MEGALOMAN
02 Haziran 2023 13:01:54
Bolu’da doğdu. Köyde çiftçilik yapan bir ailenin tek erkek çocuğuydu. İlkokula başlamadan önce sığır çobanlığını öğrenmişti. Öğrenim hayatı hep Bolu’da geçti. Bir taraftan okurken bir taraftan inşaatlarda dedesinin çırağıydı. Diğer taraftan tırpan biçen, harman yapan, tarla süren, inek sağan bir çiftçi.
1977 Yılında Bolu Erkek Öğretmen Okulu sonrası1979 Bolu Eğitim Enstitüsü mezunu olarak Afyon Sandıklı’da başladı ilkokul öğretmenliğine. 4 yıl sonra rotasyon uygulaması ile Bingöl iline 8. meslek yılında Zonguldak Devrek İlçesine gelmişti. 7 yıl çalıştı Devrek’teki köyde. Bir türlü merkeze tayini çıkmıyordu. Çünkü eşi de ilkokul öğretmeni olduğu için “orda bir köy var uzakta”’ diyorlardı ve garipler ne yapsın köyde çalışamaya devam ediyordu.
Sonra sürgün tayini çıktı Ereğli’ye. 1994 yılında Ormanlı’da başladı yeni görev.1996 yılında teftişe gelen müfettiş saydı döktü sınıfta. Ne olduğunu anlamamıştı. Ama birkaç ay sonra aynı müfettiş İl Milli Eğitim Müdürlüğüne çağırdığında 17. meslek yılıydı.
Her gittiği köyde okulun tamir bakım, çevre düzenlemesi, su ihtiyacı gibi birçok işi köylü devlet işbirliğinde çözerdi. Yine bu yönü çok öne çıkmış olmalı ki müfettişin çağırmasındaki amaç onu yönetici yapmaktı. Dediler ki seni Armutçuk Madencioğlu İlkokulu’na müdür olarak atayacağız. O yıllarda sınav falan yok. İlde bir komisyon kuruluyor ve müdürler böyle atanıyor. Bir de boş bir müdürlük kadrosu olunca okulda birçok hevesli çıkıyor kavga gürültü de cabası.
Hayır dedi bu teklife. O okulda çalışan emek vermiş birçok öğretmen varken ben tepeden inme gitmem o okula. Ya biz okuldakiler ile görüştük kimse müdürlük istemiyor. Üstelik seni istiyorlar dediler. İnanmadı. Beni niye istesinler ki dedi. İldekiler laf anlamıyordu. Evladım herkes müdür olmak ister biz seni müdür yapmak istiyoruz sen hayır diyorsun diyorlardı.
Gelen müfettiş köydeki çalışmalarını görmüş, bu adam öğretmenlikten çok müdürlüğe daha yatkın demiş. İldekileri de ikna etmiş.1996 yılında İlköğretim müfettişi denilince tüm öğretmenler titrerdi. İl Milli Eğitimde çok söz sahibi insanlardı.
Neyse uzatmayalım; Dedi ki ben o okula gideyim öğretmenler ile bir toplantı yapayım. Sizin dediğiniz gibi içlerinden istekli yoksa giderim. Hemen telefon ettiler ilden okula. Öğretmenler saat 15.00’da ders bitiminde okuldan ayrılmasın müdür adayınız gelecek. Gitti okula. TTK’nın özel okulu devlete devredilmiş ama hala bir ayrı havası var. Öğretmenler ile tanıştı. Hakikaten istekli olmadığını kendi kulakları ile duydu.
Peki bu öğretmenler neden O ‘nu müdür olarak istemişlerdi. Ormanlı Sarıkaya köyünde çalışırken okulun bakım ve onarımına kaynak yaratmak için eşya piyangosu düzenlemiş. Bu okula da bilet satmaya gelmişti. Halen Müdür vekilliğini yürüten Bilgüvi KÜÇÜK, arkadaşlarına bu çocuk köyde böyle çalışıyorsa bizde daha iyi çalışır diye ikna etmiş. İşte böyle başladı müdürlük serüveni. Eski okulunda dönemi kapattı. 1.Temmuz 1996 da yeni okulunda müdür olarak göreve başladı. Öğretmenlerin seminerleri bitmiş okulda iki hizmetli kalmıştı sadece. 2 ay yaz tatili okulun yeni döneme hazırlığı ile geçti. Bazı günler çatıda kiremit değiştirdi, bazı günler badana yaptı. Beldede dedikodu hemen yayıldı. Yeni müdür çatılarda dolaşıyor diye. Okulun ilk açıldığı gün öğrencinin 4 katı veli vardı meraktan. TTK eski günlerinde olmasa da okulun her ihtiyacının karşılanmasında destek oluyordu. Şansına onlarca mühendis çocuğu o yıl ilkokul 1 e başlamıştı. Belediye Başkanı İpekçinin çocuğu da. Müdür çok şanslıydı. Bir dediği iki edilmiyordu.
İlk uygulaması sınıflardaki sesli yayın sisteminin içinde müdürün odasından aynı zamanda öğretmenleri dinleyebileceği bir uygulamayı hemen söktürmek oldu. Öğretmenin sınıfta dersinin mahrem olduğuna inanıyordu. Ne demek onu isteği dışında dinlemek. Bu öğretmenlerin çok hoşuna gitti. Tüm kırtasiye ve ders sarf malzemelerini öğretmenler odasına taşıdı ve istediğiniz kadar kullanabilirsiniz dedi. Eskiden bir karton, bir makas için zimmet imzalayan öğretmenler şaşırdı. İstediğiniz kadar kullanabilirsiniz güvencesi verdi. İhtiyacınız varsa evinize de götürün, Sizin çocuğunuz da bizim öğrencimiz dedi. Öğretmenler şok olmuştu. Öğretmenler odasına müsaade isteyerek gider ve öğretmenler ile çay içerdi. Başkasından haber gönderip kimseyi odasına çağırmazdı. Kısa sürede çok sevildi. Öğrenciler okulda kendileri için yapılanları gördükçe mutlu oluyorlardı.
Okulun arka tarafında bir toprak futbol sahası vardı. Beldenin gençleri ve çocuklar burada maç yapardı. Çevrede okuldan başka bir tesis de olmadığından okulun tuvaletleri ve çeşmesinden başka faydalanacakları yer yoktu. Ama yasaklanmıştı önceden ve kimseye kullandırılmıyordu okul tuvaletleri. Hemen kilitleri söktü ve hafta sonları da tatil günü bile olsa açık tutulmasını emretti. Tabi hizmetliler çok bozulmuşlardı. Bir hafta sonra tuvaletler tıkandı. Giderler pislik içinde taştı. Ben size demiştim müdür bey sesleri çınlıyordu etrafta.
Pazartesi günü daha istiklal marşı töreni ve andımız okunmamıştı. Kollarına poşet bağlayıp kapalı olan tuvalet taşlarının içindeki şişeleri çıkardı. Hepsini açtı ve o kollarındaki poşetler ile şişleri alıp tören için bekleyen öğrencilerin karşısına geçti. Dedi ki: Sevgili öğrencilerim hafta sonu futbol sahasını kullanan arkadaşlarınız ve abileriniz içtikleri gazozların şişlerini tuvalete atmışlar. Ben çıkarmak için bu sabah çok uğraştım. Bana bunu yapmaya hakkınız var mı? Tek kelime cevap gelmedi. Herkes başını öne eğmişti utancından. Ama o günden sonra tuvaletler hiç tıkanmadı.
Dönemin Milletvekili Boray BAYCIK bu okulun mezunuydu. Onu davet etti okula. Tüm basın okulda. Atatürk Portreleri sergisi açtı, Ereğli, Zonguldak, Bolu’da . Sanatçı değildi. Kendi yaptığı ağaç yakma, porselen vitray boyama, bez Atatürk posterlerini okula gelir getirmek için satıyordu. Cumhuriyetin 75. Yıl Bayrakları yaptı yüzlerce Ereğli’deki okullar için. O yıllarda reklam grafik ve bez pankart içi bu kadar gelişmiş teknoloji olmadığı için çok kıymetliydi.
Armutçuk Sağlık Meslek Lisesi açılış törenine dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL gelecek. Milli Eğitim Müdürü İlhami ALAGÖZ Atatürk ve Cumhurbaşkanının 6x9 metre bez posterini istiyor. Kolları sıvadı okulda yaptı bir haftada. TTK ile işbirliğinde tek kişilik öğrenci sıraları yapıldı okulda. İçi sandıklı sıralarda öğrenciler kitap defter taşımıyor her malzeme okulda kalıyordu bu uygulamada. Akşam ödevleri yok gibiydi. Öğrenciler okulda öğreniyor evde aile olmanın iletişimi yapılıyordu.
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde her toplantıda yapılan yanlış uygulamalara itiraz eder doğrusunu söylerdi. Bir toplantısı sonrası İlçe Müdürü Hüseyin ÇAĞIRICI ( Allah mekanını cennet eylesin ) dedi ki; Ya evlat her şeye çok itiraz ediyorsun. Çok biliyorsan gel kendin yap. dediğinde Milli Eğitim Şube Müdürlüğü başlamıştı. Geçici altı ay çalışacaktı ama asaletinin onaylanması bir ayda gerçekleşti.
Öğrenciden ayrılmak, okuldan uzak kalmak içine sinmiyordu ama İlçede tüm Bayram Kutlamaları, törenler ve Spor müsabakaları onun görev alanıydı. O yıllarda 19 Mayıs Atatürk ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı Erdemir stadında 2000 öğrenci ile kutlanırdı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını da ilk kez statta kutlamaya başladı onun döneminde.
Ereğli’de öğrenciler olduğu için okullar yapılmış, Bu okullara öğretmen ve yönetici atanmış. Ben bu gün şube müdürüysem, varlığımı öğrenci öğretmen ve müdürlere borçluyum anlayışındaydı. Makamında kimse ayakta beklemedi. Her gelen onun misafiriydi ve oturacak çayını kahvesini içecekti. Yanı başında sıcak su ısıtıcısı her zaman hazır olurdu. Çoğu zaman kendisi kahve yapar ikram ederdi. Milli Bayramlarda ve tüm etkinliklerde öğretmenlerin canla başla çalışması takdir eder ve hepsini çok severdi. 6 yıl sürdü Ereğli’de Milli Eğitim Şube Müdürlüğü. Ecevit Hükümeti yıkılıp yerine 2003 yılında AKP iktidarı gelince Erzurum Tekman İlçesine sürüldü. Oradan Düzce Yığılca ilçesine aldılar tayinini ve 3 yıllık sürgün dönemini Yığılca’da tamamladı. 2007 Yılında emekli oldu.
2009 yılında Özel Eğitim alanında bir rehabilitasyonda göreve başladı. Kurumun sahibi şöyle demişti. Biz bu korumu çalıştıramıyoruz gel bize yardım et. Aldı 40 öğrenci 2 programı olan rehabilitasyonu.200 öğrenci 4 Destek Eğitim programına çıkardı. Patron diyordu ki; bu kadar çok çalışmana gerek yok. Kendini yorma. o yaptığı işi seviyordu. Engelli çocuklar ile çok mutluydu. Ailelere faydalı olduğunu hissediyordu. Bu alanda çalışan diğer kurumlar ondan önce birbirleri ile görüşemezken aralarında centilmenlik anlaşması imzalanmasına ön ayak oldu. Seminerler, Kurslar, Konferanslar ile ilçede Engelli Eğitiminde ses getiren kurum olmuştu. İlk kez Ereğli İlçesinde kurumun öğretmenleri işaret dili ile İstiklal Marşını seslendiren programlara çıkıyorlardı.
2016 yılında Kurumun sahibi ile Kepez de bir kreş açtı. Aslında hiç böyle bir niyeti yoktu. Ama çalıştığı rehebilitasyonun sahibi; artık çalışmadan para kazan. Gel kreşi ortak yapalım. Başkalarını çalıştırıp kazanalım diye ikna etmişti. Rehabilitasyonda beraber çalıştıkları bir hanımı Kreş müdürü ve ortak yapıp başladılar işe. Ama yöneticilikteki başarısı ticarette yoktu. 3 yıl boyunca öğrenci sayısı 50’yi geçmedi. Kurum kendi masraflarını çıkarmıyordu. Rehabilitasyonun sahibi olan ortak siz 3 yıl yönettiniz olmadı. 1 yıl bana bırakın. Ben öğrenci sayısını 100 yaparım diyerek aldı kreşin yönetimini 2019 Ekim ayında. Sonra da iki ortağı yok saydı. Kendisine güvenerek kurulan şirketin üstüne çöktü resmen. Sözleşmedeki yeni şirket kurma vaadini tutmadı. Bundan sonrası Türk Mahkemelerinin vereceği karara kadar beklemede.
Bir gün Milli Eğitim Müdürlüğünde çalışan bir memur şöyle anlatıyordu anısını; “Hocam ilden aradılar bir yazının cevabını yazmayı unutmuşuz. Şef açtı ağzını yumdu gözünü bize bir sürü hakaret etti. Siz geldiniz bizi dinlediniz. Zonguldak Milli Eğitim Müdürlüğüne telefon açıp bizi fırçalayan şefe dediniz ki; - Hanımefendi biz bir eksik işlem yapmış isek; ya iyi niyetle bize hatırlatın yada devletin TEKİD diye bir uygulaması var. Bizi hatamızdan dolayı TEKİD edin. Bir daha benim personelime laf söylerseniz gelir ile sizi Müdürünüze şikayet ederim. ‘’Bizim o kadar hoşumuza gitti ki. Şimdi bir hatamız olsa önce kendi şube müdürümüz bize fırça atıyor.
Bu gün başka ilçede çalışan 2000’li yıllarda Ereğli’de beraber çalıştığı bir memur şöyle diyordu Onun hakkında. Hocam sizinle o kadar huzurlu mutlu ve başarılı çalışıyorduk ki. Ben sizi çok seviyordum. Hala hep sizi anlatırım. Bu gün çok tecrübeli olduk işimizde ama bizi dinleyen amirlerimiz yok.
2021 yılında İlçenin eski eğitimcilerinde halen dershane ve okul ,sürücü kursu alanında faaliyet gösteren bir ………bey ; abi bizim öğretmenler ile şirket arasında köprü olacak bir yöneticiye ihtiyacımız var gelir misin dediğinde ; Ben ilkokul öğretmeniyim dershanecilikten ve lise çocuğundan anlamam demişti. Ama sınırları çizilen görev alanı öğretmenler ile şirket arası köprü olmak olunca kabul etti ve böylece 18 ay lise öğrencilerinin eğitim gördüğü dershanede yöneticilik hayatı başladı. Kurumun patronu şöyle tanımlıyordu kendisini. Abi; iyi ki geldin. Biz birçok müdürle çalışmayı denedik hep kavga gürültü ile ayrıldık. Bize çok zarar verdiler Ben her yıl bir iki öğretmen ile kavga eder mahkemelik olurdum müdürlüğü kendim yaparken. Sizin varlığınız da öğretmenlerde çok mutlu. Ben de çok rahatım. Onun uygulamaları ile öğretmenlerde çok huzurlu ve mutlu çalışıyordu.
Bir ay kurumdan ayrılmıştı. Döndüğünde iki öğrenci geldi yanına; Hocam gözümüz hep sizi aradı neredesiniz bir aydır yoktunuz. Hayır çocuklar olur mu öyle ben bir hafta izinliydim dedi. Yalan söyledi. Çocuklar siz yokken biz her şeyin farkındayız hocam bir aydır yoktunuz. Bizim gözlerimiz hep sizi aradı demişti. Korkarak başladığı lise yaş grubu ile de çok güzel iletişim kurmayı başarmıştı.
Öğrencileri sabahleyin kurumun dış kapısında karşılar ve günaydın demeyi ihmal etmezdi. Odasının kapısı tüm öğrencilerine açıktı. Selfi fotoğrafları ile kurumu tanıtmak için 2500 takipçili instagram ve Facebook sayfalarında biraz fazla fotoğraf paylaşınca bunu altında bile art niyet arayan insanlar yüzünden çok üzülmüştü ve bu paylaşımları bıraktı.
Kurumu temsilen bazen patronla değişik okullara ziyarete gidiyordu. Hep saygı ve sevgi ile karşılanıyordu. Aradan geçen 20 yılı aşkın sürede Ereğli’de çalıştığı şube müdürlüğü görevindeki davranışları unutulmamıştı. Kalpleri kazandığı doğruydu.
Bozhane’de bir Okul öncesi öğretmeni ile karşılaştı geçen hafta; Şimdi Devlete atanmış ve bir köyde zorunlu görevini tamamlayan öğretmen şöyle diyordu. Hocam özelde 10 yılım geçmişti. Siz kuruma gelince ADAYLIK EĞİTİMİMİZİ tamamladınız ve benim hizmet birleştirmemi yaptırmamı istediniz. O zaman bizim bunlardan haberimiz bile olmazdı Şimdi bu sayede o kadar iyi durumdayım ki. Allah Razı olsun.
Rehabilitasyonda çalışmaya başladığında iki kurumu olan şirket; 2009 yılının Milli Eğitim Mevzuatı gereği bir Özel Öğretim Kurumu açıldığından 3 yıl sonra öğretmenlerinin 2/3 ü asil öğretmen olmaz ise o kurum eğitim öğretime kapatılır hükmü yüzünden bu şirketin kurumları kapanmak üzereydi. Milli Eğitim Müdürlüğü ile iş birliği yaparak ilk kez Özel Öğretim Kurumunda ADAYLIK EĞTİMLERİ olan TEMEL EĞİTİM VE HAZIRLIYICI EĞİTİMLERİ VE SINAVLARINI 1 YIL İÇİNDE gerçekleştiren tek kurum müdürü olarak 50 e yakın öğretmenin Adaylıktan asilliğe geçmesini sağlamıştı. Bu öğretmenler devlete atandıklarında tekrar adaylık eğitiminden muaf tutulmuşlardı.( Şimdi Özel Kurumlarda Aday yada Asil kavramı yok yönetmelikte.)
Devlet kurumlarında da özel sektörde de çalıştığı dönem boyunca hep kurumların menfaatini korudu. Hiçbir zaman kendi özel menfaati öncelik olmadı.43 yıl bitti çalışma hayatında.
Şimdi 10 Ocak 2023 tarihinden beri çalışmıyor. Bu gün karşılaştığı iki öğrenci yine hacam siz gittiniz kurumun tadı tuzu yok. Sizi çok özlüyoruz dediklerinde gözleri dolmuştu. Çocuklar siz sınavlara iyi hazırlanın ve Üniversite yolculuğunda sadece derslerinizi düşünün diyebildi. Branşı sınıf öğretmeni olmasına rağmen lise öğrencileri ile iletişimde çok başarılıydı Okuduğu kişisel gelişim ve psikoloji kitaplarını özet tutar, notlar alır, değişik testler hazırlar ve sınıflarda bunları uygulardı bizzat. Önceliği öğrencinin sınav stresini yenmesi ve kendine olan güvenini pekiştirmesiydi. Üstün DÖKMEN, Hasan YILMAZ ve Doğan CÜCELOĞLU’nun kitapları hep çantasından eksik olmazdı. Veli toplantılarına bizzat katılıp anne ve babalar çocuklarını sevmelerini ve güven vermelerini isterdi. Sevgi ve güvenin hayat başarısı için en temel ihtiyaç olduğunu anlatmaya çalışırdı.
Şuna inanın. Yaptığınız iş ne olursa olsa severseniz ve bu sevgiyi karşınızdaki insanlara da hissettirirseniz siz de seviliyorsunuz. Başarı da böyle geliyor. Kibirsiz, gurursuz ve saygı sevgi çerçevesinde kamu yada özel sektör hiç değişmeden yöneticinin asli davranışı olması gerekiyor.
Makamlar gittiğinde selam verecek insan bulamayanları da çok görmüşsünüzdür.
Bu yazıyı niçin kaleme aldı.
Biraz megaloman galiba.
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com