ki bombalı bir saldırıda yaşamını yitirmesi de bundan ötürü oldu.
***
Bugün Uğur Mumcu'yu törenler düzenleyerek anıyoruz. Adına görkemli konferanslar, duygusal törenler yapıyoruz. Toplumun büyük bölümü Mumcu'nun takdir edilesi nitelikleri konusunda hemfikir gibi görünüyor.
Fakat zannedilmesin ki sağlığında okurları ve ideallerini paylaşanlar dışındakiler tarafından takdir edilen biriydi. Mumcu, gücünü kalabalıkların alkışlarından değil, yüreğinin içinde gizlenen gerçek aşkından alan biriydi. Yazdıklarını beğenmeyen iktidar odakları, kendisini çeşit çeşit ithamlara muhatap ediyordu. Hatta askerliğini bile yedeksubay olarak yapması engellenmiş, "Sakıncalı Piyade" olarak yapabilmişti.
Temel niteliği vatanseverlik olan birinin savunduğu ülkenin devleti tarafından bu kadar dışlandığı örnekler ender değildir bizim memlekette. Memleketimiz aydınının ölüsünü, sağına tercih eder denilse yeridir. Sağken süründürdükleri, kınadıkları kişilerin ölümünden sonra "sırma saçlı-ela gözlü" oluşunun nedenleri, sosyolojik olarak incelenmeyi hak eden bir konudur.
Ziya Gökalp, Namık Kemal gibi 19. Yüzyıl yazarlarına bakın. Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Uğur Mumcu gibi 20. Yüzyıl aydınlarına bakın. Hepsi zalimin zulmünden olduğu kadar, yoksulun cehaletinden kaynaklanan ötekileştirmelerle inim inim inlemiştir yaşamları boyunca. Onları aydın kılan, söyledikleri yaptıkları değildir. Toplumun genelinin çeşitli vesilelerle kabullenmekte zorluk çektiği gerçekleri korkusuzca söylemeleridaha da önemlisi korksalar bilesöylemeleridir.
Yine de geldiğimiz noktada umutsuzluğa mahal yok. Çünkü ölmüş bile olsalar, zalimin, cahilin adı sanı okunmazken, üstlerine örtülmek istenen karanlık, kimi zaman kanlı tabut örtülerine rağmen yüreklerindeki gerçeğin ışığını söndürmek mümkün olmadı. Dahası fiziki varlıkları son bulmuş olsalar bile yaydıkları ışığın ömrü hiç sönmeyen bir ışık demeti halini aldı. Bugün eskiden olduğundan çok daha fazla kişi onları anlamaya çalışıyor.
Uğur Mumcu, Gaffar Okkan, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Türkan Saylan ve birçok aydın, karanlığı muteber sayanların hakim olduğu toplumda yaşadılar; mazeret üretmeden, şikayet etmeden karanlığı aramaya çalıştılar. Çin atasözündeki gibi 'Karanlıktan şikayet edeceklerine bir mum yaktılar.'
Niye böyle yaptılar? Kimi zaman kendin için uygun olan yerine, hakka değil, otoriteye sırtını dayamak yerine, herkesin yanlışa gömüldüğü bir ortamda sürüye uymak yerine, birilerininen cesur olanların doğru olanı yapması gerekiyordu da ondan.
Uğur Mumcu'nun şahsında, Cumhuriyeti bugünlere getiren tüm kahramanları bir kez daha saygıyla anıyorum.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com