ÇALIŞAN GAZETECİ DE NE DEMEK?
10 Ocak 2019 09:06:14
Bir şeyin çalışır durumda olduğu, çalışmadığı bir durum olduğunu veya o şeyin çalışmayanları da bulunduğunu ifade eder herhalde. Bu bakımdan birisi çalışan gazetecilerden bahsediyorsa, çalışmayan gazeteciler de var demek istiyordur.
Demek istedikleri emekçi gazeteciler olsa gerek. Fakat muhabir, basın mensubu, gazeteci filan derken işler karışıyor. Muhabir haber takibi yapan, bunları ilk ağızdan yazan kişidir. Basın mensubu denilince yazılı ve görsel basının üretim aşamasında herhangi bir rol üstlenen herkesi kapsıyor. Gazeteci denildiğinde sadece yazılı basın akla geliyor ama görsel ve işitsel medyada da gazeteciler bulunur. Zira Gazeteci haberleri kendisi yazdığı gibi, olguların anlamlarını ve aralarındaki ilişkileri en iyi şekilde kamuya arz etmeyi iş edinmiş kişidir. Haber yorum katmadan da yorumlanabilir yani.
Fakat Çalışan Gazeteci nedir? Bu ifadeyle gazeteciler sanki inisiyatif sahibi olmayan bir çarkın dişlisine indirgeniyormuş gibime geliyor. Gazeteciyse zaten çalışıyordur. Çalışmıyorsa zaten gazeteci değildir. Ha, basın mesleğinden emekli olmuş kişilere gazeteci denir mi tartışmak gerek. Büyüğe saygı babından ona da "Basın emeklisi" denilebilir. Fakat genelde "Duayen" deniyor. Bu kategorinin kast edildiği anlamıyla "Çalışan Gazeteci" kapsamına girdiği şüpheli yine de.
***
Türkiye'de Dünya Basın Özgürlüğü Günü, Çalışan Gazeteciler Günü, Basından Sansürün kaldırılmasının yıldönümü ve basın bayramı diye üç ayrı ikonik basın günü var nedense. İşin doğrusu gazeteciler kendilerine ayrılan günlerde diğer günlerden farklı bir şey yapmazlar. Ne bileyim tatil yapmazlar. Kendilerini kutlayan ekabirin kutlama mesajlarının haberlerini yazarlar, kendi koydukları çelengin törenini haberleştirirler. Bayramı bile çalışarak kutlanır gazetecilerin.
Yine de kendini "Gazeteci" olarak tanıtan herkesin aşırı çalışkan olduklarını düşünmemek gerek. Bu kişiler arasında öyle tembel kişiler vardır ki, kendi gittikleri haberleri bile yazmadıkları gibi, başka arkadaşlarının internet sitelerinden "Arakladıkları" haberleri takla attırmayao da ne demekse... güvercin mi bu? Ters takla, düz takla , ikili salto falanbile üşenir, aynen kendi gazetelerine koyuverirler. Böyle yapanların tembel olduklarını düşünüyorsanız, bilhassa tembel olduğu için bu meslekte bulunanların da olduğu söylenirse ne diyeceğinizi merak ediyor insan. Haftalarca kendi internet sitesine haber atmayanlar, yayınlarını periyotlarında çıkarmayanlar da vardır.
Bu kişilerin daha da beteri vardır. Birine kızıp gazete çıkaranı mı ararsın, seçim zamanı dışında çıkarmayanı mı? Sırf sübvansiyonlar elde etmek için gazete çıkaranları hiç saymayalım.
İşin ilginci, bunların bir salon toplantısında arz-ı endam ettiklerinde kendini en fazla "Gazeteci" kabul edenler arasında bulunmaları, kimsenin de bunlarla didişmemek için itiraz etmemesi mesleğin derin ironilerinden biridir.
***
Ah, dışı sizi yakarsa içi de bizi yakar!
Bütün bu işlerin hepsi bir "İfade Özgürlüğü" kavramının etrafında döner ki demokrasi ancak bu özellik var olduğu sürece mümkün olur. İdealde, gazeteci demek, birinci kaygısı kamuoyunun çıkarları olan, onların ifade özgürlüğünün gerçekleşmesini mümkün kılan kurumsal bir kimlik demektir. Bu da gazetecinin öncelikle iktidar odaklarını, ne bileyim devleti, belediyeyi, valiyi, kaymakamı değil, bunların hizmet etmekle mükellef olduğu halkı temsil etmesiyle mümkün olur. Uygulamada otorite temsilcileri en yukarıdan en aşağıya kadar, gazetecinin kendi görüşünü yansıtmasını tercih eder, buna uyanları muteber kabul ederler. Kimi zaman iktidar ve otorite halesinin etrafında ateşe uçan böcekler gibi dönmekte mutluluk bulanlar olur, fakat o zaman onlara gazeteci denmiyor. "Gazeteci" içinde yaşadığı toplumun özgürleşmesini sağlayacak bilgiyi üretmekten vazgeçtiğinde, oradaki düzene demokrasi denmez.
Söyleyecek çok şey var bu konularda. Bugünlerde pek güzel sınavlardan geçmiyoruz. Normalde şöyle düşünmek gerekir. Bir özgürlüğü savunmak, o özgürlük tehdit edildiğinde ne ölçüde direnç gösterdiğinizle ilgili bir şeydir. Hoşgörülü bir otorite temsilcisinin izin verdiği dönemlerde elde edilen özgürlük onu kullanana ait değildir. Ne zaman ki hoşgörüsüz bir otokrat sesinizi kısmaya çalışır, siz de her türlü baskı ve yıldırma yöntemlerine direnerek özgürlüğünüze sahip çıkarsanız o özgürlük sizindir. Fakat bu özgürlüğü korumak sadece gazetecinin işi de değil, zira haber alma özgürlüğü gazeteciye değil, kamuoyuna aittir. Tiraj ve reklam gelirleri ile bağımsız olarak ayakta durabilen bir gazete, tersi durumdakine göre haber alma özgürlüğüne daha rahat sahip çıkar...
Çok şey var söyleyecek dedik ya... Çalışan gazeteci denince bir de özlük meseleleri gündeme gelmeli muhakkak. Ne kadar geniş, ehlikeyif görünseler de, başka kesimlerin haklarıyla ilgili birçok şey yazıp çizseler de, iş kendi söküğünü dikmeye geldiğinde gazeteciden daha çaresiz olanı az bulunur. Anlayacağınız özlük hakları meselelerinde durum kötü. Sadece kol kırılır yen içinde kalır olduğundan diğer sosyal gruplar gibi kamuoyuna aksetmez bunlar.
Bu yazıda onca sıkıntıyı dile getirdim. Tüm mesleki yaşantım boyunca bu sorunların gerçekte çözülmek isteniyor mu istenmiyor mu dişe düşünmüşümdür.
Halen o veya bu yönde bir kanaat edinmiş değilim.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com