İÇİMDEKİ DENİZ
25 Kasim 2013 12:38:43
"-Ramon neden ölüm? -Ölmek istiyorum çünkü bu şekilde yaşamak, bence umutsuz bir şey. Diğer tetraplejik hastaları bana kızabilir. Umutsuz bir yaşam dememe alınabilirler. Onları anlarım. Ama ben kimseyi yargılamaya çalışmıyorum. Ben kimim ki, yaşamayı seçenleri yargılama hakkına sahip olayım? Siz de beni yargılamayın ve benim ölmeme yardım etmek isteyenleri. -Sence biri yardım edecek mi? -Duruma bağlı, gösterecekleri güce! Korkuların üstesinden gelmek zorundalar. Ama gerçekten önemli bir şey değil. Ölüm hep bizimleydi ve her zaman da olacak!"
İşte bu sözler, Ramon Sampedro'nun geçirdiği bir kaza sonucu tetraplejik durumda olan ve hayatının yirmi yedi yılını, boyundan aşağısı felçli olarak yatağa bağlı bir şekilde geçirmek zorunda kalan, bir insanın trajedisini özetliyor. Film, tek göz bir odada, denizin ondan çaldığı hayatını, yine kendi manzarasıyla hatırlatan, düşlere, denize ve yeniden özgür olabilmenin tek yolu olarak gördüğü ölüme açılan, küçük pencerenin, böyle bir yaşamdan nasıl yansıdığını anlatıyor.
Bir insanı anlamak, uzak bir gelecek gibi belki de, çamur rengi bir hayal. Her hangi bir acıya dayanmak değil bu! Bir gün geri döneceğine inanıp, çok uzaklara gitmek değil ölümü istemek! Birkaç özgür ruhun, kalkışabileceği kadar basit değil. Ya da öyle olsa bile, onları tatmin edebilecek kadar diğer insanların anlayabileceği türden değil. Hüzün, içinde gördüğün en dramatik hikâye, en üzünç, en etkileyici, anlaşılmaz bir gürültünün beynini kemirmesi. Aslında bildiklerinin karşısındaki acizliğin. Her şey; ama her şey aklındayken, kocaman silinemez unutmaya çalıştığın; ama cevabını hep aradığın bir nokta gibidir yaşam. Ona ait olunca bir kalabalıklar ülkesidir. Bulamayınca, ölmeyi zorunlu kılmaktır kendine. Çünkü sen olmadan dönen dünya, zaten senin değildir. Filmin ilk dakikalarından itibaren, kurmaya çalıştığım empatiyle, darmadağın olmuştum bile. Düşüncelerim, duygularım, aklımın denizindeki gelgitler, hayatı nasıl da garip ve anlamsız kılıyordu bir anda!
"-Sonunda hepimizi yakalayacak. Her birimizi. Bizim bir parçamız. Öyleyse ölmeyi seçtiğim için, neden dehşete düşüyorlar? Sanki bulaşıcıymış gibi! -Tekerlekli koltuğu neden reddediyorsun? -Onu kabul etmek, kaybettiğim özgürlüğün artıklarını kabullenmek olurdu! Şunu düşün. Orada oturuyorsun. Üç adım uzakta! Üç adım nedir ki? Her insan için anlamsız bir uzaklık! Ama benim için o üç adım, sana ulaşmamı, dokunmamı engelleyen, imkânsız bir yolculuk! Sadece bir hayâl, bir fantezi. O yüzden ölmek istiyorum. Beni anlıyor musun?"
Hissedilen eksik duyguların yerine, tamamlanacak, gerçek duygularla bize ihanet etmemiş düşüncelerle, bir insanı anlamak... Filmin, ilk sahnesinden itibaren yağan yağmur, ruhumun içinde yağıyor sanki! İliklerime kadar ıslanıyorum. Bugüne kadar şükredemediklerimi, süzgecimden geçiriyorum. Hayat bir savaştı! Ve hayatındaki doğrular, kaderlerinin ulaşacağa yere varmak için savaştılar. "-Neden bu kadar çok gülümsüyorsun Ramon? -Eğer kaçamıyorsan, tamamen başkalarına bağımlıysan, gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun!"
Gülen iki göz, içinde ne fırtınaların koptuğuna aldırış etmeyen, ölümü bir düşünme biçiminden çok, ümitsiz bir yaşantının sonlanarak, mutluluğa kavuşması şeklinde nitelendiren Ramon, bir çift yalancı gözde kendini sakladı. Yıllarını hapsetti mutsuzluğa! Şimdi ölmeyi istemeyi itiraf etmek kendini itiraf etmek demekti insanlığa. Ötenazi isterken, yaşamak kadar ölmenin de bir hak olduğunu yargılamadan, yaşantısının ne denli zor olduğunu anlatmak istemekti. Hayatına iki kadın girdi. Avukat Julia ve köylü kızı Roza. Roza, hayatın anlamını tattırmak ve onun gerçek kurtuluşunu sağlamak için vardı. Belki de gerçek aşkın sahibiydi o. Kurgulanmış duyguların dünyasına Ramon'a hissettiği aşkla sahip çıkıyordu.
"-Biçimsiz ve bozulmuş bir bedenin, bekçisi olan bir insan için, yani benim için, saygınlık nedir? Ben hayatı, özgürlüğü seven çoğu insan gibi yaşamanın bir hak olduğuna, ama bir mecburiyet olmadığına inanıyorum."
Ramon, uslanmaz bir masumdur o. Ölmek yakışır mı ona? Bu davetsiz yaşamı yargılamak yakışır mı? Onun davetsiz ölümünü yargılamak da bize yakışır mı? Ne diyebilirim ki? Katlanamayacak cezaları çekmiş, uslanmaz bir masumdur o! Evet!
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com