BUGÜNLERDE BİR ADAY ADAYI...
13 Aralik 2018 09:21:39
Hiç aday adaylarının ne düşündüğü, neler hissettiği, daha önce yaşamadığı ne gibi şeylerle karşılaştığı, düş kırıklıkları filan aklınıza gelmiş midir?
Her seçimde düşünmüşümdür bunu. Bir gün siyasete atılmaya karar verirsiniz, bir süre sonra bir yerlerde görev üstlenmek aklınıza gelir. Beklersiniz. Adaylık düşündüğünüz seçim süreci başlamadan önce aday adayı veya aday olduğunuzda neler söyleyeceğinizi düşünürsünüz. Bir gün gelir, o görevi sizden başka hiç kimsenin yapamayacağını, en azından sizin kadar iyi yapamayacağını düşünmeye başlarsınız. O makamın doğal sahibiymiş gibi görürsünüz kendinizi. Öyle ki aynaya baktığınızda gelmiş geçmiş en karizmatik şahsiyetlerden birini görürsünüz.
Bu psikoloji, bugünlerde milli piyango bileti almış sıradan bir vatandaşın, yılbaşından sonraki günü hayal etmesiyle hayli benzerdir. Nasıl bu vatandaş çevresini nasıl abat edeceği, ne yiyeceği, ne giyeceği gibi konularda hayal kurarsa, bir aday adayı dahadi bu noktada biraz daha net olalım, yerel seçimler olsunbelediye başkanlığını üstlendiği beldede nasıl yatırımlar yapacağını, layık olanları hangi görevlere atayacağını, olmayanların nasıl süreç dışına itileceğini filan hesaplar.
Bu aşamada adaylık başvurusu yaptığında, önemli ölçüde destek göreceğini düşünür, kalanları da bu arada geliştirdiği hitabet yöntemleriyle ikna edebileceği kanaatini geliştirir. Bir mahalle toplantısında mikrofonu eline aldığında vatandaşın etkilenmeyeceğini düşünmek hayli zordur bu aşamada...
***
Sonra seçim zamanı gelir. Bizim aday adayı kendisinden önce başvuru yapan aday adaylarını görünce içini bir sıkıntı kaplar. Adaylık açıklamaları manşetlerde yer alırken, kendisinin hakkı olan yere göz dikmiş bu yoldan çıkmışlara karşı bir öfke geliştirir. Geliştirirmez mi yoksa? Gider aday adaylık başvurusunu yapar. Partisi başvurusu için gittiğinde basını davet etmemiştir. Kısa bir bilgi notuyla aday adaylığı başvurusu haberleştirilir. Birinci sayfada yer bile bulamaz. Sonra bu eksiği kapatmak için kahvaltılı bir basın toplantısı yapar.
Aslında partide bir basın toplantısı yapmak istemektedir ama bu işi bilen partililer, basının kahvaltılı toplantılara daha fazla ilgi gösterdiğini söylemiştir. Sabahleyin berbere giderek traş olur. Kimse aday adaylığı açıklaması esnasında suratında bir jilet kesiğiyle fotoğraflanmak istemez çünkü. En kıyak takım elbise, ona en uygun, en şık kravat seçilir falan. Oh oh, basın mensupları salonu doldurmuştur. Hayli de aç görünen kişilerdir bunlar. Hesap ne kadar tutar acaba?
Basın toplantısı ayarlanmadan bir hafta önce yazılan metni okumaya gelir sıra. Yazarken, kelimelerin içinden aktığını, bir senfoniye dönüştüğünü hissetmiştir. Cebinden çıkarıp okumaya başladığı anda kelimeler anlamsızlaşır, altın pula, gümüş tenekeye dönüşür. Bu arada akıldan başıboş düşünceler geçer. Kahvaltı ederken çay kaşığını şıngırdatan kimdir? Arkada homurdanan biri mi var? Biri konuşmayı bir soruyla böler. Kısaca cevap verilir ama asıl zor olan açıklamanın bitmesinden sonrasıdır. "Niye aday oldun? Senin ne farkın var?" Kimse onun ne kadar farklı biri olduğunu görmüyor mu acaba? Bir şüphe düşer içine.
***
Bu arada başka aday adayları da can sıkmaya başlar. Aralarında ağzı iyi laf yapan, keşke ben düşünseydim denilen metaforlar üreten birileri çıkar. O aday adaylarına yakın bazı gazeteciler, bizim elemanın deveyi hamuduyla yutma niyeti üzerine yazılar döşenir. Fazla okunan yazılar değildir bunlar ama ya genel merkezin kulağına giderse? Nasıl bir partili aynı partinin mensuplarını bu şekilde taciz eder ki? İçindeki şüphe büyür. Bu arada karşı partiden aday adayı olanlar ayrı bir problem. İkide birde kendi partisini ve aday adaylarını küçümseyen açıklamalar yaparlar.
Genel merkez birkaç il merkezinde aday adaylarını görüşmeye çağırır. Akşam olur adaylıkları açıklanır. Düşünsenize, kalbiniz cebinizde, daha doğrusu cep telefonunuzdadır. "Bizim genel başkan yardımcısı beni çağıracak mı? Niye bu iş bu kadar uzadı? Falancanın hareketleri değişti, acaba bir yerden işaret mi aldı? Acaba bir şey yapsam dikkat çekmem mümkün olabilir mi? Bir radyo programı, bir gazete manşeti falan gibi mesela... Ya aday gösterilmezsem, çevremde beni destekleyen kişilerin başı öne düşerse? Aday adayıyken sürekli laf sokuşturan şu öbür aday adaylarından birini destekleyebilecek miyim?"
"Şu tarihte belli olur diyorlar. Bir Ankara'ya uzansam, milletvekilleriyle görüşsem, genel başkan yardımcılarından randevu alsam... Bu adamlara da güven olmuyor ki birader! Bir mavi boncuk ona, bir mavi boncuk bana, inanmıyorum artık bunların yalanlarına. Yine de ortalıkta daha fazla gözüken daha fazla akla gelir herhalde... Hm... Bir bakalım."
***
Üç aşağı, beş yukarı böyledir herhalde...
Ankara'ya görüşmeye giderken, adayın açıklandığını, artık zahmete mahal kalmadığını öğrenen aday adayları da olmuştur muhtemelen. Ankara'ya gittiğinde, orada başka bir aday adayıyla karşılaşınca, makûs talihin kapısını çaldığını anlayan da olabilir...
Bu tahminler, adayın kendisi ile ilgili. Aslında siyaset dediğiniz şey, kişinin kendi kariyeri ile içinde yaşadığı toplumda meydana getirmeye ahdettiği gelişmelerin optimum bileşkesidir. Kariyerini ön plana çıkaranların topluma yararlı olması vaki değildir. Kamusal meseleleri kafaya fazla takıp kariyerini ihmal edenler de neticeye biraz zor erişir. İkisinden de bir miktar olacak.
Ama zor işler bunlar. Niye daha avantajlı iken bazı kişilerin bu işlere girmediğinin de açıklaması bu aynı zamanda. Ağrımayan dişine kerpeten vurmak istemeyen kişinin siyasetle işi olmaz. Siyasete giren de ağrımayan dişini feda etmeye hazır olmalıdır. Aday adaylığı bitip de adaylık geldiğinde ise bambaşka bir süreç başlar. O süreci aday adaylığı sürecinden kolay zannetmeyin. Her aşamada bu işler daha da zorlaşır.
Günü gelince beraberce onu da anlamaya çalışırız.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com