ZARAR VEREN İLİŞKİLER
02 Subat 2013 11:17:42
Nasıl bir Şubat bu böyle. Bir yaprak ağaçtan düşmüş
henüz bir gün geçmiş gibi geldi. Geldi de ne oldu? Neler olmadı ki? Şubat'lar ah
o ansızın, yılda bir kez gelen, o herkesin kendisini sevgisiyle yüzleştirdiği,
yüz yüze geldiği ama diğer yandan 'aşk' adına dünyanın ve hepinizin kutlamayı
alışkanlık haline getirdiği gündür. E kutlansın tabi. En azından 'Sevgiler,
sevgililer' günlerini değer yargılarıyla, sevgiye anlam katarak 'yaşamı kutlamayı'
da alışkanlık haline getirmiş olurlar.
Madem aylardan Şubat. Bence her günü sevgili günü
olmalı Şubat'ın. Yoksa sevginizin ne anlamı kalır. İşleye işleye 365 gün 6
saat, eksi 1 ay, hadi kapıyı aralayan aşk mevsimi Şubat!
Büyük çoğunluk, toplum ve dünya olarak önemli, adı olan
günleri kutlayıp karşıya mı geçiyoruz, ne dersiniz?
Bir güne sığamaz elbette, adı gerçekten sevgiyse. Bir
ömre yayanları kutlamadan geçmediğim satırlar cümlede. 'Ama bildiğiniz gibi
değil', ya da 'keşke benim sevgim, ilişkim de öyle olsaydı' diyenler malum
cümle sonu içsel konuşacaktır, kendisiyle. Her ifade yaşamın kendisi, her duygu
özel, her paylaşım anlamlı. Bu kadar çok sızlanıp, ahlanmalar, vahlanmalar,
kaybı yas sanma mevsimleri yok. Var da yok belki. Hafiften tatlı bir uykuya
dalıp, uyanma dönemleri arasında geçen süreç güzel olduğu kadar yıpratıcı
olabiliyor. Ve olması gereken şekli ile devam ediyor. Hayatın içinde kendi
hayatınızı yaşıyorsunuz.
Tüm bu açılımın ardından 'nostalji' sözcüğünü bu kez
müzikte 'Sarı Laleler' ile MFÖ'den..ve
özel bir kitap ile birleştirmeyi tercih ettim. Malum benim değil, sizin 14
Şubatınız olduğundan. Doya doya karşılayın heyecan, sevgi, aşk ile..
SARI LALELER
Uykulu gözlerle döndüm Rüyamdan
sana sarı laleler aldım çiçek pazarından
sen olmasan buralara gelemezdim ben
sevemezdim bu şehri anlamazdım dilinden
nasıl bir sevdaysa bu karşı koyamam
dayanamam kıskanırım seni paylaşamam
satırlar uçar gider aklımdan
sana sarı laleler aldım çiçek pazarından.
yeniden başlasam bu sefer korkmadan
koklayıp birbirimizi çöpe atmadan
satırlar uçar gider aklımdan
sana sarı laleler aldım çiçek pazarından
KENDİNE DEĞER VEREN KADIN
Ganj yayınlarından, tam yedi yıl önce ilginç bir kitap
çıkmıştı. Yazarı Lynda Field. Adı, Kendine Değer Veren Kadın. İlgi çekmemesi
imkânsız türden. Lynda Field oturmuş,
tam da herkesin kafasında çözmeye çalışılan bir konuya açıklık getirmeye
çalışmış.
Field şu soruyu soruyor; "Neden bu kadar çok kadın öz
değerden yoksun, mağdur oldukları, hatta dayak yedikleri, uygun olmayan ve
zararlı ilişkileri çekiyorlar?"
Niye kadınlar kendilerine zarar veren bu ilişkileri
bitirmekte bu kadar çok zorlanıyorlar?
Field'in yanıtı ilginç: "Çoğumuz şöyle ya da böyle aşk
bölümünde kötü pazarlıklar yaptık. Yaptığımız anlaşmaların temelleri olumsuz
kültürel düşünce, his ve davranış kalıplarında yatan, kötü kararlara
dayanıyordu."
Yazara göre aslında erkekler de kadınlar da duygusal
açıdan zarar görüyorlar. Ancak bazı kadınlar buna inanmakta zorlanıyor. Onlar
sadece acısını göstermeyen erkeklerle ilişki kurmuşlar.
ERKEĞİN DE ÖZ SAYGISI YOK
Fields devam ediyor: "Kültürel ve biyolojik faktörler
kadınların ve erkeklerin acılarıyla başa çıkma biçimlerini etkiliyor. Birçok
kadın çocukluk (ve yetişkinlik) acılarını içselleştirme eğiliminde oluyor ve zarar
veren ilişkilere girmekten kendini alıkoyamıyor. Stres altında aşina olduğumuz
'baş etme yollarına' döneriz ve 'duygusal bakıcılık' birçok kadının öğrenmiş
olduğu bir davranış kalıbıdır."
Field'e göre hepimiz (dişi ve erkek) bütünlüğe ulaşmak
için yarışıyoruz. Enerji düzeyinde her zaman bir denge yaratmaya çalışıyoruz.
Kendi enerjimizi dengelemek için çalışmazsak, dengede hissedebilmek için
ihtiyacımız olan şeyleri kendi dışımızda ararız. Eğer kadın içsel enerjide
zayıfsa, bu enerjiyi başka yerde arar. İçsel erkek enerjisi (kendini ortaya
koyan, dışa dönük, kavramsal, akılcı, mantıklı) güçlü olan erkekleri çekici
bulur. İçsel kadınsı enerji de erkeğin gereksinimi, ( duygusal, koruyucu,
duyarlı, ruhsal, alıcı.) bu yüzden geleneksel erkek ve geleneksel dişi
pervanenin ışığa çekildiği gibi birbirine çekilirler.
Yani karşılıklı öz değer yoksunluğu yaratan zararlı
ilişkilere kadınlar da erkekler de çekim hissediyorlar. Cinsiyetler arasındaki
fark kadınların ve erkeklerin bu tür ilişkileri ele alma biçimlerinde kendini
ortaya koyuyor:
-Erkekler ilişkinin dışına taşarak ve kendilerini
aktivitelere vererek baş ediyor.
-Kadınlar erkeklerin bu davranışı ile ilgili olarak
"Burada bir sorunumuz olduğunu bile fark etmiyor mu? Duygusal desteğine ne
kadar ihtiyaç duyarsam o, o kadar uzaklaşıyor" diyor.
-Kadınlar, ilişkiye bakarak, ne olduğunu anlamaya
çalışarak, kendine bakarak, "Nerede yanlış yaptım? diye sorarak, "Bu durumu
nasıl değiştirebilirim?" diye düşünerek, erkeği memnun etmeye çalışarak,
değişmesini bekleyerek durumla baş ediyor.
-Kadınlar "Beni gerçekten seviyor, çok büyük bir
potansiyeli var, ihtiyacı olan tek şey benim sevgim, ilgim ve yardımım. Onun
neye ihtiyacı olduğunu biliyorum ve bunu ona verebilirsem o zaman her şey
yoluna girecek. Düşüncesiz olmak istemediğini biliyorum, öyle olduğunda bunu
önemsemiyorum, aslında altın gibi bir kalbi var. Ama saldırıyor işte eğer
sabırlı olup bekleyebilirsem sonunda her şey düzelecek" diyor.
Evet kadınlar da erkekler de duygusal acı çekiyorlar
ama bu acıyla çok farklı bir biçimde başa çıkmaya çalışıyorlar.
Field'in görüşleri gelmiş, geçmiş ve içinde
bulunduğumuz döneme 'cuk' oturuyor. İlgilenenler kitabın tamamını okusunlar.
İçinde alıştırmalar da var. Zarar verici bir ilişkileri olanlar bu kitaptan
öğrendikleriyle özgürlüklerine kavuşabilirler.
GÜL YAPRAKLARI
Yıllar önce yine 14 Şubat. Televizyonda programa
psikiyatr konuk. 14 Şubat ile ilgili iki hastasını anlattı. Kadınların genel
sorunları ikili ilişkiler, birlikteliklerde sevildiğini hissedememek. Hastalar
da bu türden. Biri, evli çift pskiyatr'a
gidiyor. Kadının sorunu eşi tarafından sevildiğini hissetmemesi. Doktor bey
öyle bir sorunum var ki çözemezsiniz. Doktor sorunu dinledikten sonra, sevgi ile ilgili eşlere açıklama yapıyor.
Ardından ikinci hasta geliyor. Doktor bey öyle büyük
bir sorunum var ki mümkün değil çözemezsiniz. Kadını dinliyor, dinliyor ve Doktor:
Eee, sorun nerede hanımefendi? Diye soruyor. Kadın cevap veriyor: Kocamı o
kadar çok seviyorum, o kadar çok seviyorum ki, benden hariç iki metresi daha
var. Ya onları benden daha fazla seviyorsa!
İki hasta da son derece zenginlik içinde yaşıyor. Tüm
özel günlerini eşleri tarafından kutlanan, hediyelere boğdukları gibi,
yaşadıkları villalarına helikopterlerle gül yaprakları döktüren türden.
Azı karar çoğu zarar mı bilinmez. Gerçek yaşanmış bir
hikâye 14 Şubata aitti. Hatırladım. Paylaştım.
Kaybolmayan sevgilerle nice güzel 14 Şubatlara.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com