YORGAN NİYE ZAYİ OLDU?
10 Subat 2020 12:15:00
Semih ÇOLAK
Duvara bir çivi çakmak istiyorsanız, önce çiviyi kontrol edersiniz, sonra çakacağınız yeri gözden geçirirsiniz. Bunu yapmadığınızda yaptığınız işi tekrar yapmanız daima ihtimal dâhilindedir. Durum tespiti, sorunun çözülmesinin ilk adımıdır. İster duvara çaktığınız çivi, ister en karmaşık sosyal ve ekonomik meseleler olsun bir işin çözümünde geçerli bir kuraldır bu.
O halde sayalım…
Bir; kaymakam, belediye başkanı, meclis üyeleri, sanayi odası, meslek örgütleri; ilçenin atanmış veya seçilmiş tüm kanaat önderleri ve icra makamındakilerin, hatta önde gelen sanayi kuruluşlarının, kamusal yarar sağlayan konularda bir araya gelebilmesi iyidir. Daha da ötesi şarttır.
İki; Pire var diye yorganı yakmak, ormanda ayı var diye ormanı yakmak çözüm değildir. Yorganı ve ormanı var olduğu haliyle veya daha güvenli bir hale getirmiyorsanız, ortadaki sorundan daha büyük sorunlara kapıyı açarsınız.
Üç; barışmayı bilmeyen, savaşa başlamamalı. Gerginlik ortamı genelde çaresizliğin ve çözüm yolunda irade eksikliğinin sonucu olarak ortaya çıkar. Bir kez ortaya çıktığında da bunun son erdirilmesi yolunda atılan adımlar eleştiri konusu olabilir ama barış her zaman çatışma ortamından iyidir.
Dört; tüm çatışmalar, eskimiş bir düzeni değiştirmek ve yerine yeni bir düzen kurmak için yapılır. Çatışma olsun diye kimse çatışmaz. Sonuçta yeni bir düzen olacaksa, daha önceki sistemde aksayan noktaların birazının ortadan kaldırılması, en azından bir miktar törpülenebilmesi gerekir.
Bu dört ilke, Ereğli’de - ve başka yerlerde – yaşananları değerlendirirken, “unutulmaması için gözün içine iğneyle yazılması gereken” düsturları içeriyor.
Erdemir ile Ereğli Belediyesi ve diğer Ereğli Geleceğini Arıyor platformu tarafından dile getirilen ağır ifadelerin çekmeceye kilitlenmesiyle sonuçlanan (Yukarıda birinci ilke) süreç mesela… Bu tavır değişikliği mutlaka eleştirilebilir ama ilçenin bu büyüklükte bir gerilimi ne kadar taşıyabileceğini ve sonuçlarını düşündüğünüzde, (Yukarıdaki ikinci ilke) barış ile elde edilebilecek yararlar, sonuçsuz eleştirilerden çok daha büyük olabilir. Bunun da akıldan çıkarılmaması gerek.
Pire ve yorgan örneğinde olduğu gibi, en baştan görüşme imkânlarını ortadan kaldıracak şekilde söylemlerle ilişkiler konusunda değerlendirmede bulunmak münasip değildi. Ancak gelinen barış ortamında, (Yukarıdaki dördüncü ilke çerçevesinde) elde ne gibi kazançlar olduğunu sorgulamak gerekir ki gerilim ortamının Sevr ile mi, Lozan ile mi bittiğini bilelim.
Tamam, kavga falan etmeyelim, barışalım ama barış sürecinde sinter bacasından çıkan zehirli gazların, barajda su seviyesinin düştüğü kurak aylarda Ereğli’nin içme suyu ihtiyacını karşılama meselesinin, çeşitli bahanelerle işten çıkarılanların, stok sahalarından havaya yayılan zararlı partiküllerin, gülüç deresi ve derenin denize döküldüğü yer ile civarının deniz kirliliğinin, kapatılan sosyal ve sportif tesislerin, nakliye, sac ticareti gibi alanlarda ilçenin kayıplarının, belediyenin temel gelir kalemleri arasında yer alan çeşitli vergi ve harçlar gibi konuların nasıl çözüldüğü mutlaka sorulacaktır.
Böyle konularda en ufak bir gelişme olmaksızın, sırf uzlaşma olsun diye uzlaşmak, neticesiz bir kavganın neticesiz nihayeti gibi saçma bir durum değil midir?
Belki öyle değildir.
Belki gözün gözü görmediği zifiri karanlık bir gece vakti, dahli bulunmayan bir kavgaya, serin gece havasına karşı omzuna attığı yorganla karışan iyi niyetli Nasrettin Hoca’nın başına gelen (Yorgan gider, kavga biter) bizim de başımıza gelmiştir de haberimiz yoktur.
Böyle olmadığına inanabilmek için, en başta masaya konulan sorunlardan hangilerinin çözüldüğünü bilmek gerekmez mi?
Bu sorunun cevabını vermek, (laf yerine bazı adımlar atmak daha iyidir) sadece yerel yönetimin değil, Erdemir’in de sorumluluğudur.
Ve Erdemir bir açıklama yapmak zorundadır…
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com