Hayatımızdaki Yalnızlık
06 Aralik 2010 12:13:00
Hayatımda ilk defa köşe yazmaya karar verdim ve ilk yazımın ne hakkında olması konusunda bazı kararsızlıklar yaşadım ve geçtim bilgisayarımın karşısına, bakalım bu yazının sonu nasıl bitecek bilemiyorum ama sizin de benim de beğeneceğimiz bir şey olmasını umut ediyorum.
Öncelikle hayatımızdaki yalnızlıktan başlayalım diyorum, neden mi? İnsanlar hayata yalnız başlarlar, doğmadan önce annelerinin karınlarında kendi başına doğacağı günü beklerler, tabi bazı istisnai durumlar da yok değil, ben yalnız değilim kardeşim biz ikiz yada üçüz'üz diyenler çıkacaktır. (sizi sonuna kadar destekliyoruz da herkes sizin kadar şanslı değil…) genel bir bakış açısında çoğunluk olarak yalnızız, fakat çocuklar yalnızlıklarının farkına en iyi varanlardır ve bu yüzden kardeş isterler. Büyüdükçe çeşitli insanlarla karşılaşırız çeşitli dostluklar kurarız, okullara gidip etrafımızdaki insanların sayısını artırırız fakat hiçbiri bizde eskilerden anlatılan dostluk ve samimiyet kadar derin olmaz, nasıl olsun ki, bizler atasözlerimizden 'ev alma komşu al' atasözünü bile yıktık, artık apartmanlarımızda oturanları daha az tanıyor ve komşuluk ilişkilerimizi seyrekleştiriyor hatta selamlaşmıyoruz. Biraz daha abartmış gibi görünsem de aynı ev içinde kendimizi bilgisayarımıza hapsedip annemizle babamızla bile oturmayıp sanal sosyalliğin kurbanı oluyoruz, internet denilen dünyanın en önemli ve aynı zamanda insanı kendine bağlayan kavramı, bize sunduğu sosyal ağ siteleriyle, artık aile bağlarını bile inceltmektedir diye düşünüyorum. Önceden insanlar oyun oynamak için kahvehanelere giderdi artık internet üzerinden oynar oldular, bu da bizi biraz daha yalnızlaştırmakla kalmayıp sosyal hayatımızın bitişine yaklaştığımızı belli eder bir durum. Otobüsler için de pek farklı bir düşüncem yok aslında, birkaç yıl öncesinde otobüslerde uzun yolculuklarda sıkılan insanlar yan koltuktaki insanları merak eder ve sohbet edip yolu kısaltmayı çalışırken artık her otobüsteki televizyon ve kulaklıklar sayesinde insanlar küçük kutulara hapsedilip yan koltuğundaki insanla bile selamlaştırılmaz hale geldi.
Konuyu yalnızlık olarak seçmiş olmamın sebeplerinden birisi, en son yaptığım mezar ziyareti desem pek yanlış olmaz. Yukarıda da belirttiğim gibi dünyaya tek başımıza annemizin karnında bekleyerek gelirken, öldüğümüzde yine tek başımıza sadece küçük bir mezar taşının altında kimsesiz yatacağımızı örnekleriyle bilmek kısacası meçhule giden bir gemiye tek başımıza bineceğimizi bilmenin bende bıraktığı his olsa gerek…
Dostlarımızı arttırarak, sanal sosyallikten uzaklaşarak, komşularımıza daha fazla selam vererek, eski günlerimizi unutmayarak yalnızlaşmamak dileğiyle…
Öncelikle hayatımızdaki yalnızlıktan başlayalım diyorum, neden mi? İnsanlar hayata yalnız başlarlar, doğmadan önce annelerinin karınlarında kendi başına doğacağı günü beklerler, tabi bazı istisnai durumlar da yok değil, ben yalnız değilim kardeşim biz ikiz yada üçüz'üz diyenler çıkacaktır. (sizi sonuna kadar destekliyoruz da herkes sizin kadar şanslı değil…) genel bir bakış açısında çoğunluk olarak yalnızız, fakat çocuklar yalnızlıklarının farkına en iyi varanlardır ve bu yüzden kardeş isterler. Büyüdükçe çeşitli insanlarla karşılaşırız çeşitli dostluklar kurarız, okullara gidip etrafımızdaki insanların sayısını artırırız fakat hiçbiri bizde eskilerden anlatılan dostluk ve samimiyet kadar derin olmaz, nasıl olsun ki, bizler atasözlerimizden 'ev alma komşu al' atasözünü bile yıktık, artık apartmanlarımızda oturanları daha az tanıyor ve komşuluk ilişkilerimizi seyrekleştiriyor hatta selamlaşmıyoruz. Biraz daha abartmış gibi görünsem de aynı ev içinde kendimizi bilgisayarımıza hapsedip annemizle babamızla bile oturmayıp sanal sosyalliğin kurbanı oluyoruz, internet denilen dünyanın en önemli ve aynı zamanda insanı kendine bağlayan kavramı, bize sunduğu sosyal ağ siteleriyle, artık aile bağlarını bile inceltmektedir diye düşünüyorum. Önceden insanlar oyun oynamak için kahvehanelere giderdi artık internet üzerinden oynar oldular, bu da bizi biraz daha yalnızlaştırmakla kalmayıp sosyal hayatımızın bitişine yaklaştığımızı belli eder bir durum. Otobüsler için de pek farklı bir düşüncem yok aslında, birkaç yıl öncesinde otobüslerde uzun yolculuklarda sıkılan insanlar yan koltuktaki insanları merak eder ve sohbet edip yolu kısaltmayı çalışırken artık her otobüsteki televizyon ve kulaklıklar sayesinde insanlar küçük kutulara hapsedilip yan koltuğundaki insanla bile selamlaştırılmaz hale geldi.
Konuyu yalnızlık olarak seçmiş olmamın sebeplerinden birisi, en son yaptığım mezar ziyareti desem pek yanlış olmaz. Yukarıda da belirttiğim gibi dünyaya tek başımıza annemizin karnında bekleyerek gelirken, öldüğümüzde yine tek başımıza sadece küçük bir mezar taşının altında kimsesiz yatacağımızı örnekleriyle bilmek kısacası meçhule giden bir gemiye tek başımıza bineceğimizi bilmenin bende bıraktığı his olsa gerek…
Dostlarımızı arttırarak, sanal sosyallikten uzaklaşarak, komşularımıza daha fazla selam vererek, eski günlerimizi unutmayarak yalnızlaşmamak dileğiyle…
Bu Yazı Toplam 742 Defa Okunmuştur
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış
Diğer Yazıları
Köşe Yazarlarımız
© degisimmedya.com |
İletişim Bilgileri |
Künye |
İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın |
Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. |
Tel : 0 372 322 27 30 E-posta: info@degisimmedya.com |