
AŞK BU DEĞİL
25 Mart 2013 23:45:14
Bir çiçek bahara saklamış gibi rengini, günlerden Pazar, yine bir kahvaltı keyfiydi. Evimde, en doğalından. Uzun uzun kahvaltıya ayırdığım vakit hafta içi kaybettiklerimi yakalamak, kaçırdığımı zannettiğim yolculuklara yetişmekti.
Televizyon dünyasının
ünlü isimlerinden, gazeteci, programcı Yasemin Bozkurt bir mucize gibi özlemle
karşımdaydı. Neden mi? Yıllarca "Yasemin'in
Penceresinden" programını izleyip de keyif almayan yoktur diye düşünüyorum.
Ne ünlüler konuk oldu, konuk ağırlamanın tarifesi olmayan havanın estiği o muhteşem
yıllar. En vazgeçilmez renk, desen, marka kravatlarını takan beyefendilerin
makasla program sonu hatıra olarak kravatlarının kesilmesi televizyon
izleyicisi için tam puanlık bir jestti.
Sadece mesleğini
yaparken tanıdığınız ünlüleri, bir gün kendi hayatlarında izleme imkânı
bulanlardan oldum. Uzun yıllar. Aradaki fark daima üslûplu ve anlamı çoğalan
türdendi.
TERAPPİ
Osmanlı
zamanında terapiye nereye gidildiğini bilenler var mı aranızda? Bir ihtimal
desem, yoktur. Kökünüz İstanbul'lu olmaya dayandıysa bilemem. Ya da Tarabya
bölgesi falan olmalı yaşadığınız, büyüdüğünüz yerin..
Tarabya
sahilinde 140 yıllık tarihi bir yalıyı alan Yasemin Bozkurt, üç katlı yalısını
tarih, değerler ile donatmış. Süsü, püsü, havası beni hiç çekmez.
Ama tarih bu
ya, eskici bu ya dikkati çekmek için yeterliydi. Her şeyin konuşulduğu o özel
anlar. Ufak bir tarihi bilgi. Osmanlıda terapi yapılan küçük bir Rum köyüne
verilen admış TARABYA!
Ve insanlar terapi
için buraya giderlermiş. Tabi insan oturduğu yerin, bölgenin hakkında tarihi,
kültürel bilgiye sahip olacak. Keyif veren dostlarınız, misafirleriniz,
sevdikleriniz, aileniz için nesilden nesile geçecek türden!
Evin içini
gezen kameramanın peşinden görsel olarak giderken evin tabloları dikkatleri
toplarken ahşap işçiliği olan tablonun
çok fazla el işçiliği ve emek dolu karşıtı olan ikinci bir tablo bir başkasında
diyor Yasemin. Türkiye'de yalnızca iki tane var. Mali'li ressamlar yapmış. Edremit'te 101 yıllık sehpa ayakları olarak
kullanılan el işlemeli ayaklar taş. Tam bir taş. Sadece bir taşı beş kişi
kaldırıp taşıyabiliyormuş. Ayaklarını uzatarak topuklarını vurdu, sağlamlığını
vurgulamak için. Eğrisi, doğrusuyla, tarihi, değeriyle, anlam katan hisleriyle
kendini ifade etmek istiyor insan. Kim olursa olsun bunu çok rahat görmek
mümkün.
ESKİCİ
EDREMİT'TE..
Edremit'teki
eskicisine her seferinde uğrayan Yasemin Bozkurt bir defasında tek ama çok özel
antika bir koltuk alıyor. Üzerinde 150 yıllık kumaşı varmış. Çıkardığın kumaşı
bana getir demiş, 'çıkarttıydım abla
attım demiş' eskici. Deli oldum, çıldırma noktasına geldim, adam değerini,
neyi attığını bilmiyor ki diyor Bozkurt ve beyaza hayranlığından dolayı
kaplatıyor evinin en özel köşesinde. Her şey değerli, fazlasıyla.
AJDA
GELMEMİŞ
Bulunduğu
yalının tam karşısında Ajda Pekkan bir yalı almış, restore ettirmiş uzun
yıllar. Ama oraya hiç gitmemiş, satılmış. Kimin olduğu ise bilinmiyor, üzüldük!
Ajda gelmedi komşu olarak diyor Bozkurt!
TAKSİM'DEKİ
MAKSİM'DEN..
Yıl 1991.Türk
Sanat Müziği sevdası ile dolu olduğum yıllar, yıllarım demek mi doğrudur
bilinmez. Taksim'deki Maksim Gazinosuna Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses vs. alt
kadro bir sürü sanatçı. Dinlemeye gittiğimdeki o muhteşemliği anlatamam. Başka bir
müzik, sanat, gazino kültürünün son dönemlerinden demek mümkün. Hala kulaklarımda
çınlar. Ciddi programların, sanatın,
sanatçının mesleğini işlediği türden. Yıllar sonra nereden bilebilir ki insan, gazinolar bir gün yok olacak,kapanacak.
Bakın neler olmuş!
DUVARDAKİ
APLİKLER
Türkiye'de
gazinolar dönemi sonlandırıldı. Maksim gazinosu yıkılırken Ortaköy'de eskicinin
birine gazinonun içinde duvara asılı aplikler verilmiş. Bunların içinde
orijinal lamba var, en büyüğü ise Zeki Müren diyor. Haklıydı. Yasemin rastlamış
ve satın almış. "Hey gidi koca dünya gam
yükü müsün" diye bir yandan Zeki
Müren yorumu dinliyorum. Sözlerini birlikte hatırlayalım istedim;
Dünya handır han içinde,
Yaşar o ruh can içinde,
Rüya gibi gelir geçer,
İnsanoğlu gam içinde..
Dertli ağlar, dertsiz ağlar dünya
içinde
Hey gidi koca dünya gam yükü müsün?
Söyle fani dünya söyle
Dert küpü müsün?
Dünya döner değirmende
İnsan içinde çavdardır
Bugün gelen yarın gider
Dolup boşalan bir handır..
Bakar mısınız
bu duvar, bu lambalar, ışığını saçan her bölüm Emel Sayın'lar, Zeki Müren'ler
sayısız sanatçı kokuyor, yaşıyor. Şimdi,
benim evimde, işte bu apliklerde..
PİRİNÇ
ŞAMDANLAR
19. yy'dan
kalan salondaki masa bedeni ve pirinç şamdanlar estetik. Bunu yemek masası
yaptırmak için üzerine cam kestirmiş. Etrafını beyaz koltuklarla kaplanmış
salonun balkonunu kapatarak salona katılmış halini görenler şanslı, çatı camdan
ve martılar hep onlarla, konuşuyor. Martılarla
konuşulan dinamik bir yer!
Bu mutluluktan
bahseden bir yalı sahibini bir düşünün. Bazen farkında bile olmadığınız kim
bilir nelere sahipsiniz?
Büyük bir
ayna, altında özel bir taş. Eskiye hayranlığın yansıması devam ederken Çek
Cumhuriyetinden alınan kristal bardakları daha önce hiç kullanmadığını, avizeye
tutarak parmaklarına tek hamlenin çıkardığı sesi duymak lazım. Ama bundan sonra
ilk misafirine ikram olarak bardakları kullanacağını sözlerine eklemesi hafif
bir mizah dili gibi geldi. Bence, en değerli eşyalarınızı kullanın!
Rahmetli kayınvalidesinden
kalma 150 yıllık ayna ise sevginin karşılığını anlatırken, tavan süslemeciliği
de bir o kadar görsel hazine.
Şurada diyor
salonun bir kenarı; fasulye ayıklarken bir yandan da denizi görüyorum daha ne isteyim.
Ve son olarak evin lavabo, banyo kısmındaki detaylar Türk hamam usulü,
taşlardan tutun da musluklara kadar.. her şey eski, nostalji kokan bir mevsim,
belki rastlanmayanından..
Yaşam kokan bir
gezinin görsel&işitselliğinden sözcüklere düşen kısmı ile yaşanan Pazar keyfiydi.
Yolculuklarınız, daima keyifli, anlamlı olsun.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları





© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com



















