ANA, BACI, YAR...
08 Mart 2017 09:20:07
Bugün Dünya Kadınlar Günü... Kadınlarımız... Ana, bacı, yâr. Hem "Bizim" hem değil; çünkü varlıkları bizeerkek cinsineait değil. Erkek ne kadar insansa, onlar da o kadar insan...
Dünya Kadınlar Günü de aslında sadece kadınlarla veya kadın haklarıyla ilgili değil. Bunu daha ziyade "Dünya İnsan Hakları Günü" diye algılayın.
Kadınlar gününü kadın haklarının geliştirilmesi ekseninden değerlendirirseniz yanlış bir noktadan başlamış olursunuz. Kadınlar özelinde, her türlü kimlik problemlerini barış içinde aşmanın yollarının konuşulacağı, tartışılacağı bir gün olarak algılamak gerekir bu günü.
Zira söz konusu olan İnsan Haklarıdır. Erkekler için sosyal alanda söz konusu olmayan sınırlamaların sırf kadın oldukları için insan türünün yüzde ellilik bir kesri üstünde uygulanması, sadece kadınların mı problemidir?
Önce insanoğluna şöyle bakmayı öğrenmek gerek. Her insan, bir annenin, bir babanın çocuğudur. En küçük aile bir kadın ve bir erkekten oluşur. Dünyada insan türünün yarısı erkekten, yarısı kadından oluşur. Aynı türün mensuplarının cinsel kimliklerinden ötürü farklı uygulamalara ve sınırlamalara maruz kalması temelde o cinsin değil, tüm insanlığın ortak meselesi olmalıdır.
Kadınlara bir hakkın verilmesi değil söz konusu olan... İnsan olmaktan kaynaklanan haklarını kullanmalarını engelleyen her türlü sınırlamanın kaynağını kurutmak... Kadın ve erkeğin aynı türün iki ferdi olarak yan yana, başları dik şekilde yürüyecekleri bir dünya oluşturmak...
O zaman, belki de Dünya Kadınlar Günü'nü kutlamayayüzyirmi kadının bir devlet ve toplum şovenizmiyle katledilmesinin yıldönümünde kutlamak da ne demeksegerek kalmayacak.
***
"Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!"
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün bu sözü çok katmanlı anlamlar üretmeye müsait cümlelerdendir.
Kadınların sosyal yaşamda yerini almadığı bir ülkenin gelişmesini tamamlayamayacağı şeklinde okuyabilirsiniz bu cümleyi.
Eğer bir ülkenin gelişmesinden söz ediyorsanız, toplumun yarısını dışlayarak ilerleme diye bir şeyin mümkün olmadığını anlayabilirsiniz.
İnsan türünün, doğayla mücadelesi ve işbirliğini ancak iki cinsiyetinin eşitliği ve dayanışması içinde gerçekleştirebileceğini düşünebilirsiniz.
***
Kadın hakları konusunda en sağlam yaklaşımlar Atatürk'ün eseridir.
Atatürk, Türk Kadını hakkında da "Dünyada hiç bir milletin kadını "Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim," diyemez!" der.
Kadının sosyal yaşamda önünü tıkayan engellerin kaldırılmaya başladığı dönemde Türk kadınının ne durumda olduğunu iyi düşünmek gerek.
Nazım Hikmet, Cumhuriyetten hemen önce, Kurtuluş Savaşı'nda kadınları "ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen /ve soframızdaki yeri /öküzümüzden sonra gelen" diye tanımlıyor. Şairin kurtuluş mücadelesine verdiği katkıları, "bizim kadınlarımız /şimdi ayın altında /kağnıların ve hartuçların peşinde /harman yerine kehribar başlı sap çeker gibi/aynı yürek ferahlığı/aynı yorgun alışkanlık içindeydiler. /Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde /ince boyunlu çocuklar uyuyordu" diyerek anlatıyor.
Böyle bir mücadele sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin savaşlarda kanını döken erkekler kadar, kadınların da mülkü olduğunu düşünmek gerekmez mi? Onun üstünde tasarrufta bulunma hakkının her iki cins için de eşit olmasını istemek gerekmez mi? Cumhuriyet başka şeylerin yanı sıra, bu soruların cevabını vermek için gerçekleştirilmiş bir devrimdir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde, tüm insanlar için eşitlik ve barış diliyorum.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com