BAŞKA ÇIKIŞ YOK
01 Mart 2018 08:29:15
Malum, bu sene kış kendisinden bekleneni veremedi.
Kayan arabalar, yokuşların dibinde zincir satıcıları, ufak tefek kazalar, belediye çalışmalarının yetersizliği üzerine haberler yok bu sene... Kardan adam, kartopu, buğulu camdan kış manzarası seyretmek de...
Her sene olurdu ama bu sene daha fazla olan tek şey, "Küresel Isınma var", "Mevsimler yer değiştirdi", "Yazın kurak geçecek", "Susuz kalacağız" minvalinde anksiyete kaynakları galiba...
Böyle konularda verilere sahip olmadan rastgele, basmakalıp sonuçlar üretmeyi tercih edene diyecek bir şey yok. Yine de insanoğlunun son iki yüz yılda kurduğu acımasız ekonomik düzenin mağdurlarından birinin de tabiat olduğu hipotezine itiraz mümkün değil.
Sürdürülebilir bir süreç değil bu...
***
Matematikte çözümsüz problemler vardır. Riemann Hipotezi, Yang-Millz Problemi, Fermat Teoremi gibi... Bu problemleri belli sınırlar arasında doğrulamak mümkün iken, sonsuz sayılar sisteminde tüm doğrulamalar geçersiz kalıyor.
Küresel Isınma da matematik dışı benzeri bir problem sunar. İnsanoğlu, artan nüfusa paralel üretimi ne kadar süreyle gerçekleştirebilir? Dünyanın kaynakları bu şekilde kullanmaya ne kadar dayanır? Nüfus, üretim ve kaynaklar ilişkisinin optimum bir noktası var mıdır?
Mesela, egzoz kirliliğinin elektrikli otomobillerle ortadan kalkacağını varsayıyoruz. Fakat bu araçların tüm dünyada yaygınlaşmasıyla, elektrik ihtiyacının çok daha büyük bir miktara ulaşacağı açık. Hidroelektrik santrallerin bu miktarı karşılaması bugün itibarıyla bile mümkün görünmüyor. Geriye kalıyor termik santraller ve nükleer santraller. Termik santraller zaten fosil yakıtlarla çalışıyor. Nükleer enerjide de belli bir ısı seviyesine ulaşılmadan nükleer tepkime yaratmak mümkün değil, bunun için yine fosil yakıtlar gerekiyor. Soğuk füzyon diye bir şeyden söz ediliyor ama sadece kuramsal bir alanda...
Bir diğer seçenek, doğada yeniden üretilebilen (odundan üretilen kömür, tahıllardan dizel yakıtı üretimi gibi) kaynakların çeşitlendirilmesi ama bu kez de tarım alanlarının gün geçtikçe daraldığı, dünya nüfusunun giderek arttığı gibi bir paradoksla karşı karşıyayız.
Bu öyle bir problem ki, çözümünü bulabilen herhalde bilinen tüm bilim ödüllerini rahat rahat alabilirdi.
***
Bir düşünün...
Mutlaka insanın doğa ile birlikte yaşamını sürdürmesinin bir formülünü bulmak zorundayız. Biz derken dünyada yaşayan herkes anlamına geliyor. Ne kadar bir nüfusun, nasıl bir üretim modeli ile varlığını sürdürebileceği problemi... İnsan hakları kavramını bile yeniden ele almayı gerektirebilecek küresel bir tehdit.
İnsanoğlunun sanayileşme sürecinden bu yana, özellikle fosil yakıt kullanımının hayatın her alanına yayılmasıyla, üretilen her şeyin bir de kirlilik maliyeti var. Nüfus artıyor, talep artıyor. Buna bağlı olarak üretim artıyor, kirlilik de artıyor, dünyaya oksijen sağlayan ormanlık alanlar azalıyor. Sonra, küresel ısınma dediğimiz olgu var... İnsan söz konusu olduğunda, diğer unsurlar aynı kalmak kaydıyla, bugünkü koşullardan çok daha ağır koşullarda varlığını sürdürebilir. Fakat denizde bir derecelik bir ısınma neticesinde varlığını devam ettiremeyecek olan plankton türleri, varlığı onlara bağlı daha üst düzey canlılar var. Karada, belli bir coğrafi genişliğe sahip olmadığında yok olacak türler var. Bitki türlerinin bir kısmı, sadece belli sıcaklıklarda, hatta belli nem oranlarında var olabiliyor. Bunlarda kayda değer bir kayıp yaşandığında, insanoğlunun sentetik çabaları aradaki boşluğu kapatmaya yeterli olmayacaktır. Sonra savaşlar, salgın hastalıklar, kitlesel ölümler kaçınılmaz.
Aslında bir çıkış var ama dile kolay yapması zor. Üretim ve tüketim miktarlarını doğayı tehdit etmeyecek seviyede tutmak. Bunun için ekonomiyi, kültürü, sosyal yaşamı, yeni baştan dizayn eden, doğayı da kollayan bir anlayış gerekiyor.
Başka çıkış yok.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com