ÇILGAR-MISTAFACUK
16 Agustos 2017 09:10:58
Karadeniz Ereğlisi'nde son elli yıl, tarım kültürünün yerini konfeksiyon bir kültüre bırakışının tarihidir. Bugünlerde orta yaşlarda bulunan nesil terk-i alem ettiğinde, bu kültürün kendine özgü jargonunun imi timi kalmayacak.
Sosyolog Barrington Moore, ister totaliter, ister demokratik yollarla gerçekleşsin, tüm kalkınma modellerinin en başta görülen neticesinin köylülüğün ortadan kalkması olduğunu belirtir. Sinema teorisyeni ve edebiyatçı John Berger, 19. Yüzyıl sonlarından, 20. Yüzyıl başlarına dek Avrupa'da yaşanan sanayileşme olgusunun köylülüğü nasıl ortadan kaldırdığını trajik bir üslupla anlatır.
Karadeniz Ereğlisi'nde bu sürecin nasıl gerçekleştiği konusunda merhum Prof. Dr. Ali Osman Özcan başta olmak üzere, yörede yetişmiş birçok fikir adamı ile bu konuda fikir beyan etmişliğim vardır. Aslında doğup büyüdüğümüz Yalı bölgesi denize çok yakın olmasınabazı köyler denize bitişiktirrağmen kimsenin balıkçılıkla uğraşmayıp, sarp arazilerde öküzlerin çektiği karasabanla buğday ve mısır tarımı yapmasının garipliğine ilk dikkatimi çeken de Özcan olmuştur. Kendisini rahmetle anıyorum.
Özcan'ın teorisine göre, 93 harbi sonrasında Balkan düzlüklerinden göçe zorlanan tarım toplumu insanları önce İsparta'nın Yalvaç ilçesinde, sonra da Zonguldak yöresinde iskan edilmişti. İki yörehatta Balkanlardan nispeten daha yakında göçmüş kişileri de saymak gerekaksan benzerlikleri bunu gösterir nitelikteydi. Yük taşımakta kullanılan sepet ve çit yapımı teknikleri, bazı tarım terimleri bu ortaklıkları daha da vurguluyordu. Kısaca bölge insanı tarım insanıydı, balıkçılık bu yüzden yapılmamıştı.
Fakat işin içine sanayi girince durum ister istemez farklılaştı...
***
Mübeccel Kıray, bölgeyi anlattığı ünlü kitabında, yöre insanının köylü gibi yaşayan sanayi işçileri olduğu veya buna yakın bir ifade kullanmıştı. Gerçekten bu bölgenin insanları geçimlerini kömür madenlerinden aldıkları maaşla sağlayan ama parayı bir sermaye aracı olarak kullanmayı bilmeyen insanlardan oluşuyordu. Neticede, köylüler akşam siyah bakır tencerelerde pişen yemeğin malzemesini bahçelerinde üretiyordu. Bunu üretmek için öküz, katır, at besliyor, bunları beslemek için de daha fazla tarım yapıyordu.
Bu yaşam biçiminin kendine özgü bir jargonu vardı.
***
Batı Karadeniz'in öküz arabası, Orta Anadolu düzlüklerinin kağnısına benzemez. Bu araçlar, parmaklıklı iki büyük teker üzerinde değil, dört küçük masif tekerlek üzerinde yürürdü. Saman, sap çekmekte kullanılan bu aleti öküzlerin boynundaki boyunduruğa (Ponduruk) bağlayan sapan biçimli aksama Çılgar denirdi.
Ponduruk ve Çılgar, bir halka ve bu halkayı boyunduruğun ortasına bağlayan kösele bir şeritle birleştirilir, bu şeridi sabit tutmak için ise küçük bir ahşap parçası (Mıstafacuk) kullanılırdı. Öküz arabasının tekerlek akslarına İy denirdi. Çılgarın üstünde dört delik bulunur, yokuşta mı, düzlükte mi yol alındığına göre başparmaktan kalın, yarım metre boyunda bir çubuğunbu çubuğa Dedegıla deniyordugirdiği delik değişirdi. Bir nevi vites kutusu yani... Sonra ekinler kurumaları için biçildikleri tarlaya 'Tokurdum' düzeninde yığılırdı. Bu düzen daha sonraları yerini 'Dikme' adı verilen yığma biçimine bırakmıştır. Kurumalarının ardından daha büyük 'Saplık' denilen bir direğin etrafında kış için stoklanırdı.
Daha yaygın kullanıldığından öğrendire (üvendire), Yaba, diğren (dirgen), sömer (semer) gibi üretim araçları herhalde akıllardan daha zor çıkacaktır. Ama hepsi neticede üretim biçimi olarak kayıp olduğundan unutulmaya mahkum kavramlar bunlar.
Diller yaşayan varlıklar olduğundan bu durum çok şaşırtıcı değil. Arkadan ağıt yakmaya da gerek yok. Ancak bölgede linguistik bir tarama, bu sözcüklerin, ifadelerin, deyişlerin, kimi bölgeye özgü atasözlerinin geride hiç iz bırakmadan kaybolacağını düşünmek insanın içini acıtıyor.
Ne yazık ki kurumsal bir yapı, kültür müdürlüğü, müzeler, üniversite vb... bu işi ele almadığı sürece bu sözcüklerin kapsamlı bir kaydını tutmak mümkün olamayacak. Zira orta büyüklükte bir saha araştırması yapmak gerekiyor bunun için.
Söz konusu olan bir kimlik meselesi... Paradan puldan, çelikten, kömürden arındıktan sonra geriye kalan insani varlığın ne olduğuyla, nasıl yaşadığıyla ilgili bir konu.
Kavramların bir bölümü zaten günlük kullanımdan kalktı. Çılgar, dedegıla fiziksel varlık aleminden kayboldu çıktı.
Lisanda kalan izler de silindiğinde, "keşke" demenin bir yararı olmayacak.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com