![DÜVELER TÜRKÇE BİLİYOR MU?](https://www.degisimmedya.com/image/editor/3437_huseyin-aksakalim.jpg)
DÜVELER TÜRKÇE BİLİYOR MU?
24 Ekim 2018 08:46:42
Geçtiğimiz günlerde, Karadeniz Ereğli İlçe Tarım Müdürlüğü, 22 çiftçiye, 110 sığır hibe etti. Devlet eliyle katledilen hayvancılığı girdiği komadan çıkarmak için cılız, neticesi şüpheli bir çaba. Yine de içerdiği iyi niyet nedeniyle umut üretmeyi başarıyor.
Bu ülkede yaşayan hemen herkes bir şekilde kırsal kökenlidir. Çoğu kişi hala bayram tatillerini babalarının yaşadığı veya mezarının bulunduğu köylerde geçirir. Ne kadar artık "Köy" denilen yerler çocukluklarının geçtiği yerleşimlerle en ufak benzerliği kalmamış bile olsa...
Eskiden, köy yaşamı, sürekli bir varoluş mücadelesinin devam ettiği bir arenaydı. Aynı evde yaşayan birleşik ailelerin her bir ferdinin yanı sıra, kümesteki tavukların, ahırdaki ineklerin, öküzleri, katırların iaşesini sağlamak için kurulmuş, küçük ölçekli bir üretim düzeniydi bu. Kümesten yumurtayı aldığınızda, onu pişirmek için öküz ve katırlarla getirilen odunları yakacak olarak kullanmak gerekiyordu. Köyde yaşayanlar, çoğunlukla kadınlar, çoğu zaman kendisi için yük taşıyan hayvanları beslemek için sırtlarında saman, ot, mısır sapı taşırlardı. Bir köy mutfağının ihtiyacı olan her şey köyde üretilir, paraya tuz, şeker ve yağ haricinde nadiren ihtiyaç duyulurdu.
Seksenli yılların başından itibaren değişen bir dünyada değişmeden kalmanın mümkün olamayacağı, meramını anlatacak kadar okuma yazma bilmeyen taşra insanları tarafından bile anlaşıldı. Bu üretim biçiminin kademeli olarak ortadan kaybolması, ancak edilgenliği yazgı kabul etmiş, doğdukları yerde ölmekten başka arzusu olmayan kişiler tarafından mukadderatın bir cilvesi olarak kabul gördü. Karadeniz Ereğli'nin birçok köyünün meraları ve köyün bağlantısı karayolları tarafından koparıldı. Toprak artan nüfusu besleyemez hale gelince yükünü dengini sırtlayıp, demir çarık demir asa göç yollarına düşmek zaruri hale geldi. Köyde kalanlar da bu kendi kendine yeten komplike üretim biçimini bırakarak, karşılığında elde edebilecekleri parayla diğer ihtiyaçlarını kısmen karşılayabilecekleri fındık tarımına yöneldi. Araziler bölünmüş olduğundan bu da çoğu zaman sadece ek gelir sağlamak haricinde bir şeye yaramadı ve göç tüm hızıyla devam etti.
Seksenli yılların başlarında Karadeniz Ereğli'nin nüfusunun yüzde yetmişi köylerde yaşayanlardan oluşuyordu, bugün ise durum yaklaşık olarak tam tersi. Yüzde yetmiş şehir ve beldelerde, yüzde otuz ise köylerde ikamet ediyor yani...
***
Ekonomi liberal olacaktı ya... Daha rantabl üretim, daha fazla gelir olacaktı. Bugün köylerde yaşayanlar bu nedenle ne sığır besliyor, ne de öküzleri ve katırlarıyla üretim yaptıkları tarlalarda ter döküyor. Neticede kendi başına yeterli nadir ülkelerden saydığımız memleket, kendi ihtiyaçları için başka memleketlerin köylülerinin veya tarım sektörlerinin ürettiklerini satın almak zorunda. Köylerde yaşayan kişiler azık saydıkları tüketim maddelerini emekli maaşlarını çekmek için gittikleri kent merkezinden sağlıyor. Bir insan ömrü içinde bu kadar büyük bir değişimin nasıl gerçekleştiğine şaşıyor insan.
Geçtiğimiz gün, Karadeniz Ereğli İlçe Tarım Müdürlüğü'nün çiftçilere düve hibe etmesi yeni bir uygulama değil. 1990'ların ikinci yarısında, Benelüks ülkeleri kökenli sığırlar köylere dağıtılmış, bu sığırların sütünün maddi kazanca dönüşmesi için süt işleme tesisleri de kurulmuştu. Hatta Ereğli Zonguldak Yolunun hemen yakınında geniş bir alan, tarım organize sanayi bölgesi olarak düşünülmüştü. Süt tesislerinin battığını, OSB'nin hiç hayata geçmediğini hatırlatalım. Sonra bu sığırların gerek üretimi, gerekse beslenmesi, gerekse de iklime uyum sağlamasında büyük sorunlar yaşanmış, üreticiler başlarına bela olan bu hayvanlardan kurtulana kadar akla karayı seçmişti. O günlerde yeni gelen ineklere, hayatlarında bir gün yurt dışına çıkmamış, tek kelime yabancı dil bilmeyen köylülerin "Kom, kom kızım, kom/ Türkçesi, gel kızım gel" diyerek ineklere seslenmesi, çıkışı batı medeniyetinde bulmuş bir toplumun burnunu sürtmesini ifade eden ironik bir hatıraya dönüşmüş durumda.
Neyse ki bu sefer düveler Türkçe biliyor. İlçe Tarım Müdürlüğü'nün getirdiği düveler Kars-Ardahan yöresinden olduğundan, biraz aksanlı da olsa Batı Karadeniz insanının söylediklerini daha rahat anlayabilir. Bu girişimin öncekinden tek farkı bu mudur? Öyle olmamalı, zira köylerde yaşayanlar hayvancılık yaparak geçimlerini sağlamanın bir yolunu bulamayacak olursa, öyle hibeydi, destekti falan diyerek hayvancılığın yaşamasını beklemek saflık olacak.
Hem daha önce hayvancılık faaliyetlerinin sürdürüldüğü meraların büyük bölümü bugün fındık arazisi. Fındık üretiminin de kendine göre bir sürü sorunu var. Bu iki üretim biçimi bir yandan kendi iç sorunlarıyla mücadele ederken, bir yandan da kendi aralarındaki çelişkileri de çözmek zorunda. Dahası, köylerde eskiden var olan hayvancılık geleneğinin yerinde yeller esiyor. Eğer bu iyi niyetli girişim başarıya ulaşacaksa, meseleye biraz daha kapsamlı yaklaşmakta, tarımın ve hayvancılığın atalarımızın yaptığı işten bambaşka bir üretim sahası, geleceğin mücbir sektörlerinden olduğunu cümle aleme gösteren desteklerde bulunulmasına ihtiyaç var.
Yoksa düveler Türkçe biliyor dahi olsa, maksadı hasıl kılmak mümkün olmayabilir.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com