mhamdiguner@hotmail.com
HACILARIMIZIN HACDAN GETİRDİKLERİ MESAJLAR (2)
22 Eylül 2017 09:03:38
Günerle Cuma Sohbetleri
Arafat'tan getirdikleri mesajlar: Arefe günü tüm hacılar Arafat meydanında hem de ihramlı olarak vakfe yaparlar; yani dururlar. Öyle bir duruş ki bu bedeniyle durur amma hayaliyle yürür de yürür. Önce o zamana kadar tüm yaptıklarını bir film şeridi gibi gözünün önünden geçirir. Yaptığı kötülüklere pişman olduğunu yaratana bir kez daha arz eder; onların afvını ister. Yaptığı iyiliklerin sevap olarak kabulünü diler. Dini ve milleti için birçok iyilikler planlar. Bu arada Peygamberimizin Veda Hutbesinde söylediklerini hatırlar; orada verilen talimatları tutacağına söz verir. Hatta "Peygamber sağ olsaydı bugün nasıl bir hutbe irad ederdi? Ülkemizde İslam'a aykırı cereyan eden çeşitli davranışlar hakkında nasıl sitemlerde bulunurdu?" diye düşünür ve kültürü nisbetinde onu canlandırır ve o yeni hutbedeki talimatları da tutacağına söz vermiş olur. Peygamberimiz: "Allah'ın yanında Arefe gününden daha değerli gün yoktur; çünkü o gün Allah 1. kat semadan yerdeki kulları ile göktekilere karşı iftihar ederek: 'Bakın saçları dağılmış, üstleri tozlanmış olarak hac yapan kullarıma! Uzak yollardan gelmiş benim rahmetimi umuyorlar' der. Arefe gününde Cehennemden azad edilenlerden daha çok afvedilen hiçbir gün görülmemiştir" (2) sözü ancak yukarıda bahsettiğimiz vakfede yapılan tevbe, verilen söz ve planlanan güzel hedefler için söylenmiş olabilir.
Burada dikkate alınacak bir husus daha vardır. Arafatta tüm hacılar toprakla irtibata geçerler. Adeta vucutlarında birikmiş elektriği toprak hattına açarak deşarz olurlar. Bedenlerindeki elektriğin verdiği sıkıntıdan kurtulurlar. Demek oluyor ki Arafat vekfesi bir taraftan ruh sıkıntısı veren, yahut ruhu karartan öbür taraftan da bedene sıkıntı veren Radyasyon ile gelen elektrik vs. yükünden de kurtulma duruşudur.
Müzdelife'de Yapılan Teahhüt: Kur'an-ı kerim A'raf suresi 198. ayetinde Canab-u Hak: "Arafat'tan aktığınızda, yani Müzdelife'ye geldiğinizde Meş'ar-i Haram (dağın) ın yanında Allah'ı zikrediniz (telbiyede bulununuz, tekbir getiriniz)" buyurmaktadır. Çünkü cehalet yani şirk döneminde Araplar oraya geldiklerinde babalarını, dedelerini veya kendilerini zikrederlerdi. "Benim babam falan, dedem falan kimselerdi. Biz falan kişilerin çocukları ve torunlarıyız, ben falan kabiledenim" diyerek övünürlerdi. İşte İslam Haccın Müzdelife vakfesiyle bu kötü adeti, böbürlenmeyi kaldırıyor; hiçbir kimsenin baba veya dedelerinin üstünlüğüyle, kabile veya aşiretlerinin şerefiyle üstünlük kazanamayacaklarını, kişilerin ancak kendi hünerleriyle, İslam'a bağlılıklarıyla üstün olabileceklerini, bunun da Allah'ın büyüklüğünü kabul etmekle olabileceği gerçeğini kabul etmiş bulunuyor, böyle olması gerektiği mesajını da getirmiş oluyorlar.
Mina'da Yapılan Teahhüt: Hacılarımız Mina'da Şeytanı temsilen dikilmiş taşlara taş atarak babasına karşı isyan ettirmek için yaptığı tekliflere taşla karşılık vererek üç defasında da Şeytanı kovan İsmail gibi Şeytan veya Şeytan gibilerinin şaşırtmasına pabuç bırakmayacaklarına söz vermiş oluyorlar.
Allah'ın emriyle İbrahim peygamberin oğlu İsmail'i Kurban etmeye götürürken Şeytan önce annesi Hacer'i ayaklandırarak bu itaate engel olmak istemişti. Önce: "Kocan oğlunu kurban etmeye götürüyor" demiş, fakat Hacer: "O bir peygamberdir; böyle bir hata yapmaz" diyerek kovmuştu. Şeytan'ın: "Bayram olmadığı halde çocuğa banyo yaptırması, saçlarını kınalattırıp yeni elbiseler giydirtmesi ona dünyadan son hazzını aldırmak içindi!! Oğlunu kesmeye götürüyor. Koş, onu kurtar!" demesine rağmen onu kovması ve nihayet: "Haceer!! Kocan güya ruyada Allah'tan oğlunu kurban etme emrini almış; Allah böyle emir vermeez. İbrahim vesveseye kapılmış. Bir vesvese uğruna oğlunu kesecek; çabuk git ve oğlunu kurtar" diye çıkışmasına rağmen Hacer yine aldanmamış ve Şeytanı kovmuştur.
Aynı şekilde Şeytan İsmail'e de üç defa giderek babasının bir vesvese uğruna kendisini keseceğini söylemesine rağmen İsmail her üçünde de Şeytanı taşlayarak kovmuştur. Şeytan son bir ümitle İbrahim'e de giderek: "Bir vesvese uğruna oğlunu kesme" diyerek şaşırtmaya çalışmış ise de ondan da yüz bulamamış ve gitmek zorunda kalmıştır. İşte sembolik (temsili) olarak Şeytanı taşlayan hacılarımız hayatları boyunca kendilerini şaşırtmak isteyen şeytan ve Şeytan gibilerin etkisi altında kalarak dini hiçbir vecibeyi ihmal etmeyeceklerine veya
kötülük yapmayacaklarına, günah işlemeyeceklerine söz vermiş oluyorlar, oldular. Böylece şimdi anne ve babaların İbrahim gibi çocuklarını kesmeye teşebbüs etmeleri, Hacer gibi çocuklarının kurban edilmesine rıza göstermeleri, gerekmiyor ama onların kötü arzularını kesmek, İslam'a uymayan isteklerini reddetmeleri, gençlerin de kurban olmayı kabul etmeleri gerekmiyor ama kötü arzularını bastırmaları gerektiği mesajını getirmiş oluyorlar.
(2) Hidayet_üs-Salik ile-l-mezahib-il-erbaa C.l, S.89
M. Hamdi GÜNER
E m e k l i M ü f t ü
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com