BİR YAZIYA İTİRAZ EDEN BİR YAZI...
21 Subat 2019 09:06:01
Tabii tüm partiler dava partileridir.
Fakat herkes çok iyi bilir ki parti mensupları içindekilerden kimisi sahiden dava adamı, kimisi de gücün cazibesi etrafında ateş etrafında toplanan yusufçuklar gibi bir araya gelen kişilerdir. Birinci grup her partide, ikinci grup daha ziyade kitle partilerinde bulunur.
Otuz yılı aşkın süredir dostlarım arasında yer alan Gazeteci İzzet Aslanbay, oy oranı nispeten küçük olan siyasi partiler için görüşlerini yazdığı bir yazıda, aynen şöyle diyor:
"Oy yüzdesi çok daralmış ve hemen hemen hiçbir birimde seçim kazanma şansı olmayan küçük partilerin varlık nedenini de savaş/siyaset stratejisi üzerinden yeniden okuyabiliriz. Bu türden küçük partilerin ve isimlerin kim daha fazla ganimetten pay verirse ona göre pozisyon almaları stratejinin ve hayatın bir gerçeğidir. Bu ganimet günümüz koşullarında ya birkaç meclis üyeliği, ya görevine konumuna göre bir atama, iş imkanı ya da direk maddi destek olacaktır"
Sevgili İzzet, "Bu türden küçük partilerin..." diye başladığı cümleyi koyulaştırarak vurgulamış. Ne yazık ki bu yazı oy oranı düşük partilerin kendi gerçekliğiyle değil, kitle partilerin bu partilere yönelik basmakalıp yakıştırmalarıyla daha çok örtüşüyor. Aslanbay, "Oy yüzdesi daralmış partilerin" saydığı çeşitli türden menfaatleri reddettikleri ve davalarına sarıldıkları, bu yüzden sadece geriye kalan dava adamı çekirdekleriyle devam ettikleri gerçeğini görmezden geliyor.
İtirazım buna...
***
Mesleğimiz gereği seçimde yüzde iki oy alamayacaklarını bildiğimiz halde sanki iktidar olacakmış gibi kendi görüşlerini inatla savunan siyasilerle sayısını bilemeyeceğim kadar çok karşılaştım.
Aslanbay'ın "Talas Savaşında saf değiştiren Türk kökenli paralı askerler" örneği üzerinden değerlendirdiği bu "Oy yüzdesi çok daralmış" partilerin üyeleri, ister sağ, ister soldan gelsin, savundukları temel bir görüşleri ve bakış açıları olan, bu bakış açısından evreni sorgulayan ve yorumlayan kişilerdir. Eğer merkez partilere kalsa, çoğulculuğun dibine incir suyu dökülecekken, merkez partilerin genel merkezin tebligatlarını papağan gibi ezberleyen ve birey olmaktansa sürünün parçası olmayı yeğleyen seçmenlerinin tekilci bakış açısına mecbur kalabilecekken, bu sayısı az, iddiası büyük insanlar sayesinde merkez seçmenin aklına hayaline gelmeyen bakış açıları konuşulabiliyor. Yeni ufuklar açılmasına olanak veriliyor.
Yakın dönem siyaset geçmişimizde, son yerel seçimde Saadet Partisi'nin aykırı çıkışları topluma niye bu kadar anlamlı geldi biliyor musunuz? Bazı itirazlar merkez partiler tarafından yapıldığında yavan bir tat bırakırken, merkeze yanaşmaktansa merkezi kendisine çekmek isteyen bu partinin mensuplarının kendi bakış açılarından tespitleri, dava adamlarının söylemi olarak kabul edildi de ondan.
Anlayacağınız şu... Çoğunluk güce daha yakın olmayı cazip bulabilir ama tarihte ve kültürde iz bırakan kişilere bakın, büyük bölümü çoğunluğun reddettiği, inatla kendi bildiğini yapan kişilerdir.
***
Madem tarihten gideceğiz.
İbn Haldun'un Umumi Tarih'ine önsöz olarak yazdığı ve toplumların dönüşümleri hakkındaki görüşlerini anlattığı Mukaddime'sinde göçebe toplumların fatih ruhunun, statükocu kentlilerin konformizmine galebe çalacağına vurgu yapması Talas Savaşı'nda yaşananlardan daha anlamlıdır bu bakımdan. Türklerin Arap-Pers Coğrafyasında kurduğu hanedanlarMısır Memlukları, Zengi hanedanı, Selçuklular, AkkoyunlularHaldun'u destekleyen örneklerdir. Neticeleri hep iktidara çıkar. Kendi yollarını izleyerek yaparlar bunu...
Tarihi örnekler, yeni hanedanlar, tahtlar, krallıklar, imparatorluklar, uzun dönemli iktidarların "Oy yüzdesi üzerinden değerlendirildiğinde" dar sayılabilecek gruplar arasında uzun bir demlenme dönemi geçirdiğini gösterir. Demokrasilerde de "Marjinal" oy oranlarında kalan partilerin iktidarlarla ilişkileri, bir nevi payanda olarak ihtiyaç duyulan yerde durmak değil, kendi özgün görüşleri nereye götürüyorsa oraya gitmek suretiyle biçimlenir.
Bugün Saadet Partisi, Demokratik Sol Parti, Büyük Birlik Partisi, İşçi Partisi, belki kimilerince iktidara yakın kabul edilmeyen MHP ve İyi Parti'nin inatçı seçmenlerinin durduğu nokta da budur.
Kitle Partisi sayılmayan partilerin mensuplarını, koşullara, imkanlara veya menfaat ilişkilerine göre eğilip bükülmedikleri için, sadece kendi görüşleri doğrultusunda şaşmadan ilerledikleri için takdir edilesi görmek gerekir.
Hiçbir parti "Küçük" değildir. "Oy yüzdesi daralmış parti" hali geçici bir durum olarak kabul edilmelidir. Nitekim, o partiler arasındaki birçok parti çeşitli seçimlerde birinci olmayı da başarmıştır. Ne zaman Aslanbay'ın da bir şekilde eleştirdiği "İktidar ilişkileri" için siyasette bulunanlar bu partilerden ayrılmış, o zaman oy oranları daralmıştır. Bu partilerin özünün, kalan az sayıda üyesi arasında halen devam ettiğine inanıyorum.
İyi ki varlar.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com