mhamdiguner@hotmail.com
DÜZCE’NİN FETHİ
08 Haziran 2020 05:06:11
Günerle Cuma Sohbetleri
Bugünlerde yazarlarımızın çoğu İstanbul’un fethi üzerinde yazılar yazıyor fikir yürütüyorlar. Bu yazılar bu yıl biraz erken başladı. Zira bir bakanımız İstanbul’u işgal ettiğimizi söylemişti. Yazarlarımız da ecdadımızın İstanbul’u işgal değil fethettiğini ispat ettiler. Evet! Müslümanlar işgal etmezler. Eğer bir ülke gerçeklerin anlatılmasına izin vermiyorsa orayı Müslümanlar alarak tam bir serbesti içinde her fikrin açıkça söylenebileceği bir ülke olmasını sağlarlar ki buna fetih denir.
İstanbul’un fethinin hemen ertesinde benim Düzce’nin fethinden bahsetmek isteyişimin başka bir nedeni var. 1453 yılında fethedilen İstanbul bugün yeniden fethedilmeye muhtaç haline gelmiştir. Bu güzel şehir nufüsü daha 500.000’lerde iken oraya dışardan gelip yerleşmek Osmanlı yönetimince izne bağlanmış idi. Fakat Cumhuriyet yönetimi bu kısıtlamayı kaldırınca şimdi İstanbul yaşanması çok zor ve problemleri çözülemez bir hale geldi.
Bu yüzden çevresindeki su kaynakları bu şehre yetmez oldu ve çok uzaklardan su getirmek zorunda kalındı. Bu problem Düzce’mizin de problemi oldu. Melen suyu oraya akıtılmaya başlandı. Bunun için Kocaali, Karasu, Kaynarca, Kandıra ve Şile ilçelerinin münbit arazileri işgal edildi. Kaç metrekare olduğunu bilmiyorum ama tarım alanlarımızı daralttığı muhakkak.
Melen barajı çalışanlarından duyduğumuza göre İstanbul büyüdükçe Melen üzerinde yapılan baraj büyütülerek veya ikinci bir baraj yapılarak tüm Düzce ovası baraj olacak ve Düzce merkezi oradan kaldırılmak zorunda olacak.
Biz Düzce ovasının kurtarılması için Düzce merkezinde imarın kısıtlamaya gidilerek başta Kalıcı Konutlar olmak üzere yeni inşaatların Konuralp ve Yakaköy’e kaydırılmasını ve böylece bir taraftan hemşehrilerimizin sağlık için daha elverişli bir yerde ikamet etmesi, buradan hem tarihi Düzce’mizi ve hem Düzce ovasını seyrederek stres atmasını hayal ederken bu verimli ovanın ve Tarihi Düzce’nin yerinden kaldırılması düşüncesi ile kahrolduk. Bu nedenle Düzce’nin fethedilmesi, daha doğrusu kurtarılması üzerinde yazmayı gerekli gördük.
Düzce’nin baraj haline getirilmesi hem D-100 karayolunun ve hem de Otoban (doğrusu transitban) ın Güney veya kuzey yamaçlara kaydırılmasını gerektirir ki ne büyük masraf olacağı aşikardır. İki değil bir adet 25-30 kilometre boyunda köprü yapılamaz herhalde.
Evet! Düzce’nin fethi manasına gelecek “ovasıyla birlikte kurtarılması” İstanbul’un yeniden fethedilmesine bağlıdır. Bu fetih ise bu önemli şehrin (artık güzel diyemiyorum) daha da büyümesini önlemek, hatta küçülmesi için Anadolu’dan gelenlerin tekrar oraya dönmelerini cazip hale getirecek politikalar üretilmesine bağlıdır.
Artık İstanbul’daki fabrikatörlerimiz fazla kazanmayı bırakıp Anadolu’nun çeşitli ve özellikle küçük ilçe ve şehirlerinde Fabrikalar kurarak bir taraftan İstanbul’u kurtarırken öbür taraftan Anadolu’da ekilmeden bırakılmış toprakların yeniden ekilmesinin sağlanmasına vesile olmalıdırlar.
İstanbul’un toprağının da çok verimli olduğunu biliyoruz. Buranın küçülmesi o münbit arazilerin de tekrar tarıma kazanılacağı anlamına gelir.
İstanbul’u bu yoğunluktan kurtarmak aslında ülkemizi de kurtarmaktır. Çünkü orada büyük bir depremin olması (ki jeologlar beklendiğini söylüyorlar) Anadolu’muzu da etkileyecek, hatta enkazın kaldırılması için dış devletlerden yardım almak zorunda kalacağız. Allah korusun bu yardım bahanesiyle bu önemli şehrimizi işgal etme yönüne de gidebilirler
Gelin sevgi ve saygıdeğer hemşehrilerim Düzce’mizi ovasıyla birlikte kurtaralım. Torunlarımızca kınınmayalım.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com