Mucize
19 Kasim 2012 08:51:56
Çok az insan mucizelere kulak asmaz, hikmetini aramaz."Doğa olayı" der, geçer gider. Kimileri de birbirinden çok farklı versiyonlara yönlenir, mucize arar, keramet gösterecek üstün vasıflı insanların peşinden koşar.
Bunun nedenlerinde biri, din anlayışlarının sisteme değil, "temel
taşlarının tamamlanmamış bir zemine"oturmasıdır.
Polemik oluşturmadan, geniş kitlelere ulaşmak gayesi ile
yapılan, çelişkilerden uzak bir harekettir demek mümkün, mucizenin tarifi için.
Sadece Nebi-Rasuller'den açığa çıkar. Örneğin, Hz. Musa'ya gelen Tevrat onun, Vahiy ise Hz Muhammed'in (s.a.v) mucizesidir.
Esasen, Nebilik ve Rasullük sona erdiği içindir ki mucize de bitmiştir.
Mucize
sayılmayan keramet türü haller ise velilerin kapsamındadır. Ne ki velâyet derecesi
yükseldikçe, keramet görünmez olur. Allah'a kurbiyet (yakınlık) sağlamış olan bu sınıfa göre, en büyük
keramet ilmî olanıdır.
Diğer yandan, illâki mucize aranıyorsa, varlığı insanın
yaratılışında mevcut diyebiliriz.
Baksanıza; bütün canlılar kendilerinde nasıl bir program
taşıyorlar. Talamus ve Epifiz ayrımlı. Tüm olanlar, "Allah'ın ilminde", bilgi paketçiklerinin birbirini dekode etmesi ve açığa çıkmasıyla gerçekleşiyor.
Nitekim Kur'anı- Kerîm bu noktaya;
De ki: "Herkes
yaratılış programı (fıtratı-şâkılesi) doğrultusunda fiiller
ortaya koyar! İşte bu yüzden (Fâtır'ınız olan) Rabbiniz, yol itibarıyla kimin hakikât
yolunda olduğunu en iyi bilendir!" (İsra suresi 84/ Ahmed Hulûsi-Kur'an-ı Kerim Çözümü) şeklinde yaklaşıyor.
Önce erkek spermi, dişi yumurtasıyla buluşuyor, bütünleşiyor. Sperm ve yumurtanın birleşmesi ile
oluşan 46 kromozomlu hücre, insanın ilk hücresi. Tüm vücudun oluşum plânını
içinde barındıran bu ilk ve tek hücreye "zigot" adı veriliyor. İlk hücrenin bölünmesi, spermle yumurtanın
birleşmesinden 24 saat sonra gerçekleşiyor. Yeni oluşan bu hücre birbirinin
aynı. Daha sonra bu bölünme artarak, katlanarak devam ediyor. Zigotun büyümüş
haline embriyo deniliyor.
Sonra beyni, kalbi, midesi,
pankreası, dalağı, kan damarları, elleri, ayakları şekilleniyor.
Cenin 120. günde beyin kendi ruhunu üretiyor. Bugünde kişinin "rızkı, ameli, eceli, cennete veya cehenneme gideceği" belli oluyor.
Ceninin, 79. ay arasında aldığı tesirlerle istidadı, doğduğu anda
aldığı tesirlerle kabiliyeti meydana geliyor.
Dikkat ettiyseniz sperm ve yumurtadan oluşan cevherle ayrı yapı, bir canlı inşa ediliyor.
Bu da bir tür mucize!
Damarlarda dolaşan kanın miktarını, yapısını herkeste aynı
ölçüde oluşturuyor.
Ve bu
yapıya anne-babasında veya ninesinde-dedesinde mevcut olan DNA ve RNA'daki bilgileri de
yüklüyor.
Beynin, karaciğerinin, midenin, barsak yapısının dokusu, karakter
ve şuuru farklı olabiliyor. Ancak, beden azalarının tümü senkronize bir şekilde
çalışıyor.
Bedensel faaliyetlerindeki ortak noktaları aynı, ama duyguları
farklı milyarlarca insan çıkıyor ortaya.
Olay bütün bunlarla kalmıyor!
Gezegenimiz üzerinde yaşayan insanlara birbirinden farklı parmak
izleri veriyor.
Değişik göz şifreleri oluşturuyor.
Her beyin kendi şifresi ile "kendi ruhunu" üretirken "reenkarnasyon" denilen illetin/masalın gerçek olmadığı anlaşılıyor. Böylece
toplum birbirine saygılı, onuruna yaraşır sağlıklı bir yaşam kalitesine, aslı
ile bağlantı kurma, orijin değerlerini zenginleştiren bir kültüre, bütünlüğe
ulaşıyor.
Şimdi siz bunları bir düşünün, ne demek istediğimi daha iyi
anlarsınız.
Yaratılmanın kaynağını ve gelişimini, nasıl bir uyum içinde ve
evrensel bir bilinçle var olduğunu hissedebilirsiniz.
Bu mucize ilk insandan itibaren tekrarlanıyor; "Kuantum potansiyelin
her an yeni bir şanda olanın açığa
çıkışı" ile.
Ama biz hâlâ anlamsız bir şekilde farklı, göz boyutuna
gelebilecek "mucizeler" peşinde koşup duruyoruz.
Şurası muhakkak ki bir boşluğun getirisi içindeyiz.
Çünkü yaratılışımızdaki mucizenin farkında bile değiliz,
kıymetini bilmiyoruz.
Ve biz büyük bir nankörlükle o mucizeleri yok
sayıyoruz.
Allah, evren, evren içre evrenleri, gelişmişliği, beceri ve
beceriksizliği bu mucizede barındırıyor.
Kuşkusuz bütün bu oluşlar onun ilminden, büyük Üstad Ahmed Hulûsi'nin deyişi ile Kuantum
Potansiyel'den kaynaklanıyor. Varoluşun
sırrına eren, niçin yaratıldığını düşünen, aslını ve gerçekleri bulan, ONUN! Kıymetini biliyor, değerlendirme
çabasına giriyor.
Kabukta kalan ise, bu mükemmeliyetin değerini anlamıyor ve
etrafına hoyratça davranmakla gösteriyor kendini.
Ama sistem kozasından çıkmayı, yeniden yapılanmayı, değişimi
içselleştirmek isteyenleri kolluyor. Onlar için önemli fırsatlar sunuluyor.
Temel sağlıksız olduğunda, üstüne
çıkılan her kat, bu yapıyı-anlayışı biraz daha çarpıtıyor, değerlendirmeden
uzaklaştırıyor.
Kuşkusuz, insan kırmızıyı fark edemiyor, âdeta bir renk körü
gibi hareket ediyor.
Böylece gözünün önündeki evrensellik de kaybolup gidiyor.
Ahmed F. Yüksel
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com