99 YIL ÖNCE 16 MAYIS
17 Mayis 2018 08:44:15
Birinci Dünya Savaşı bitmiş, Osmanlı yenilgiyi kabul etmişti. İtilaf devletleri Türklerin bin yıllık vatanını bölüp parçalamıştı. Türklere sadece ortada bir avuç Türkün barındığı bir bölge bırakılmıştı. Memleket savunması için o cepheden bu cepheye savaşan subaylar ve askerlerin baba ocaklarına döndüklerinde, işgal altında olduğunu görünce duyduğu hayal kırıklığını bir düşünün.
Daha iki buçuk yıl önce Çanakkale'de vatan savunması için en olanaksız emirleri veren İstanbul Hükümetinin, yüz binlerce can pahasına savunulan Çanakkale'den itilaf devletleri gemilerinin geçişine izin verip Sarayburnu açıklarına demir attığında, bu askerler neler hissetmiştir? Mustafa Kemal, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy ve en üst rütbeliden, piyade erine dek binlerce başka savaşçının vatan savunması esnasında yanlarında can veren dostlarına verdiği sözlerkan bağıyla perçinlenmiş sözleryok mudur?
Bu sözlerin tutulması, en azından tutulması için savaşılması önündeki engellerpadişah, halife, hükümether gün bir sonraki gün batımını görmeyebileceği düşüncesiyle uyanan ve güvendiği tek şey siperdeki silah arkadaşı olan askerler için ne ölçüde muteber kabul edilir dersiniz? Cevap Nutuk'ta verilmiştir aslında: " Öyleyse sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi?Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak."
***
15 Mayıs 1919 günü Padişah Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa'yı makamına çağırır. Bu ikili, Vahdettin'in veliaht olduğu dönemden başlayarak geçmişte birçok vesileyle bir araya gelmiştir. Dahası son altı ayda Mustafa Kemal de arkadaşlarıyla birlikte askeri ve siyasi planlar yapmış, bu arada da beş kez Vahdettin ile görüşmüş, nihayetinde tek çarenin padişahtan umut kesmek olduğu sonucuna varmıştır.
Bu altıncı görüşmede, Mustafa Kemal Yıldız Sarayı'nın camlarından baktığında, boğazda topları saraya çevrili halde sıra sıra dizilmiş düşman zırhlılarını görür. Otururlar; birbirine öyle yakındırlar ki dizleri birbirine değmektedir. Vahdettin üstünde bir kitap duran masaya dirseğini dayar ve Mustafa Kemal'e o ünlü sözleri söyler:
"Paşa, paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa! Devleti kurtarabilirsin."
Vahdettin, bunları Kurtuluş Savaşı'nın başlatılması için mi söylemiştir, yoksa Mustafa Kemal'in böyle bir girişimde bulunması ihtimali olduğunu haber almıştır da ondan mı böyle konuşmuştur, bugün bile tartışılan bir konudur. Ancak bu talebi Mustafa Kemal'e ifade eden Vahdettin, o güne dek veliahtlık döneminden son döneme kadar yaptıkları onlarca görüşmede, Anafartalar Kahramanı'nın kendisinden talep ettiği her şeyi ya reddetmiş, ya da savsaklamış, hatta Enver ve Talat Paşaların görüşleri doğrultusunda hareket etmeyi seçmiştir.
Mustafa Kemal 15 Mayıs 1919 günü Yıldız Sarayı'nda o görüşmeyi yaptığında, çoktan eyleme geçmiştir ve yapmayı düşündükleri için Padişah Vahdettin'in talimatına ihtiyacı yoktur. Yine de kendisine tevdi edilen müfettişlik görevi, tasarladıkları için biçilmiş kaftandır.
***
Aynı gün öğleden sonra onu Samsun'a götürecek olan Bandırma Vapuru'nun kaptanı İsmail Hakkı Bey'i çağırır, yolculuk bilgilerini ister, ertesi gün öğle üzeri hareket edeceklerini söyler.
16 Mayıs günü Sirkeci garı açıklarında, İngilizler tarafından vapurda arama ve kontroller gerçekleştirilir. Mustafa Kemal, Beşiktaş İskelesi'nden motor ile boğaza açılır, Kız kulesi açıklarında vapura biner. Vapurun işgal kuvvetlerince torpidolanarak batırılacağını söyleyen Rauf Bey'in ihbarı bile süreci geciktiremez.
Gemide, Mustafa Kemal'den başka Müfettişlik Kurmay Başkanı Kazım Bey, Müfettişlik Kurmay Başkanı Kurmay Albay Mehmet Arif Bey, Birinci Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey, Müfettişlik Topçu kumandanı Binbaşı Kemal Bey, Ordu Sıhhiye Başkanı Dr. Albay İbrahim Bey, Sıhhiye Başkan Yardımcısı Dr. Binbaşı Refik Bey, Müfettişlik başyaveri Yüzbaşı Cevat Bey, Müfettişlik İkinci Yaveri Üsteğmen Muzaffer Bey, Emir Subayı Yüzbaşı Ali Şevket Bey, Kurmay Başkanı Emir Subayı Üsteğmen Hayati Bey, Yüzbaşı Mümtaz Bey, Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey, Karargah Komutanı Yüzbaşı Mustafa Bey, İaşe subayı Abdullah Bey, Şifre Katibi Faik Bey, Şifre Katibi yardımcısı Memduh Bey, 3. Kolordu komutanı Kurmay Albay Refet Bey ve Refet Bey'in yaveri Üsteğmen Hikmet bey de bulunmaktadır. Dört başı mamur bir karargah yani...
İstanbul'da bulunan itilaf devletlerinden bir subay, 16 Mayıs'ta yola çıkan Bandırma adlı vapurun yolcu listesinde Mustafa Kemal ve diğer takip edilen kişilerin isimlerini görünce irkilir. Hemen Babıali'ye koşar, hariciye vekaletine dayanır. Aldığı cevap, "Çok geç, artık kuş uçtu" olur. Rauf Bey'in belirttiği İngiliz gemisi Bandırma Vapuru'nu izlemeye alsa da, fırtınalı havada Bandırma'yı kaybeder. Kaptan İsmail Hakkı Bey, kıyıya yakın seyredecek, bir düşman saldırısı halinde gemiyi karaya oturtacaktır
Karadeniz'e sert bir hava hakimdir, deniz dalgalıdır. Seyrini sürdüren Bandırma, 17 Mayıs günü gece saat 23.00 civarında İnebolu Limanı'na girer, 18 Mayıs 1919 tarihinde öğle üzeri 12.00'de de Sinop Limanı'na yanaşır. Üsteğmen Hikmet Bey kıyıya çıkar ve yolda olduklarını Samsun Tümen Komutanlığı'na telgrafla bildirir. Bandırma Vapuru ile yolcuları, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a varır.
Bu yeni, daha zorlu bir yolculuğun başlangıcıdır.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com