"BUGÜN GİT YARIN GEL!"
17 Mayis 2019 09:46:54
Tevellüdü yarım asır öncesine dayanan bizim gibi orta yaşlılar, devlet dediğimiz ve tüm yaşam alanlarını bir şekilde kuşatan devasa varlığın her türlü halini bilirler.
O eski günlerde, devleti temsil eden bir memur, evrak üzerinde eksiklik ve engel teşkil eden bir hata yaptığında, bunu düzeltmek için gelen vatandaşa "O işe bakan memur yok, bugün git yarın gel" derdi. Ertesi gün gittiğinde memuru bulur, bu kez de imza atması gereken idareci olmadığından iş bir sonraki güne kalır, ertesi gün hafta sonu, pazartesi sil baştan, bir bakmışsın dairedeki memurların görevleri değişmiş falan olurdu. Sonuçta devletin kabahati yüzünden vatandaş sürüm sürüm sürünürdü.
Şimdi anlatınca efsane gibi görünüyor. İlkokul çağına başlayacağım zaman bizim ebeveynler nüfus cüzdanının yerinde yeller estiğini fark eder. Okula gideceğiz ama nüfus kağıdı olmayınca kayıt yapmıyorlar. Nüfus Cüzdanı dediğiniz şeye niye cüzdan denildiğini şimdikiler pek bilmeyebilir. Gerçek bir erkek cüzdanı büyüklüğünde, yaklaşık yirmi sayfalık bir nesne. Üçüncü sayfasında bir fotoğraf bölümü var. Sonra nüfus bilgileri geliyor, ardından askerlik bilgileri, yoklama sayfaları filan derken bayağı bir hayat hikayesi yazılıyor. Büyüklerden, askerlik yoklamasını yaptırmadığı için jandarmayla başını derde nasıl soktuklarını işitmişliğimiz vardır.
Köylerde devlet dediğin kişi, okul müdürüydü. Şeriatın kestiği parmak acımaz derler ya... Okul müdürünün söylediği de şeriat hükmü, jandarma emri, artık ne derseniz o ağırlıkta sayılıyor. Neyse adamcağız mırın kırın ediyor, kaydı yapmıyor. Yine de okula gitmemizde bir mahzur görmüyor. Bir süre kayıtsız gidip geliyoruz. Nüfus cüzdanı çıkarmak mümkün olamıyor, yerine on yıla yakın dörde katlayarak evdeki bir çekmecede saklanan bir kağıt veriyorlar. Ortaokula kayıt yaptırırken, Armutçuk Özel Ortaokulu'nun müdür yardımcısı velimizi fırçalıyor böyle nüfus cüzdanı mı olur diye. Velim olarak tayin edilen akrabam elinde şapka, devlet dairesindeki ikonik köylü modeli olarak eziliyor büzülüyor, yalvar yakar kaydı yaptırıyor.
Sonunda lise çağına geliyoruz. Lise dediğin pek az kişinin kapısından girebildiği büyük bir eğitim kurumu. Müdür taviz vermeyince yeniden Nüfus idaresinin yolunu tutuyoruz. Bu kez benden beş yaş büyük olan abim yollara düşüyor. Nüfustan bir şeyler yazıyorlar, Kandilli karakoluna gidip bulunan nüfus cüzdanı var mı bakıyoruz. Bu bizim değil, Sütlüce'ye gideceksiniz diyorlar. Neresi bilmiyoruz, bir ton para verip taksi tutuyoruz. Oraya gidince, yanlış yazmışlar sütlüce değil, Sücüllü'nün bağlı olduğu karakola diyorlar. O gün iş bitmiyor.
Ertesi hafta bir daha nüfus idaresine gidiyoruz. Tamam diyorlar Kandilli olacak, şunu Sücüllü yazarsak olur. Kandilli'ye yeniden gidiyoruz, böyle bir bulunmuş nüfus kağıdı yoktur diye bir imza atıyor iş bitiyor. Ha burada Nüfus kağıdı ifadesi yanlış değil. Bu arada nüfus cüzdanları ortadan kalkmış, yerine erkekler için mavi, kadınlar için kırmızıyoksa turuncu mu demelinüfus kağıtları çıkmış. Anlayacağınız üstünde askerlik bilgilerimizin de yer aldığı nüfus kağıtlarından sahip olamadık vesselam. Neyse harcıydı, cezasıydı filan derken bu kez işi tamamlıyoruz, bir nüfus kağıdı veriyorlar.
Haliyle daha sonra memlekette görünen en iyi korunan nüfus kağıdı verilmiş oluyor. Zira bir kez daha kaybedilirse Allah korusun kaç senede bir sonrakini çıkarabileceğimiz belli değildi.
Velhasıl kelam, devlet dairesinde iş görmek bir zamanlar bugünkü kadar kolay değildi. Şimdi kamu dairesine iki kez gitmekle memurlara kaş göz eğenleri görüp de vatandaş unvanı taşıyan bireylerde ne büyük bir dönüşüm yaşandığı üzerine düşüncelere dalmamak elde değil.
Neyse, bu arada bir askeri darbe dönemi yaşanıyor. O zaman özellikle asker kökenli güvenlik uygulamaları yüzünden devletin bambaşka bir yüzünü de görmüşlüğümüz vardır ama buralara girersek işin içinden çıkmak, yazının sonunu getirmek mümkün değil. Yine de şu kadarını belirtmekte yarar var.
Devletlerdeki dönüşüm, sadece siyasi iradelerin sonucu oluşmaz. Dönüşüm denilen şeylere imza atan siyasi hareketler değişim taleplerinin yarattığı dalga üzerinde ivme kazanan hareketlerden başka bir şey değildir. Statükoyu koruyan katlanabildiğimiz, katlanmaya gönüllü olduğumuz şeylerdir. Katlanmadığımız, katlanmak istemediğimiz, canımızı sıkan, bizi bunaltan şeyler yeni, cesur bir dünyanın kapısını aralar.
Bizde de devlet anlayışı böyle böyle değişiyor. Ereğli Kaymakamlığı "Açık Kapı Projesi" diye bir hizmet başlatmış. Vatandaş kaymakamlık binasına geldiğinde sadece gideceği dairenin adını bilir çoğunlukla. Ondan sonra daireler, memurlar ve müdürler arasında bir pinpon topuna dönüşür. Yani eskiden dönüşürdü.
Şimdi duvarında "Açık Kapı", altında da küçük harflerle "Milletin Kapısı" yazan odaya giriyorsunuz, eldeki problem için en doğru çözümün nasıl bulunacağına ilişkin danışıyorsunuz. Gereksiz daire gezmelerinden, bugün git yarın gellerden, pardon benim işim değilmişlerden, yanlış geldin kardeşimlerden filan kurtuluyorsunuz. Bir bankonun arkasında şapkanız elinizde boynunuz yarı eğik beklemeniz gerekmiyor. Böyle baktığınız zaman çay ve kurabiye dışında eksik gözükmüyor.
Yanisi "Hükümran Devlet" ten "Hizmet Devleti"ne doğru ilerleyen uzun, meşakkatli yolda güzel bir adım daha atılmış. Kimi karamsarlar görünümün değişmekle birlikte devletin aynı devlet olduğunu, vatandaşın durumunda bir düzelme olmayacağını öne sürebilir. Kimbilir, belki haklarıdır. Zaten şüphe ile inanç kardeş değil midir? Fakateleştiri hakkını saklı tutmak kaydıyla: çünkü daha güzeli bulmak için eleştiriye de ihtiyaç vardaha münasip, daha güzel olana doğru bir adım atıldığında, kem yorumlarla onu sakatlamanın veya incitmenin de bir yararı olmadığını kabul etmek gerek.
İnşallah sonu iyi gelir...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com