BİR DOKUN BİN AH İŞİT...
24 Ekim 2017 08:24:16
21 Ekim, geçtiğimiz cumartesi günü Dünya Gazeteciler Günü idi. Esasında bizde gazeteciler veya basın mensupları için günden çok ne var?
İşte 10 Ocak günü kutlanacak olan Çalışan Gazeteciler günü... 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü, 24 Temmuz Basın bayramı... 21 Ekim'i de saydınız mı, tek bir meslek için dört ayrı kutlama vesilesi...
Öyle midir gerçekten?
Ne gezer! Kutlamayı kim kaybetmiş ki biz bulalım! Böyle günlerde genelde ekabirden zevat gün kutlamaları yapar, basın erbabı da başka özel günlerde olduğu gibi bu hikmet yumurtalarından haber üretmeye çalışır. Hiçbir basın emekçisi basın bayramı veya kendisine ait bir gün var diye "Kirpinin pamuk yavrusu" muamelesine maruz kalmaz.
Ona bakarsanız, çoğu basın mensubu basın mesleğinde kaç tane kutlama yapılacak gün olduğundan bihaberdir. Zaten kutlanmayan günleri hatırda tutmanın ne gereği var?
***
Ben söyleyeyim size gazetecinin bizimki gibi bir toplumda yerini...
Eğer ekabirden birini bulunmaz şam kumaşı gibi gösterirseniz problem sadece onun yerine göz diken hayırsızlarla ilgilidir. Muhtemelen bir gün kendilerine de naat düzülmesidir onların hayali.
Fakat gerçekten haber yapmaya başlandığında her taraftan problem akar. Haber dediğin, birinin canını sıkan şeydir. Zira en önemli haberler aksaklıklara dairdir. Yolunda giden şeylerin yazılmasını isteyenler, halkla ilişkiler ihtiyacını dile getiriyordur aslında. Aksaklığı haber veya yorumlarda dile getirdiğiniz anda, gazetecinin kimliği sorgulamaya açılır, gazeteci "Çapsız", "Yandaş", "Dış mihraklı", "Hain", "Şer güçlerin maşası" oluverir. Biraz daha dik durmaya çalıştığında ne olduğu konusunda yorum yapmayayım. Bu memlekette kodes diye bir yer var. Orada anılarını yazmaları için gazetecilere başka memleketlerden daha fazla fırsat verildiği bir gerçektir. Bilmem anılarını yazan gazetecilerin fazlaca olması bundan mıdır?
***
Mesleğin bir cilvesi de ulusal gazetelerin, kimi zaman yerel gazetelerin de bu özel günlerde bir araya gelip kutlama yapmasının güçlüğüdür.
Düşünebiliyor musunuz, hükümet karşıtı bir gazeteci ile hükümet yandaşı gazeteciler bizde Atatürk anıtı'na çelenk koyup ortak açıklama yapıyor! Olmaz öyle şey. Zira ne kadar basının politize olması yayın politikaları ile ilgili, sorgulanamaz bir durum olsa da, yıllar boyu köşelerinden ve haber sayfalarından birbirine kurşun atan insanların ortak bir organizasyonda bir araya gelmesi mümkün değildir.
Ayrıca yaşanmış bir gerçektir ki basın mensuplarının topluca katıldığı etkinliklerde toplu resim çektirmek ayrı bir problemdir. Çünkü gazetecilerin tamamı kendi haberlerinde kendi çektikleri resimleri kullanmak ister ve dönüşümlü de çekseler her seferinde karenin içinde birkaç kişi eksik kalır.
Bunlar işin magazin kısmı.
***
İşin bir de trajik boyutu var.
Bir tekstil firmasında patron işçilerin maaşını ödemediğinde işçiler eylem yaparlar. Gazeteci eylemi haber yapar. Fakat terzinin kendi söküğünü dikememesi gibi, gazeteci aynı haksızlığa maruz kaldığında haber yapması hayli sıkıntılıdır. Gazeteci dara düştüğünde başka kesimler gibi haklarını savunacak başkalarını bulamaz yanında. Kamerası, fotoğraf makinesi varken "Güzide basın" diye hitap edenler, bunları kullanabileceği bir iş bulamadığında yüzüne bile bakmazlar. Nankör bir iştir bu anlamda.
Mesleğin itibarla ilgili kısmının ise fazlasıyla sahibi vardır. Kıyak bir yerden emekli olan vatandaş emeklilik meşguliyeti seçeceği zaman ufak, masrafsız bir haftalık gazeteyle kendini oyalayabilir. Böyle kişilerin fiilen haber peşinde ömür eskiden mesleğin gediklilerine tepeden bakması, yemekli toplantılarda baş köşeye yerleşmeye çalışması görülmemiş işlerden değildir.
Yazacak çok şey var ama yazacak yer sınırlı... Biraz "Bir dokun bin ah işit" gibi oldu ama ne yapalım!
Durum böyle...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com