TATİL DEDİĞİNDE TATİL YAPILIR...
14 Haziran 2019 08:27:04
Hepimiz aslında çocukların değil, okulların tatile girdiğini biliyoruz.
Hem öyle biliyoruz ki, lise son öğrencilerinin girdiği üniversite sınavlarını karne gününden bir gün sonraya koymuşuz. Ona bakarsan, lise sonda olmayan ortaöğretim öğrencileri yaz tatillerinde de harıl harıl ders çalışıyor. Dershaneye, etütlere falan gidiyor.
Öğretmenler tatile giriyor desem, onlar da iki hafta daha okulda çeşitli çalışmalar yapacaklar. Yaz tatilinin anlamı bu olsa, bugün değil, bu çalışmaların bittiği tarihe göre yaz tatilinin başladığını söylemek gerekirdi. Öyle de olmuyor biliyorsunuz.
Ona bakarsan, okul çağında olup da okula gitmeyen, bir işte çalışan çocuklar olduğu da gizli saklı bir şey değil. Bir adım ötesini söyleyelim. Eğitim öğretim yollarında umudu olmayan çocuklarımız da var. Bunlar bir yerlerde çırak girip ekmeğinin peşine düşmenin ötesinde hayale sahip değiller. Bugüne kadar tatil yapması gereken dönemde, aile bütçesine katkı veya okul dönemi masraflarını karşılamak için çeşitli işkollarında çalışmaya mecbur kalan çocukların sayılarına ilişkin bir araştırma yapılmış mıdır dersiniz?
Rakamlarla ifade edildiğini hiç görmüşlüğüm yok ama bu sayının hiç de az olmadığını, ekonomik koşullara bağlı olarak giderek artma eğiliminde olduğunu tahmin etmek zor değil.
Şu okul çocuklarının sadece okula gitmediği, fakat gerek sistem, gerekse aileleri tarafından ders çalışmaya, çıraklık yapmaya, çalışmaya zorlandığı üç aylık döneme tatil demekten vazgeçsek önemli bir kayıp olur muydu?
SİSTEM DEMEK FIRSAT EŞİTLİĞİ DEMEKTİR...
Eğitim öğretimde sistem falan değişiyor ya. Değişen ama bir türlü bir yere oturmayan, sonra yine değiştirilen, yine bir halta benzemeyen şeylere sistem denilmez. Sistem dediğinin bir istikrarı falan olmalı.
Bu yüzden ben peşin peşin ifade edeyim. Sistem demek fırsat eşitliği demektir.
On tane çocuk varsa, biri özel okula, öbürü sınavla öğrenci alan nitelikli okula, öbürü meslek okuluna, bir diğeri dini eğitim veren bir okula gidiyor, sonra bu öğrencilerin hepsi aynı sınava giriyorsa, buna da sistem deniyorsa, burada fırsat eşitliği denilen şeyin dibine incir suyu dökülmüş demektir. İmam Hatip öğrencisinin harıl harıl çalıştığı fıkıh dersinden soru çıkmayan, Anadolu Lisesi müfredatına göre hazırlanmış bir sınavda, bu iki okulun öğrencisi eşit şartlarda sınava giriyor denilebilir mi?
Elbette mesleki eğitim önemli ve bu konu üniversite öncesinde çözülmedikçe, üniversite kapılarında yığılmaya da, sınav sisteminin yarattığı gereksiz sıkıntılara da çözüm bulmak mümkün olmaz. Söylemek istenen şey, halihazırdaki durumda sistemin büyük sıkıntıları olduğu, fırsat eşitliği sağlamadığıdır.
Meseleye bir de başka taraftan bakalım. İki ortaokul öğrencisi liselere giriş sınavında aynı türlerde eşit sayıda soru yapıyor diyelim. Bu kez başlıyorlar okul puanına bakmaya. Daha yüksek olan tercih edilerek sınavla öğrenci alan okulda yerleştirme yapılıyor. Bu kez okulların öğrencilere şişirme not verip vermediği gündeme geliyor. Bunlar yapılıyor ve ayrı bir adaletsizliğin kaynağı oluyor. Hadi bunu geçtiniz diyelim. Yine tercih edilmesi gerektiğinde, nüfus kağıdında daha küçük görünen öğrenci tercih ediliyor. Ne yapsın veli bu durumda? Ne edip edip çocuğunun doğum tarihini Aralık ayının sonuna mı denk getirsin? Çocuğu nüfusa kayıt ettirmesin mi, ne yapsın?
HER ŞEY FIRSATLARI EŞİTSİZ KILMAK İÇİN
Her şey sanki fırsatları daha eşitsiz hale getirmek için ayarlanmış. Eğer bir sistem varsa, bunun adına Fırsat eşitsizliği sistemi diyebilirsiniz.
Zaten bugüne kadar getirilen her sistemin fırsat eşitliği ilkesini daha da bozduğuna bakarsanız, Maarif vekaletinin asıl hedefinin, en mükemmel Fırsat Eşitsizliği Sistemi'ni bulmak olduğu gibi tuhaf bir fikre kapılırsınız. İktidarda bulunan siyasi partinin kadrolarının yetiştiği okul türünü daha cazip kılmak için çabaladığı bir eğitim sisteminin asıl hedefinin çocukları eğitmek olduğuna nasıl inanacağız peki?
Nereden tutsan elinde kalıyor. Mesela, okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi çalışmaları... Zorunlu eğitim, ücretsiz, beleş, hayrına, para talep edilmeyen bir eğitim türü olmalıdır. Bir ana sınıfı öğrencisi için veliden talep edilen para miktarları konusunda Milli Eğitim Müdürlüklerinin, çok şeyler beklenen Maarif vekilinin haberi olmaması mümkün olabilir mi?
Mesela, Karadeniz Ereğli'de ortaokullardan birinin daha fazla yabancı dil eğitimi vereceği gerekçesiyle velileri fena halde üttüğünü kimse bilmiyor mudur? Milli eğitim, kamu idaresi bu işlerin neresindedir, necisidir bilen var mı? Varsa anlatsın da biz de anlayalım.
Mesela, devlet öğrencilere kitaplarını veriyor, güzel uygulama doğrusu. Fakat okulların hizmetlileri, fotokopi kağıdı, tahta kalemi, toner masrafı; hatta okulların boyası, badanası gibi işler için okul aile birlikleri eliyle veli söğüşlemesinin önüne geçilmediği sürece, böyle uygulamalar göstermelik olmanın ötesine geçemiyor.
Ama önümüzdeki sene yarı yıl tatiline ek olarak iki de ara tatil olacakmış. Maşallah diyeyim. Eğitimdeki tüm sorunlar çözülmüş olacak böylece...
TATİL YAPANLARA... YAPMAYANLARA...
Her şeye rağmen yaz tatilinde tatil yapacak öğrenciler az da olsa vardır. Onlara iyi tatiller dileyelim de eksik kalmasın.
Tatil yapmayanlara gelince, tatil yapabilecekleri bir yaz tatili umutlarının bir gün gerçek olmasını diliyorum.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com