UYSAL'IN İSTİFASI
19 Ocak 2019 09:08:12
Ben bir savaşçıyken vurdular koca davullara,
Cümle alem altın tozu saçtı atımın ayaklarına;
Oysa yüce bir kralım şimdi, cümlesi izliyor beni,
Şarap kadehimde zehir, sırtımda hançerlerle...
Robert Ervin Howard'ın 1932'de bir öyküsünün bölüm başlığı olarak yazdığı bu dörtlük, genelde siyasetin ve iktidarın doğasının, özelde de Karadeniz Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Uysal'ın dört yıllık serüvenini özetliyor sanki. Bu dörtlüğü, seçim dönemi yaklaşmış olsa da henüz tam olarak seçim sathı mailinde değilken kendisine okuduğumda Uysal tebessüm etmekle yetinmişti.
O tebessüm, beş yıla yakın süre sonra, üç başbakan, iki cumhurbaşkanı, üç seçim, referandumlar, bir darbe girişimi yanında, üç vali, üç kaymakam, bir sürü belediye başkan yardımcısı gelip geçtikten sonra, nihayet çanların kendisi için çaldığını kabul etmeye mecbur bırakıldığı o toplantı için Zonguldak, Ereğli ve Alaplı'dan toplam otuz iki gazeteci ve üç belediye basın danışmanının hazır beklediği belediye başkanlığı makamına girdiğinde Uysal'ın dudaklarındaydı hala. İki tebessüm arasındaki fark nasıl tarif edilebilir? Belki, üstünde katıldığı seferin tozlarıyla, yol yorgunu, uğruna savaştığı evde bıraktığı çocuklarının kendisini hatırlamadığını gören ve yalnızlığını sonunda fark eden bir eski tüfek askerin acı tebessümü derseniz, aşağı yukarı gerçeğe yakın bir noktaya ulaşmanız mümkün olabilir...
Uysal konuşmasına her zamanki temenna ve teşekkür cümleleriyle başladı. Fakat önceden hazırlanmış, üzerinde iyiden iyiye düşünülüp taşınılmış, bir kelime eksik, bir kelime fazla edilmemesi karar bağlanmış bir metin olduğu ayan beyan ortada olan metni okumaya başladığında, ses tonu birden sertleşti.
"... Buranın bir evladı olarak neler yaptığımı, nasıl yaptığımı, niçin yaptığımı, nelere önem verdiğimi, neyle mücadele ettiğimi anlayın, anlamaya çalışın, anlatın. Eğitim, kutsallarımız, geleceğimiz, halkımız mı demişim, yoksa benim, ailemin, siyasi geleceğim, rantım mı demişim..." derken, Uysal'ın sesinin titremeye başladığını krem renkli koltuklarla dolu makam odasında bulunanlardan fark etmeyen kalmamıştır herhalde.
Uysal vurgulamak istediğini göstermek ister gibi üstüne basa basa "2013 yılında aday adayı olarak katıldığım AK Parti'den bugün itibarıyla istifa ediyorum. Biliniz ki ayrılmak zorunda bırakıldım. Kopartıldım. Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a sevgim ve saygım ömrüm boyunca devam edecek," dediğinde, başka bir zaman, başka bir dünyada başladığı AK Parti serüveninin sona erdiğini ilan etmiş oldu.
Girişteki şiire dönecek olursak, Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Uysal'ı "Kadehte zehir, elinde hançerle" izleyenler hedeflerini buldu demek herhalde yanlış olmaz.
***
Fransa'da 1789 Fransa ihtilalinin ardından, ihtilali gerçekleştirenlerin iktidar mücadeleleri, ihtilalcileri de giyotinin önüne götürür. Kendisi de en yakın yol arkadaşı Robespierre tarafından giyotinin altındaki kütüğe yatırılan İhtilalin ilham kaynağı önderlerinden Danton bu durumu "Devrim kendi çocuklarını yiyor" diye bugüne dek ulaşan ikonik bir cümleyle anlatır.
"Sen de mi Brütüs, öyleyse yıkıl Sezar!" cümlesini az buçuk tedrisattan geçmiş herkes bilir. Tarihçiler, Roma Hükümdarı Sezar'ın bu cümleyi etmediği konusunda hemfikir. Bu cümle İngiliz Oyun Yazarı William Shakespeare'nin Julius Caesar oyununun ikonik sahnesi nedeniyle dünya genelinde bunca yaygınlaştı.
Konsey üyeleri bir salonda toplanır, Sezar'ı ortalarına alırlar, sonra biri tiranı bıçaklamaya başlarlar. Sezar kendisine bıçak saplayanlar arasında oğlunu da görünce bu tarihi cümleyi söyler.
Biliyorsunuz Hüseyin Uysal bir hekim, bir cerrah. Nakledilen organın vücuda uyum sağlamaması hallerini bilir. Açık olan şu, demek ki AK Parti gövdesine yapılan Uysal Nakli tutmadı. Aday olsaydı şansı nedir bilinmez. Uysal'ın istifası ile ortaya çıkacak "Mağdur edildiği" algısı, belki bugüne kadar hiç olmadığı kadar lehinde bir sempati uyandırması mümkün olabilir mi diye geliyor akla.
Yukarıdaki edebi ve tarihi metaforlara dönecek olursak Uysal, Ereğli Kent siyasetinde yıllar boyu gönderme yapılacak, gelecekte ikonik bir cümle olarak alınacak bir sözünü miras bırakmış olabilir:
"Biliniz ki ayrılmak zorunda bırakıldım, kopartıldım!"
***
Soru şu?
Kim ayrılmak zorunda bıraktı, kim koparttı?
Onu bilmem, en azından kendi bildiklerim için garanti veremem. Şu anda olayın sıcaklığı sürüyor. Belki bir ara onları da tartışırız. Belki Uysal'ın istifasının siyasetin yerel dengeleri ve yerel seçime nasıl etki edeceği konusunda da bir şeyler söylemek gerekir. Zira şu an şekli şemali tam belli olmasa dazira başkan sorulara cevap vermiyor şimdilikatış hedefsiz olmasa gerek.
Şunu biliyorum: Uysal istifasıyla aynı andan bir protesto, bir intikam hamlesi yaptıysaeğer yaptığı buysakopardığı lokma bugüne kadar koparmayı başardıklarından çok daha büyük bir lokma olacaktır.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com