BİR MAYIS'IN SINIRLARI...
02 Mayis 2017 08:33:38
1 Mayıs, Emek ve Dayanışma Bayramı... 2009 yılından bu yana resmi tatil olarak kutlanıyor. Çeşitli şekillerde kutlayabilirsiniz. Uğurlu olsun.
Mesela, işçi arkadaşlarınızla yemyeşil kırlara uzanıp, tavuk şiş çevirerek bu bayramı kutlayabilirsiniz. Taksim meydanında başka işçi arkadaşlarla bir araya gelip şöyle bir tünel tarafına kadar yürüyelim deseniz bakın işte o olmaz...
Kahvede dört işçi bir araya gelip okey oynamak serbest. Ne de olsa resmi tatil ilan etmekle hükümet bu tür bir kutlamanın onayını vermiş oldu. Yoğun mesailer arasında okey, tavla, pişpirik, batak oynayamayanlar için büyük fırsat...
Fakat taşeron firmalarda asgari ücretle çalışanların, aynı işi yaptığı halde, kadrolu işçilerin yarısı kadar maaş alamadığını söyleyerek, şikayetlerini yazdıkları dövizlerle bir meydanda yüksek sesle muhabbet etmesi yasak. Devletin işçi aleyhine kurduğu çalışma yaşamının aksayan yönlerini kabullenmek dışında her türlü eylem kabahat, her türlü itiraz suç...
Devletin ilan ettiği resmi tatil konusunu ne yapmalı bilmem. Adı üstünde resmi tatil. Bugün inşaatlarda işçilerin çoğu çalışıyor, büyük bölümünü özel sektör çalışanlarının oluşturduğu işçilerin hatırı sayılır bölümü işlerinin güçlerinin başında.
Mesela işçiden ziyade sermaye çevrelerinin işlemleriylemaaş çekme işlemi hariçilgili olan bankalarda tatil var. 23 Nisanda çocuklar, 19 Mayıs'ta gençler için istatistikler yayınlayan Türkiye İstatistik Kurumu bile tatilde. İşçiler için istatistikler yayınlamıyor, dış ticaret istatistikleri ile yetineceksiniz.
Mesela belediye memurları tatil yapıyor ama çöp toplama işini üstlenen taşeron firmanın çalışanları işlerinin başında. Bir garip çelişki hali...
YABANCILAŞMA...
Yabancılaşma kavramı, basitçe insanın kendi yarattığı değerlerin tutsağı olması ve/veya doğal olanın yerine konfeksiyon olanı koyması yahut olağan kabul etmesi anlamına gelir.
Uluslararası bir ayakkabı fabrikasında on beş dakikada bir pabuç imal eden Tayvanlı işçinin, o ayakkabıyı almak için yedi ay ücret karşılığı çalışmaya mecbur kalması, yabancılaşma fikrinin en kristalize örneklerinden sayılır.
Mesela, aynı işi yaptığı halde kendisinin yarısı kadar maaş alan taşeron çalışanını sosyal statü olarak kendisinden aşağı gören bir kamu işçisinin durumu bir nevi yabancılaşmadır.
Bir Mayıs günü, işçilerin miting düzenledikleri bir noktaya, güvenlik önlemleri almak üzere görevlendirilen, kendisi de dar gelirli bir işçi ailesinin çocuğu olan görevlinin, meydandaki işçileri devletin, aynı zamanda kendisinin düşmanı olarak görmesi yabancılaşmanın önde giden örneklerindendir.
İşsizlik fonunda, çalışanların işsiz kalması halinde maaş ödemek üzere toplanan paralardan yararlanmak için işçiden deveye hendek atlatması istenirken, batmak üzere olan işvereni kurtarmak için kullanılmasının ahlaki boyutunu sorgulamamak da öyle...
Bütün gün işçi arkadaşlarıyla aynı üretim çarkı etrafında kan ter içinde çalışan işçilerin, akşam eve gidince, zenginlerin pembe dünyalarında yaşananları konu edinen dizileri seyretmesi de...
TTK zarar ediyor diye işçi alınmamasını onaylayan, tersanelerde binlerce işçi işsiz kalırken, Kandilli Alacaağzı'nda sekiz yüzü aşkın işçi bir anda kapının önüne konulurken, siyaset kurumunun bir sorumluluğu olmadığını düşünen diğer Zonguldaklıların durumuna ne dersiniz?
Ekonomisi büyük oranda taşkömürü üretimine bağlı olan bir yerleşim yerinde, üretim işçisi alınması için mücadele etmek yerine, bunun için mücadele edenlerle ilgili armudun sapı, üzümün çöpü eleştirileri getirenler, yaşadıkları ortamla yabancılaşmamış mıdır?
Yine de İşçi Bayramı, emek ve dayanışma günü dediğimiz şey sayesinde emeğin karşı karşıya bulunduğu problemleri konuşma fırsatı oluyor.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü kutlu olsun!
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com