![BİR DE BAKMIŞSIN Kİ...](https://www.degisimmedya.com/image/editor/3437_huseyin-aksakalim.jpg)
BİR DE BAKMIŞSIN Kİ...
02 Kasim 2018 08:41:35
Ağacı seyrederken ormanı gözden kaçırmamak gerekir.
Körlerin önüne bir fil getirmişler, bacağından tutan direk, hortumundan tutan hortum, kulağından tutan yelken, kuyruğundan tutan da ip demiş.
Toprak solucanlarının sadece dokunma ve koku duyuları varmış. Bu yaratıklar büyük ihtimalle kendi meşreplerince dünyayı hakkıyla anladıklarını zanneder, fakat tek bildikleri karanlıkta burunlarına sürtünen şeydir o kadar.
İnsanoğlu da çevresinde karşılaştığı her olguyu bilgisi, görgüsü çerçevesinde değerlendirir. Dünyasının büyüklüğü, evrene bakış açısının ne denli geniş olabileceğini belirler. Kimi olgulara gereğinden fazla yakından bakar, kimisi ise gereksiz bir mesafeden.
Her ikisinin sonucu da yetersiz bir algıdır.
***
Bu girizgahı, siyasetin iyiden iyiye ısındığı bugünlerde, retoriğin daha ziyade "Kimin kimin adamı", "kimin kimi desteklediği" şeklinde kurgulanması nedeniyle yapmak icap etti.
Anlatmayı sevdiğim fıkralar vardır.
Fizikçi, kimyacı ve antropolog, bir kır gezisi sırasında ormanda kaybolmuş. Bu arada bastıran sağanak yağmurda iliklerine dek ıslanmışlar. Tam soğuktan tir tir titrerken, karşılarına bir kulübe çıkmış. Kapıyı çalmışlar, açan köylü, doğayla iç içe yaşayan insanların tüm içtenliğiyle karşılamış misafirleri.
Üçlüyü harıl harıl yanan sobanın karşısına oturmuş ve üstündeki çaydanlığa dem koymak için mutfağa girmiş. Bilim insanları bir yandan ısınırken etrafı incelemeye başlamışlar. Yerden iki karış yüksek bir taşın üstüne oturtulan sobayı ilk fark eden fizikçi olmuş:
"Sobaya baksanıza, atmosfer basıncının daha düşürülüp, bacanın çekimini arttırabilmek için yerden yükseltilerek, daha etkin bir yanma sağlanmış."
Kimyacı; "Hayır demiş, yerden yükseklik arttıkça, oksijen azaldığından, hava akımının sobanın kapak deliğinden daha iyi girip, karbon ile birleşimini sağlamayı amaçlamışlar bence" demiş.
Antropolog, "Yanma her şekilde olur, bu ateşi kutsal bilen ilkel toplulukların, onu yüceltmesi geleneğinden bugüne kalmış bir uygulama" demiş.
Derken, köylü gelip elindeki çaydanlığı yeniden sobanın üstüne koymuş. Kimin haklı olduğunu sormayı akıl eden fizikçi olmuş:
"Amca, şu sobayı niye iki karış yüksekliğinde bir taşın üstüne koydun?"
Köylü istifini bozmadan cevaplamış: "Boru yetmedi!"
***
Yani bu günlerde birileri oradan buradan istifa edip aday adaylığı kervanına katılıyor. Siyasette bir kariyer istiyorlar. Bir adayı gerçekten anlamak istemiyorsanız, onun kuyruğuna problemler takmaya başlarsınız. Bunun en basit, en kasaba politikası kokan yöntemi, şunun bunun adamı yaftasını sırtına yapıştırmaktır.
Fakat bir süre sonra uydurulmuş olan, gerçek olanın yerini alıverir. Liyakat yerini yandaşlığa, kayırmacılığa, yolsuzluğa bırakır. Ak koyun ile kara koyun birbirinden ayrılmaz hale gelir. Bu seçim sürecinde de maalesef algı operasyonları başladı. Netice liyakat üzerinden değil, dedikodulara bağımlı gerçekleşecek gibi sanki...
Dünyanın en fazla okunan fıkrasının Sherlock Holmes ile Dr. Watson'un kır gezisiyle ilgili olan olduğu iddia edilir.
Bunlar kampa giderler, gece olunca, vakit erince yatıp uyurlar. Bir süre sonra Sherlock Holmes, ortağı Dr. Watson'u uyandırır.
"Watson" der, yukarıya bak, ne görüyorsun?"
Watson cevaplar: "Sonsuz sayıda yıldız, Samanyolu galaksisinin ardında bulutsu görünümlü yıldız denizleri, buradan bakınca evrenin ne kadar büyük olduğunu algılıyorum. Felsefi açıdan insanın evren karşısında ne denli ufak olduğunu gösteren bir görüntü. Metafizik açıdan, Tanrı'nın yüceliğinin en önemli kanıtı. Ha, yıldızların konumuna bakılırsa saat gece yarısından sonra iki buçuk civarında."
Watson bir an durur ve ekler:
"Niye sordun şimdi bunu?"
Sherlock Holmes sinirlenmiştir:
"Behey ahmak, baksana, çadırımızı çalmışlar!"
***
Yani diyeceğim o ki, eğer yukarıda anlatılan körlerde olduğu gibi olguları sadece egosentrik mülahazalarla izah etmeye ve bu veriler üzerinden yönlendirmeye kalkarsanız, yerel seçimlerde verdiğiniz kararın doğruluğu şüphe götürür.
Birini seçersiniz seçmesine de, en sonunda bir de bakmışsınız, sizi gecenin çiyinden koruyan çadırınızdan olmuşsunuz. Bu yüzden karar verirken, tüm duyularınızın yanında aklınızın, mantığınızın da işlemesi yararlıdır. Dedikodular sadece dedikodudur ve yakından bir sorgulamaya tabi tuttuğunuzda çoğunun birinin lehine uydurma şehir efsaneleri olduğunu anlarsınız.
Zaten bu yüzden akıl ve mantığı sürekli teyakkuzda tutmak gerekiyor.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com