SEÇMEN... SANDIK... NETİCE...
28 Mart 2017 09:11:53
16 Nisan Referandumu için yurt dışı temsilcilikler ve gümrük kapılarında oy kullanma işlemi başladı. Bu yazıyı yazarken muhtemelen ilk oy kullanılmıştır. Akşam haberlerinde ilk oyu kim nerede kullandı diye bir haberi mutlaka izleyeceğiz...
Aslında bazı kişilerin ötekilerden önce oy kullanması konusu hep kafa karıştırıcı gelmiştir bana. Şimdi gurbette yaşayan falanca oyunu kullandı. Referanduma kadar geçen yirmi günlük süreçte, Evet veya Hayır cephesinde acayip bir olay oldu ve fikrini değiştirdi. Falanca bu saatten sonra fikrini değiştiremeyecek. Sonraki olayın kime yonttuğuyla ilgili bir konu değil bu. Niye bazı insanlara düşünmek için verilen sürenin diğerlerinden kısa olduğuyla ilgili...
Hem yurt dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının memlekette oy kullanması ile ilgili kafaya takılan ayrı bir konu daha var. Genelleme yapmak doğru değil. Gurbetçiler arasında geleceğini ülkesinde, Türkiye'de görenler mutlaka vardır. O yüzden ülkenin politik gelişmelerini yakından takip ederler ve gelip oy kullanırlar.
Fakat sayısı hiç de azımsanamayacak bir grup daha var ki, Türkiye denilince ucuz tatil cenneti olarak görürler. Memleketlerine gelirler, dostlar alışverişte görsün diye bir el öpmeye büyüklerine uğrarlar, bir aylık tatilin yirmi sekiz gününü Antalya'da, Bodrum'da, Marmaris'te, Dalyan'da falan geçirirler. Sonra çekip giderler. Ne kendi geleceklerini, ne de çocuklarının geleceğini Türkiye'de görmezler.
Şimdi bu taifeden sayılabilecek kişilerin, konsolosluğa gidip oyunu kafasına göre kullanıp, sonuçlarıyla bizi baş başa bırakmasında bir problem yok mu? Kullandığın oyun sonucuna da katlanmak gerekmez mi? Elbette bu kafaya takılan bir soru. Sorun yok diyorsanız yoktur.
***
İlk olarak 1987 yılında, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından siyasi yasaklı duruma düşen Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş ve başka liderlerin siyasi yasaklarının kalkıp kalkmamasına ilişkin düzenlenen referandumda oy kullanmışım.
Kullanmışım, çünkü düşündüm taşındım, o yıl başka bir seçim daha vardı, onda oy kullandım mı diye. Sonra hatırladım ki referandumda az farkla iktidar partisinin tuttuğu taraf kaybedince, yeniden seçime gidilmişti. Kasım ayında yapılan seçimlerde ANAP (Sonradan Anavatan denilmeye başlandı) seçimi kazandı, Süleyman Demirel 59 milletvekiliyle meclise girmişti.
O referandum, dönemin güçlü partisi Anavatan ve başındaki merhum Turgut Özal'ın iktidarının başaşağı inmeye başladığı referandum oldu. Kasımda yapılan seçimlerde iktidar oy kaybetti. 1989'da anamuhalefet partisi yerel seçimlerde birinci parti olmayı başardı.
Neyse, maksat muhabbet ya.. O zamandan bu yana on kadar başbakanın, beş (Kenan Evren'le altı) cumhurbaşkanının değiştiğini gördük. Her referandum, her seçim, vatanın kurtuluşu için son çare olarak görüldü. Dönemin iktidarının CIA destekli olduğu, muhalefetin milleti anlamadığı, ne bileyim yolsuzlukların ayyuka çıktığı, vatandaşın asgari ücretle kaç simit yiyebileceği gibi konular üzerinden değişik partilerin taraftarları birbiriyle gırtlak gırtlağa geldi. Sonra seçimler yapıldı, oylar kullanıldı, netice belli oldu.
Seçimlerden sonra birileri çıktı beyaz sayfalar dedi, kucaklayıcı olmak dedi, tüm bu vatan millet edebiyatı unutulup gitti.
Yakın tarih bu... Hatırlanabilen bir zaman dilimi. Ancak hatırlanamayan zaman dilimleri söz konusu olduğunda, büyüklerden dinlediklerimiz bu otuz yıllık dönemde olduğundan farklı değil. Şimdi yine referandum sonrası için karşılıklı kıyamet senaryoları konuşuluyor. Sinemada, bu türden işlere Post Apokaliptik-Kıyamet Sonrası- deniyor.
Yani birileri aslında film çeviriyor. Rol kesiyor. Aslolanın halk mı, iktidar mı olduğu konusunda tüm siyasiler bir noktadan sonra yalan söylemeye başlıyor. Eskiden en büyük yalanı söyleyene oy verdiğimiz üzerine muhabbetler yapılırdı... Sanki bugün en iyi yalanı söyleyene oy vermeye mecburmuşuz diye revize etmekte yarar var gibi...
Neticede Türkiye Cumhuriyeti tarihi bu referandumla son bulmuyor. Referandum atmosferi içinde sonradan yüz kızartacak fevri hareketlerde bulunmamakta yarar var. Netice mi? Netice siz isteseniz de istemeseniz de, evet de deseniz, hayır da deseniz kendini gerçekleştirecek. Bu olduğunda herkes yeni duruma ayak uydurmak zorunda kalacak.
Bu işleri kalp kırmadan yapamayanların yeni duruma ayak uydurmakta en fazla zorlananlar olacağı da tecrübeyle sabittir.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com