YAŞAMAK...
03 Subat 2018 08:24:17
Kopmuş bir tespihten dökülen taneler gibi günler, haftalar, aylar gelip geçiyor. Yapılması gerektiği söylenen şeyleri yapmaktan yaşamaya yeterince fırsat bulamıyoruz çoğu zaman.
Hani bu sene yok ama... Kış ayında evin önündeki karı kürümek telaşından kardan adam yapmayı, kartopu oynamayı unutmuyor muyuz?
Baharda dallardan fışkıran taze yaprakları izleyerek, çiçek kokuları arasında yürümeye karşılık gelen neyi yapıyoruz? Ofiste cama sırtını dönüp oturmak mı dediniz?
Yaz aylarında, bir su başında ayaklarını suya daldırmanın keyfini, hangi bedel karşılığından hayatımızdan çıkardık?
Oysa ihmali pişmanlıklarla cezalandırılan ciddi bir iştir yaşamak. Ataol Behramoğlu bunu ne güzel anlatır:
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
...
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
***
Hayatı anlamanın yollarının başında şiir gelir. Büyük şairleri büyük şair yapan, buldukları sözcüklerin, tasarladıkları tamlamaların güzelliği değildir. Hayata daha önce hiç görmediğiniz bir açıdan baktırma kabiliyetidir.
Ne zaman şiiri hayatı anlamanın yollarından biri değil de, sadece hormonların götürdüğü yere gidişi anlatan mısralar olarak anlamaya başladık?
Can Yücel bu önermeyi en doğru şekilde yine dizeler yoluyla anlatıyor:
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım...
***
Yaşamın antitezinin ölüm olduğu söylenir.
Fakat, sözünü ettiğimiz anlamda "Yaşamak" kavramının bir alternatifi yok... Onlarca yılı yaşamadan tükettikten sonra, bir ateşin, ağaçları, çalıları, otlar, mantarlar, böcekler ve envai türden canlısıyla büyük bir ormandan bıraktığı gibi, sadece pişmanlık dediğiniz küller kalır geriye.
Kışı yaşamamış olmak, baharı karşılamaya engel değil. Kimi zaman yağmurla aranıza şemsiyenin girmesine izin vermemek gerekir.
Latin Amerika'nın kör ozanı Jorge Luis Borges bunu anlatıyor:
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
Ölüyorum...
***
Toplumun size yüklediği görevlerin birçoğu, sizin daha iyi yaşamanız için değil, genel anlamda toplumsal yaşamın daha iyi devridaim etmesi içindir. Bu bakış açısı sizi sistemin bir dişlisi olduğunuz sürece muteber görür.
Bu yüzden insan olma iddiası devrimci bir iddiadır. Olduğundan daha küçük bir şeye dönüşmeye tepkidir bu iddia. Yapabileceklerinin sadece bir kısmını yapmaya direniş göstermektir.
Yanisi yaşamak aynı zamanda insan olmaktır.
ŞairRudyard Kiplingyazınca daha iyi anlarız bunu.
Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;
Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse;
Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;
Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı,
altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;
Yeryüzü ve üstündekiler senindir
Ve dahası
sen bir İNSAN olursun oğlum...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com