MAKAMLAR VE SAHİPLERİ…
10 Agustos 2019 08:54:50
Kamu görevlileri ile gazetecilerin ilişkileri nadiren iş ilişkisinin ötesine geçerler. Dahası bizim mesleğin mensupları nadiren bir kişinin işgal ettiği makam ile kendisi arasında ayrım yaparlar. Sanki müdür dediğin, özel bir insan türünden doğmuş, başka türlü varoluşu mümkün olmayan ayrı bir canlı türüdür.
Fakat hepimiz biliriz durumun başka türlü olduğunu. Yüzlerce kişiye talimat verme sorumluluğunda bulunan makam sahipleri, evlerine döndüklerinde, bulaşıkları toplamaya yardım eden, çocuklarına ders çalıştıran, onların geleceğinden kaygı duyan bir eş, bir baba, hülasa insanoğlu insandır.
İki önceki Kaymakam İbrahim Çay, makam odasının kapısında bizi gördüğünde buyur eder çay söyler sohbet ederdi. Çay’ın ihaleli toplantılarda gösterdiği şeffaflığı ve Yozgat aksanıyla “Kibir insanı yir bitirir” diye başlayan ve devlet memurlarının vatandaşa hizmet etmek için var olduklarını anlatan tiradını çok beğenirdim.
Yazılarımızı takip edenler nadiren görevi başındaki siyasiler veya kamu görevlileri hakkında övgü dolu yazılar yazdığımızı görmüştür. Onca beğenmeme rağmen, Kaymakam Çay da övgülerden nasibini alamadı. Bunun basit bir nedeni var. Övülen siyasiler zamanla kerametin şahsında olduğuna inanmaya başlar ve ayardan düşerler. Aslında kamu görevi yapan kişileri eleştirmek, her zaman övmekten daha yararlıdır. Birini eleştirmek, onun övülecek yönleri olmadığı anlamına gelmez ama övülen kişilerin eleştirilecek yönleri olduğu kesindir, övüldükçe eleştirilecek yönler daha da keskinleşir.
Kaymakam Çay tayini çıktığında onun hakkında insani yönlerini, babacan tavrını, devletin, milletin parasının üstüne titreyişini anlatmak için kafamın içine not aldım. Fakat Kaymakamın tayini çıktığında işsiz yakalandım. Yazsan nereye yazacaksın? İki ay sonra kendime bir iş buldum ama bu sefer giden kaymakamı översek, göreve yeni gelen kaymakam beye ayıp olacaktı. Velhasılkelam nasip değilmiş olmadı.
Fakat içimizde kalmış bir ukdedir, hadi kısmen de olsa bugün yazmış olalım.
***
Karadeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Cemal Özden Yazıcıoğlu Ağustos başında açıklanan Yüksek Askeri Şura kararı gereği emekliye ayrıldı.
Hayatımın Düzce’de çalıştığım döneminin ardından memleketimde geçirdiğim on yılı aşkın sürede, birçok bölge komutanı geldi geçti. Hepsi muhteremdir, görevlerini yapma biçimleri hakkında olumsuz tek kelime edecek bir şey bilmem, başkasından duymuşluğum da yoktur.
Fakat Bölge Komutanlığı görevine geçen sene atanan Cemal Özden Yazıcıoğlu, Türk milletinin en aziz varlıklarından biri olan ordusunda hizmet eden subaylardan bir fazlasıdır bana göre. Kan bağışı, kök hücre bağışı ve envai türden kampanyalarına katılır, bazılarını doğrudan desteklerdi. Desteklediği sosyal etkinliklerde sosyal yarar çerçevesinde basın üzerinden topluma da mesajlar veriyordu. Bu anlamda, ordu dediğimiz şeyin, aynı zamanda milletin evlatları olduğunu hatırlatıyor, tüm makam ve görev olgularının ötesinde, insan dediğimiz şeyin sıcaklığını hissettiriyordu.
-di’li geçmiş zamana takılmayın. Tüm görevler vatan, millet, insanlık içindir ve insanoğlunun bu anlamda görevi hiç bitmez. Yazıcıoğlu büyük ihtimalle bundan böyle askeri birliklerin komutanı olarak hizmet etmeyecek ama ordu göreviyle birlikte takip ettiği kamusal fayda bulunan etkinliklerde daha fazla zaman ayırma fırsatına sahip artık. Emeklilik belki sivil toplum—bir asker söz konusu olunca “Sivil” sözcüğü daha bir vurgulu mu oluyor ne?—çalışmaları anlamında yeni bir görev dünyasının kapısıdır da biz bilmiyoruzdur.
***
Önceki akademik yıl sonunda, Eğitim Fakültesi’nin mezuniyet töreninin yapıldığı Erdemir Spor Salonu’ndan çıkarken rastladım Yazıcıoğlu’na… O gün salonun çevresinde otopark problemi olacağını düşündüğümden araçsız gitmiştim ve yaklaşık üç kilometrelik tabanvay yolculuğuna hazırlanıyordum. Tam çıkışta Bölge Komutanı Yazıcıoğlu ile selamlaştık, “Bırakayım mı?” dedi.
Komutan bunu söyleyene kadar, bölge komutanının aracına bir sivilin, hele hele bir gazetecinin davet edilmesi akla hayale gelir bir şey değildi benim için. Şaşırdım, kekeledim, “ama ben alt yoldan…” diye bir şeyler geveliyordum ki komutan, “Biz de alt yoldan gideriz o zaman” dedi. Yolda modern dünyanın tüketim güdüleri üzerine kısa bir sohbet gerçekleştirdik. Komutanlara hep hürmet ederiz ama ben size söyleyeyim, insani yönüyle birlikte makam sahipleri daha muhterem oluyor.
Sonra, bir tören arasında, tanıdık bir askeri personel ile (ah keşke onların isimlerini de yazmak mümkün olsa) sohbet ederken olayı anlattım. Askerin gözlerinden bir anlığına gerçekten içinden geçeni samimiyetle söylediğinin göstergesi olarak okunabilecek bir gurur ışıltısı geçti ve konuştu:
“İyidir bizim komutan!”
Hülasa, Tuğamiral Cemal Özden Yazıcıoğlu’ndan da bir şeyler öğrendik. Kendisinin bundan sonraki yaşamının, tecrübelerini milleti için kullanabileceği fırsatlarla dolu, huzur ve mutluluk içinde geçmesini diliyorum.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com