![AĞUSTOSTA SUYA GİRSEM...](https://www.degisimmedya.com/image/editor/3437_huseyin-aksakalim.jpg)
AĞUSTOSTA SUYA GİRSEM...
09 Agustos 2017 09:15:49
Bizim halk türkülerimiz ne güzel anlatır sabahı, geceyi, gündüzü... Gurbeti, sılayı ve mevsimleri... Kışı ayrı anlatır, baharı ayrı, yazı ayrı... Güz ayrılığın mevsimidir, bahar kavuşmanın ve dirilişin.
Hepimiz içinde bulunduğumuz hava sıcaklıklarından ne ölçüde rahatsızsak, "Altın hızma mülayim, seni hakdan diledim/Yaz günü temmuzda, sen terle ben sileyim" diyen türkü de yaz aylarının bunaltıcı sıcakları eşliğinde bir hasreti vurgular. "Kara bahtım, kem talihim, taşa bassam iz olur/Ağustosta suya girsem balta kesmez buz olur" dizeleri de yaz sıcaklarının bile ısınmasına vesile olamadığı yüreklerin trajedisine göndermede bulunur.
Ama güzeldir be yaz ayları... Kimisi şu anda Bodrum'da, Alanya'da olmak vardı diyebilir ama dikkatinizi çekerim, oralar buradan da sıcaktır ve denizin serinliği Karadeniz ile aşık atamaz. Tam şu sıralar, Karadeniz'in serinlik arayan sakinlerini kucakladığı mevsimdir.
Ben size söyleyeyim, Akçakoca'da sertifika sahibi plajlar var. Alaplı'da, Ereğli'de cankurtaran hizmetlerinin de eksik olmadığı gıcır gıcır plajlar dururken, beş yüz kilometre yol gitmenin gerekçesi deniz değil, yaban ellerde serüven arayışı olarak tanımlanabilir ancak. Daha mutena köşeler istiyorsanız, Çavuşağzı plajı, Ilıksu Plajı, Kireçlik kumsalı, İnağzı, Köseağzı var. Akşam beşten sonra iş çıkışında aracına atlayanın onbeş dakika sonra varacağı doğa harikaları burnunuzun dibindeyken, milyon türden insanın itiş kakış denize girdiği yerlere gitmeye çalışmak mı?
***
Zonguldak bölgesi, sadece denizleriyle, tuzlu sularıyla falan değil, dere ve çaylarıyla da yaz aylarında serinlik vaadi sunar insana... Değişim Dergi'nin üçüncü sayısında ilk kez tanıttığımız Salı Deresi Kanyonu bunlardan birisi... Bu derenin Üçköy bölgesindeki bölümü de ayrı güzeldir. Kayalıdere kanyonu bunlardan biridir. En az on değişik trekking güzergahı belirlenebilecek bir doğada, neden kimsenin bu güzergahların tanıtımını yapmakla uğraşmadığı, insanoğlunun zihninin bilmecelerinden biridir.
Bir kere kafayı sanayiye taktıysanız, ağaçlara devasa fırınlarda yakılacak odun, çayırlara fabrikaların kurulacağı bakir alanlar olarak bakarsınız. Böyle bakınca, o alanları kurt, çakal, tilki gibi yırtıcılarla, tavşan, sincap, tarla faresi gibi kemirgenlerle, doğanlar, bıldırcınlar, serçeler gibi kuşlarla paylaştığınız doğal bir yaşam mekanı değil, greyderlerinize tut edeceğiniz hafriyat sahaları görürsünüz.
Sonra ne mi oluyor? Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşayanlar, tatil için para ödeyerek, sadece tatil için rezerve edilmiş yerlerin konfeksiyon güzelliğini takdire mecbur kalıyor.
***
En baştaki türkülerde, yaz aylarının belli sıkıntılarına göndermelere bakmayın. Bizde "Kışımı yaza çevirdin" diye, yaz ayını tercih edilir gören türküler de vardır. Sırf gözü alışmış diye burnunun ucundaki güzelliği görmeyenler, onu satın almaktan başka ne yapabilir ki zaten?
Bir zamanlar, yetiştiğim köye bir arkadaşımızın Orta Anadolulu misafirleri geldi. İnsan her zaman insan ya. Bizden pek bir farkları yok. Sadece araç kullanırken virajların arkasını görememekten ötürü bir tedirginlik duyuyorlar. Keskin virajları hiç sevmiyorlar.
Bu arkadaşların bir diğer özelliği de Karadeniz bölgesinde zararlı olarak kabul edilen eğreltiotları, dikenler, ısırgan otları gibi otsu bitkilere, yerel ahalinin hiç göstermediği kadar yakın ilgi göstermeleri oldu. Normalde bu çeşit bitkiler, ahali müsaade etse oturma odalarına, mutfaklara, banyolara kadar girecek kadar arsız olduğundan düzenli olarak belli sınırlar içinde tutulurlar.
Bu pek muteber sayılmayan otsu bitkilerin fotoğraflarını çekmeye çalışan bu orta Anadolu yiğitlerine "Yahu bunlardan başka çekecek resim yok mu?" diye sorduk. Aynı şeyde başkasının kendisinden farklı bir şey gördüğünü ilk kez fark eden birinin şaşkınlığıyla yanıtladı:
"Ama ne güzel baksana, yemyeşil!"
Evrensel bir güzellik arayışı denildiğinde, kapitalizmin satılabilir bir metaya dönüştürdüğü şeylerin peşinden koşmaya zorlanıyor olabilir miyiz? Eğer öyleyse, güzel dediğimiz şey baktığınız nesneyle değil, bakan gözle ilgili bir şeydir.
Onu görmek için gözünü açmak kafidir...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com