ARRANGİARSİ
31 Mayis 2014 19:50:02
Antonio Carluccio ve Gennaro Contaldo. Bu iki İtalyan adamı tanırsınız. İtalya'nın dağlarından yollarına yolculuk yapan, buldukları her türlü ot, sebzeden vs. yemek yapan televizyon programını izleyici ile buluşturuyor.
Tüm dünya ve ülkelerinde farklı olmayan,
tercih edilen türde 'yemek programları' döneme bakıldığında ülkemizde mankenlerin
sunduğu program türü yerini alması pek de sürpriz değil. Amaç ile araç gibi
çoğu zaman karıştırılan bir durum. Ticari sistem+güzellik tercihi. İş öze
indiğinde mesleğin erbapları, uzmanı olmayan o programı yapamaz, bu bizim
işimiz derlerdi. Hep söylerim, devir ilk defa değişmedi, değişmeyecek de..söz
saltanata geldiğinde; 'sen çok yaşa sultanım' fragmanından öteye geçmiyor. 21. Yy.'da
modern çağ getirileri. Oturup hep birlikte oynuyoruz. Kabulleniyoruz. Sözüm ona
bütünün parçalarıyız ya. Tamamlıyor, tamamlanıyoruz. Kim inanır şimdi buna?
Arrangiarsi; yoktan bir şeyler yapabilmek,
işini yürütmek anlamına geliyor.
1943 yılında İtalya'da hükümet düştüğünde
savaş çıkıyor. Savaş çıktığında faşist olmaya zorlanan halkın büyük bir kesimi
olan partizanlar dağlara sığınıyor. Tam iki yıl dağlarda çok büyük zorluk
çekerek yaşamışlar. Dağlara kaçamayan 45 bin İtalyan partizan ise öldürülmüş.
90 yaşlarında, birinin adı Irana olan yaşlı kadın anlatıyor. Çok büyük
zorluklar yaşadık. Elbise dikerdim ben. Gözler doluyor ardından yüzündeki çizgilere
dökülen, acı yaşanmışlıkları bir fotoğraf karesi gibi yeniden canlanıyor... tüm
zorluklara rağmen; Lahana ve patates yedik, tereyağı alırdık, elbise dikerdim
ve....bu şekilde aynı malzemelerden 90 yıl önceki yemeği yapıyorlar.
Bir İtalyan'ın size sorabileceği soru
cümlesindeki en etkili sözcük bu yüzden 'arrangiarsi' dir. Zor, zor olan ama
asla gerçeği olmayan diye tanımlıyor Irana.
Bu iki İtalyanın hazırlayıp sunmuş olduğu
programın teması, İtalya'yı gezerek dağlarından buldukları ne varsa bir yemek
yapmak. Bundan duyulan memnuniyeti 1943 yılında yaşanan savaşa, zorluklara
rağmen aşabilmek.
Zorluklara karşı ne kadar dayanıklısınız. Günümüz
şartlarında sahip olduklarımızı düşünerek empati yapıyor musunuz? Çoğu zaman
hayır.
İLKELİ İPUÇLARI
28 mayıs 2014, geçtiğimiz hafta Tersane sahipleri Kdz. Ereğli TSO'da
bölge ekonomisini kalkındırmak adına toplantı yaptı. 7- 8 bin kişi ve istihdam.
Bu rakamları şimdiden duymak heyecan verici. Bölge halkı, istihdama yönelik
yüzdelik bir pay hep umutluydu, umutlu olmak zorundaydı. Toplantı 2 saat sürdüğü
ve prensipte fikir birliğine varıldığı bölge haberlerinde okurlarla buluştu.. Ve
4 Haziranda şirket tüzüğünün hazırlanacak olması 'asıl bekleyiş' ten öte neyi
anımsatabilir ki! Umut ekin, insanlağa, bölge ekonomisi kalkınmasına, inanç ile
umut ekin. Bu toplumu yüceltecek öncüler bölgemizde siz değerli büyüklerimiz,
yıllardan bu yana Tersaneciliği yaşayan-yaşatan ve bölge ekonomisine hareket
kazandıranlar.
Hayatın içinde kendi hayatımızı yaşarız, oysa; 'güven' oy gibi bir 'pusuladır' yönü değişmez,
sadece 'eylem' inanç adımları ile 'güven'
solur.
İstihdam sağlayan projelerin son haftalarda ardı arkası kesilmiyor.
Projeler sosyal tesis, aktivite dolu. İstihdam için verilen rakamlar,
metrekareler ve içerik okuyanı etkilemeyecek gibi değil. Büyük değişimlerin yükselişinde
bir dönem yaşayan ilçemizin adına duyduğum mutluluklar gün geçtikçe çoğalmakta.
Mevlânâ Celâleddîn-î Belhî
Rûm , MESNEV-İ ŞERİF adlı 2. Cilt
kitabında 3735. Bölüm şöyle der:
"Tuzağın bağını gâh çözüp bağlayan, bu suretle bu işte
maharet kazanan kuş gibi..
Böyle kuş sahradan, çayırdan mahrumdur, ömrü düğümü çözüp
açmada harcolur gider!
Filvaki hiçbir zaman tuzağa zebun olmaz ama günden güne
kanatları tutulur, uçmaz olur.
Bağ çözüp bağlamakla az uğraş da kanatların tutulmasın,
uçmadan kalamayasın.
Yüz binlerce kuşun kanadı kırıldı da yine o arızalı
yerlerdeki tuzakları gidermedi."
Filvaki'nin sözlük anlamı: Gerçek olarak,
hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki /
Aslında, tam anlamıyla, hakikatte /Gerçekte,
gerçekten, her ne kadar, vakıa.
THE ANGRİEST MAN İS BROOKLYN
Vizyondaki filmlerden bir öneri.
Türkçe ismi; ASABİ ADAM. Film, yanlış tanı sonucunda ölümcül bir beyin
anevrizmasına yakalanan ve bu sebeple hayatının son demlerini dolu dolu yaşama
kararı alan, Henry adında, pısırık ve kaybeden bir adamın öyküsünü anlatıyor.
Henry çok sinirli bir adamdır. Karşısına çıkan herkese bağıran, çağıran, kırıp,
geçiren karakter hayatından bezmiş bir şekilde Brooklyn'de hayatını sürdürmeye
çalışmakta. Sinirli bir insan olarak başına gelenler adeta bir sabır sınavı
gibidir. Ancak karıştığı trafik kazası ve sonrasında hastanede bitmek bilmeyen
bekleyişi, Henry'i çileden çıkartıyor. Kendisine yanlış konan teşhis sonucu (ölümcül
bir beyin anevrizması) Dr. Gill'e ömrünü çaresizce sorar ama o kadar kontrolden
çıkar ki tavrı gittikçe kötüleşir. Dr. Gill, o an sırf bir zaman dilimi vermek
için etrafına çaresizce bakarken bir magazin dergisindeki başlık dudaklarından
dökülüverir: 90 dakika! Cevabı alan Henry fırtına gibi Brooklyn sokaklarına
atar ve kırıp geçtiği, bağırıp çağırdığı, canını yaktığı kötü davrandığı kim
varsa hepsinin gönlünü almaya çalışır.
90 dakikalık ömrünü büyük bir
karmaşaya kurban etmenin eşiğinde dans eden Henry, bu süreçte kendine yaraşır
bir 'son' aramaya koyulur.
CANNES FİLM FESTİVALİ
Haute Couture Week Cannnes film
festivali sonrası yıldızlar geçidini sosyal medyayla buluşturmaya devam ediyor.
İki fotoğrafın karşıma sıkça çıkmasından 'Kırmızı Halı' töreni izleyenler kadar
oldum. Tom Cruise siyah bedene oturan ceketi ile
yaşının, oyunculuğunun Cannes film festivalinde etkili&olgun güzelliğini zarif
bir şekilde beline sarılarak poz veren kırmızı straples elbisesinde Emily Blunt
ile birlikteydi. Straples elbiselerde çizgilerinde eskiye dönüşünü yaşıyor.
Emily nedense kırmızı bir elbisede uçup pembe ruj kullanması gözleri rahatsız
edici bir kıvamda. Diğer yandan Angelina Jolie & Atelier Versace'nin el ele
siyahlar içerisinde yürürken yakalanan karede 'doğal' görünümleri hayranları
ile doğru buluşma noktası yaratmış. Yaz mevsiminde siyah smokin içerisinde
siyah gömlek giyen erkekleri bir türlü anlamıyorum. Hele bu Cannes film
festivalinden bir isim ise. Ceket yaka ve dış kenarın tamamı siyah biye ile
asillik kazanırken, içine giyilen siyah gömlek çekiciliği kapatmış. Pantolon beli
ise Türk erkeklerinde henüz bu mevsim rastlamadığım bir durum. Bel saten
kombine ile çevrili. Keyifli bir hareket kazandırmış. Bir de beyaz gömlek
olsaydı tam puan verme olasılığı.
En önemlisi hepinizin
bildiği gibi Cannes Film Festivali'nde dünyanın en prestijli sinema
ödüllerinden bir olan Altın Palmiye Ödülü Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği 'Kış
Uykusu'nun oldu. Ödülünü son bir yılda hayatını kaybeden gençlere adayan
Ceylan, Yılmaz Güney'den sonra Türkiye'den bu ödülü alan ikinci sinemacı oldu. Ayrı
bir gurur duydum.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com