Ereğli'den Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan geçti.

Erdoğan'ın ardından iki görüş hakim oldu. Bir görüş diyor ki, Erdoğan'ın sadece gelmesi bile Ereğli'ye verdiği önemin göstergesidir. Üstelik Kampüs alanının askeri güvenlik sınırlamasının "Kısmen de olsa" aşmanın bir yolunun bulunduğunu söyledi. Erdemir'in yapacağı yatırımla bin kişi alacağının müjdesini verdi. Dört tane de aile sağlığı merkezi için yer tahsislerinin gerçekleştirileceğini söyledi. Erdoğan Ereğli'ye torbası dolu geldi.

Aynı görüş, "Erol Şahin benim buradaki elim ayağım, her şeyim " diyerek Cumhurbaşkanının pek az ilçe belediye başkanı adayına nasip olan bir desteği elde ettiğini de ifade ediyor. Bu seçim kampanyası döneminde sadece dört ilçede miting düzenlediğini bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan söylemedi mi?

Bu grup, ayrıca mitinge katılımın seçim sonucu konusunda fikir vermek şöyle dursun, belirleyici olacağını da savunuyor.

***

Tabii muhalefetin ağzı torba değil ki büzesin! Bunlar öbür grubu oluşturuyor.

Diyorlar ki, Erdoğan'ın Ereğli'ye gelişinde ilçenin kazandığı bir şey yok. Askeri Güvenlik sınırlaması zaten kısmi bir engeldi. Kısmi bir engelin kısmen aşılması aslında bir şey yapılmayacağını gösteriyor. Erdemir konusuna gelince, bin kişilik istihdam olabilir, bu iyidir ama Erdemir özel bir şirket. Buradaki istihdamı üstlenmek bir siyasi partiye veya hükümete düşmez.

Erol Şahin'i sevinçten havalara uçurtan, "Elim ayağım, herşeyim" ifadesinin seçim öncesi söylenmiş, içeriği doldurulmadığı sürece bir anlam ifade etmeyen bir ifade olduğunu da söylüyor bu kişiler. Bu gruba sorarsan, onca taşıma faaliyetiyle o meydanı doldurmak zor değil. Kaldı ki kalabalığın içinde hatırı sayılır miktarda güvenlik görevlisi var. Üstelik mitingi dinleyen herkesin AK Parti'ye oy vereceğini beklemek doğru olmazmış.

Bu da muhalefetin görüşü...

***

Bu iki grup birbiriyle mücadele eden iki ayrı görüş ve duruşun söylemi. Bu iki grup karşılıklı tartışsa, diğer grubun inancını değiştirmek için yapacağı bir şey yok. Zira adı üstünde inanç. Bunlar değişmezler.

Fakat kalabalık konusunda, yaklaşık olarak otuz-kırk bin kişi arasında bir dinleyicinin Salı günü eski terminal alanında hazır bulunduğunu söyleyebilirim. Hepsi Ereğli kent merkezinde, Ereğli belediyesi için oy kullanacak olsa, AK Parti adayı Şahin'in mazbatayı almak için 31 Mart'ı beklemesi sadece bir formaliteden ibaret olurdu. Fakat özellikle Cumartesi pazarı bölgesinde, Ömer Halisdemir Bulvarında bekleyen otobüsler, bu rakamın hatırı sayılır bir bölümünün Şahin için oy kullanacaklardan olmadığını gösteriyor.

Mitinge günler kala Erol Şahin projelerini tanıtmak için basının karşısına çıktığında Öğretmenevinin en üst katından aşağıya bakarak, "Bu meydan çok büyük,yüz bin kişi alır, bunu doldurmak büyük mesele" demişti. Meydan iki taraftan daraltılınca kalan alan tamamen doldu. Doğrusu sayı konusunda küçümseyici olmaya gerek yok. Gayet iyi bir kalabalık vardı ve Cumhurbaşkanı dışında kimsenin o kalabalığı Ereğli ilçesinde toplayabileceğini düşünmek zor.

Yukarıda izah edilen her iki görüşün de belli haklılık payları vardır. Yine de Cumhurbaşkanının Ereğli ziyaretinden iktidar partisinin istediği yararı elde etmiş olduğu görüşündeyim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sekiz ay önce "Ereğli'nin milletvekili benim" ifadesi artık seçim alanında değer ifade etmiyordu. Şimdi iktidar partisinin belediye başkan adayı Şahin, bu ifadeyi bir adım geçen bir siyasi söylem temeline sahip oldu. Bundan sonra Şahin'in propagandasında, "Erol Şahin benim elim ayağım, her şeyim" diyen Cumhurbaşkanının sözleri ağırlıklı bir rol oynayacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gelişi aynı zamanda AK Parti'den çeşitli vesilelerle başka partilere geçiş sürecini frenlemiş olmalı diye geliyor aynı zamanda.

***

Öte yandan, miting öncesinde ilçenin ismini "Karadeniz Ereğli" diye anons eden sunucunun, tam Cumhurbaşkanı kürsüye çıkarken iki kez 'Karabük' olarak anons etmesi de konuşulan konular arasında. Cumhurbaşkanı Erdoğan hatayı anında algıladı ve muhatabını anında uyardı. Üstünde fazla durmamak gerek böyle şeylerin. Neticesinde bir dil sürçmesi. Karabük demekle Ereğli Karabük olmaz.

Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Uysal'ın AK Parti protokolüne ayrılan alanda bulunması dikkat çekici bir detay. Uysal acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir şeyler söylemek istiyor muydu diye getiren bir manzaraydı bu. Erdoğan'ın "AK Parti'nin kapıları bu çatı altında ülkesinde ve şehrine hizmet etmek isteyen herkese açıktır. Ama bu kapının dışına çıkıp da hala AK Parti gölgesinde yürümeye çalışanlar ise hiç kusura bakmasınlar, en küçük bir muhabbetimiz olmaz. Her görev gibi belediye başkanlığı da bir bayrak yarışıdır. İsimler değişir ama hedef ve yol değişmez" ifadeleri de Uysal'a yönelik bir sitem olabilir mi?

Öyleyse, AK Parti içindeki küskünlerin ve Uysal'ın mağdur edildiği gerekçesiyle tepki duyanlara yönelik bir uyarı olarak da algılamak gerekir.

***

Başka ne var? Eski milletvekilleri Hüseyin Özbakır, Faruk Çaturoğlu, Ercan Candan gibi isimler de parti protokolünün bulunduğu bölümdeydi. Miting esnasında belediye başkan adayları kürsüye çıkarken, miting bitene dek Zonguldak milletvekillerinin kürsüye çıkmaması dikkat çekti. Vekiller sanki son anda fırsat bulmuş gibi alelacele kürsüye çıkarak halkı selamladılar.

Başka ne söylenebilir? Biliyorsunuz mitingin sonunda Erdoğan bez torbada 200 gramlık çay paketleri dağıtıyor. Yanındaki başkan adayları da bu paketleri atarken cumhurbaşkanına eşlik etti. Bana sorarsanız, Şahin'in coşkusu çay paketlerini uzağa atarken, bir cirit ustasının en uzağa erişme çabası içinde olmasından belliydi. Deniz Ticaret Odası Başkanı İrfan Erdem, her önemli etkinlikte olduğu gibi kürsüye çıkmayı ve Erdoğan ile aynı fotoğraf karesine girmeyi başardı. Erdoğan'a baston yerine hükümdarlık asası biçiminde şekillendirilmiş bir asa armağan edilmesi dikkatlerden kaçmadı.

Güvenlik güçlerinin ve alanda görevli sağlık görevlilerinin tüm alana hakim, tertipli, düzenli bir çalışma yürüttüğünü de ekleyebiliriz. Ereğli onlar sayesinde bu önemli miting gününü kazasız belasız atlattı.