NEREDE O ESKİ TEDRİSAT?...
18 Eylül 2018 08:45:36
Yeni eğitim öğretim yılı başladı. Güncel olarak bakınca eğitim alanının birçok sorunu var. Bunun başında bu alanı yönetenlerin ne yapacaklarına karar verememeleri geliyor. Zırt pırt sistem değişiyor, yeni sınavlar konulup eski sınavlar tu kaka ediliyor.
Fakat tüm alanlarda olduğu gibi bu alanın da geliştiğini görmek gerekiyor. Çocuklar okuma yazmayı, dört işlemi bundan otuz kırk yıl öncesine göre çok erken öğreniyor. Lise çağına gelince trigonometri veya integral lisanlarında konuşmayı rahat rahat beceren öğrenciler var. Öğretmenler ve öğrenci arasındaki ilişki, velilerin eğitim alanına bakışı, toplumun bu konuya verdiği önem gibi şeylerde büyük mesafeler alındı.
Ne kadar beğenmesek de devletin okullara verdiği destek de çok değişti.
***
Bizim kuşağın ilkokula başladığı yıllarda siyah önlükler, beyaz yakalar vardı. Genelde siyah önlükler beş yıllık ilkokul döneminde iki kere alınırdı, bu yüzden üçüncü ve beşinci sınıfların önlükleri göbeklerinin biraz altına inebilirdi. Yakalıklar ucuz olduğundan onların senede bir kere değiştiğini belirtmem gerek.
Köy okullarındaki bendeniz böyle bir okulun eti öğretmene, kemiği veliye ait çocuklarındandımeğitim öğretim yılının başlangıcında, öncelikle veliler sırtlarında küfelerle okula odun getirirdi. Öğretmenler ne kadar odunların yarılmış olarak getirilmesinde ısrarcı olsa da veliler işin kolayına kaçmak için ne kadar budaklı odun parçası varsa onları küfelerine yükler öyle gelirdi.
Bugünlerde bilinmeyen bir şey. Sınıf nöbetçileri, tebeşir görevlisi gibi görevlerin yanında, öğrencilerin bir de soba yakma sırası diye bir şey vardı. Dördüncü ve beşinci sınıflar, okuldaki sobaların sabah saatlerinde öğretmen gelmeden yakılmasından sorumluydu. Sobayı yakmak için bir şişe içinde gazyağıbunun ne olduğunu bilmeyenler bile vardır bugün bulundurulurdu. Maazallah bugün olsa haberlerde öğretmen ve idarecilere kızan okul öğrencilerinin okulu kundaklaması için vesile olarak görülebilirdi. Hiç okuluna gazyağını basıp ateşe veren öğrenciler dair bir şey işitmemiş olmamız, o dönemdeki öğrencilerin macera tutkusunun bugünküne göre daha zayıf olduğunun göstergesidir.
***
Eğitim öğretim teknikleri de bugünküne göre çok daha "Etkili" idi. Etkili dedikse daha hızlı öğrenmek anlamında değil, öğrencinin bedeni üzerinde hayli etkili yöntemlerdi bunlar. Gestalt psikolojisi, pedagojinin temel ilkeleri, tümevarım, tümdengelim gibi şeyler değil, her okulun öğretmenler odasının kapısı arkasında bulunan bir kızılcık sopasıydı bu etkiyi yaratan şey.
Öyle tembel ve haylaz öğrencilerin etki altında kaldığını zannetmeyin. Çalışkan ve uslu öğrenciler bile günü geldiğinde bu kızılcık sopasının tedrisatından geçerdi. Mesela, sabahları temizlik kolu sorumlusu tırnak kontrolü yapardı. Tırnaklarınız uzunsa, bunun doğanın ve devletin kanunlarına ne kadar aykırı olduğunu kızılcık sopası öğretirdi. Siyah önlüklerin her iki cebinde terinizi silmek, sümüğünüzü temizlemek için birer mendil bulundurulurdu. Bunların kirli olması, hatta düzgün katlanmaması bile temizlik kolu kontrollerini geçememeniz sonucunu doğurur, kızılcık sopasının yola getirici darbeleriyle doğru yola yönlendirilirdiniz.
Sınıf başkanı kızlardan ise erkek öğrencilere zulüm olsun diye numaranızın en sudan bahaneyle tahtaya yazılması işten değildi. Ödevinizi yapmamışsanız, soruyu bilememişseniz, derse geç kalmışsanız yine aynı tedrisat sürecinin nesnesi olurdunuz. Bütün bunları atlatmayı başarsanız bile sınıfta teneffüs dönüşü oluşan gürültünün desibeli devlet ve milletin istediği seviyenin üstündeyse sıradayağı diye bir uygulama kapsamında kızılcık sopasının karşısında esas duruşa geçmeniz gerekirdi.
Anlayacağınız o günlerdeki okullarla bugünkülerin bir tek ismi aynıdır...
***
Yine de o günleri küçümsediğimiz anlamına gelmesin. Çocukluğumuzda yaşadığımız köyde elektrik yoktu. Evlerde su yoktu. En basit ihtiyaçları karşılamak için ilçe merkezine haftada iki gün gelen dolmuşla seyahat dışında bir çare yoktu.
Bu ortamda, Öğretmen lisesi mezunu, daha ana kucağından başka yer bilmeyen, çocukluğu daha yeni aşmış gençler yeni bir dünyanın kapılarını aralamaya çalışıyordu. Bugün elektriği, suyu, telefonu olmayan bir köyden geçtim, internet erişimi olmayan bir yere bile kimse adımını atmaz. O insanlar olmasa, aralarında bizimki de bulunan birçok kuşak, daha var olduklarını anlayamadan kaybolup gidecekti.
Yukarıda anlatılanlar birinin suçu falan değil, her yer aşağı yukarı böyleydi. Eğitim anlayışı buydu. Sonra elektrik geldi, televizyon geldi, evlerde su musluktan akmaya başladı, hayat değişti. Hayat değişirken eğitim anlayışı da değişti. Bu değişimin mimarları, yukarıda şikayet ediyormuşuz gibi görünenaslında öyle değil, realite böyleydi de ondan anlattık her türlü zorluk ve yokluğa rağmen inat edip o haytaları adam etmeyi kendine vazife edinen o eski nesil öğretmenleridir.
Bugün birazı yaşıyordur, birazı için ise hak vaki olmuştur. Ebediyettekilere Allah'tan Rahmet, yaşayanlara da uzun ömürler diliyorum. Tüm eğitim camiasının 2018-2019 Eğitim Öğretim Yılı hayırlı uğurlu olsun.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com