AYRIŞTIRICI-BİRLEŞTİRİCİ...
04 Nisan 2017 08:38:52
Anayasalar herkesin bildiği üzere, çeşitli toplumsal grupların asgari müştereklerde birleştiği toplumsal mutabakat metinleridir. Son iki ay içinde yürütülen referandum çalışmalarını bir de "Toplumsal mutabakat" bağlamında değerlendirme ihtiyacı var.
Malum, Cumhurbaşkanlığı makamı, parlamenter demokrasi geleneğinde temsili bir makamdır ve tüm ülkeyi temsil eder. Tek tek saymayalım ama bu cenahtan gelen ve referanduma sunulan maddeleri reddeden kesimlere yönelik, çeşitli terör örgütleriyle yan yana koyma çabaları, "Toplumsal mutabakat" ile pek uyumlu olmadı.
Sonra bakanlar geldi gitti. Geçen cumartesi, içişleri bakanı geldi, Avrupa'ya tavır koydu, Ortadoğu ve kuzey afrika ülkelerinin içinde bulunduğu durumdan örnek verdi. Evet oyu vereceklerle yönelik alay içeren, küçümseyen ifadeler kullandı. Doğrusu bu da "Toplumsal mutabakat" kavramı ile pek uyumlu olmayan bir yaklaşımdı.
Ne mutlu ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu ötekileştirici tavırdaki yanlışlığı görmüş olacak, "Evet veren de, hayır veren de muhteremdir" anlamına gelen ifadeler kullanmaya başladı. Zira seçimle de gelse, referandumda evet de çıksa, hayır da çıksa, yetkileri ve duruşu ne olursa olsun Cumhurbaşkanlığı makamı Türkiye'nin tamamını temsil etme iddiasında bir makamdır. Bunu bir oylamayla değiştirmek mümkün değildir. Tüm vatandaşların eşit ve aziz olmadığı bir ülkede "Toplumsal Mutabakat" sözden öteye gitmez.
***
Fazlı Erdoğan bir basın toplantısı düzenledi. "Evet" diyeceğini, memleket için iyi olanın bu olacağına olan inancını ifade etti. Kendince görüşlerini anlattı, sorulara kendi açısından cevaplar verdi.
Erdoğan şu anda aktif siyaset içinde değil. Aktif siyaset yaptığı dönemle ilgili beğenenleri vardır, eleştirenleri vardır. Fakat kimse Erdoğan'ı birey olarak samimiyetsizlikle ya da mensubu bulunduğu partiye olan inancında eksiklikle suçlayamaz.
Fazlı Erdoğan'ın "Evet diyenleri, hayır diyenler karşısında üstün görmek doğru olmaz" minvalindeki değerlendirmesinin üstüne kurduğu söylemleri üzerine kurulan söylemleri, gerçekten de "Toplumsal Mutabakat" özlemini yansıtıyordu.
Fazlı Erdoğan, "hataları eksikleri olabilir, bunlar yolda düzeltilir" diyerek eleştirileri de tamamen yabana atmadı ki, epeydir yerel siyasette toplumun tümüne kulak veren böyle bir anlayışı görmüyoruz desek yeridir.
***
Cumartesi akşamı, CHP'li Ünal Demirtaş, Belediye Başkanı Halil Posbıyık, İlçe Başkanı Sertan Ocakcı'nın köylerde yürüttükleri çalışmalara büyük oranda tesadüf eseri tanık oldum.
Demirtaş'ın yaklaşık on beş gün önceki baba ocağı ziyaretine de tesadüf eseri tanık olmuştum. Demirtaş'ın hiçbir konuşmasında topyekûn "ötekileştirici" bir ifade yoktur. Eleştirilerin çoğu kişilere değil, uygulamalara yöneliktir. Yanlış olan kişi değil, yapılan hatalardır ona göre. Referandum çalışmasında da başka türlü olmadı.
Eski Belediye Başkanı Halil Posbıyık, görevi başındayken, birçok polemikte başrolü çekmiş bir siyasidir. Fakat referandum konusunda söze "bu bir seçim değil, şu anda seçimi kazanıp bir göreve gelmeyeceğiz, tek kaygımız memleketin gidişatı" minvalinde söze giriyor. Soruları sabırla yanıtlıyor. "Ak partili de vatansever, CHP'li de, MHP'li de. Biz kimsenin vatanseverliğini sorgulamıyoruz ama getirilen değişikliğe itirazımız var" diyor.
Bir düzenlemeyibu durumda 16 Nisan'da oylanacak olanıeleştirmek başka şey. Onu getirenleri, ona olumlu bakanları ya da olumsuz bakanları dışlamak, yok saymak başka bir şey. Değişiklik geçse de geçmese de neticede "Toplumsal mutabakat" eseri olacak. Anayasa gene anayasa... bu niteliği ortadan kalkmayacak.
Bir kere, bir anayasa için "Toplumsal mutabakat" zemininden ayrılmanın vatana millete bir şey sağlamayacağını baştan kabul etmek gerek.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com