MESLEĞİNİN SON TEMSİLCİSİ
05 Aralik 2014 13:29:17
Mesleğinin pek çok erbabı gibi Hıraç Arslanyan da kuyumcu bir aileye doğmuş. Ustası aynı zamanda amcası Hagop Arslanyan. Aşkla bağlı olduğu zanaatıyla tanışması ise, 1975 yılında Kapalıçarşı'nın en özel mekânlarından biri Zincirli han'da olmuş. Bir yandan lise eğitimine, tatillerde de mesleki eğitimine devam etmiş; ardından yurtdışında Viyana, Köln, Amsterdam, Brüksel, Paris gibi farklı yerlerde sanatına dair teknik ve vizyonunu geliştirip 1986'da kendi atölyesini açmış. Cağaloğlu'ndaki atölyesinde Doğu-batı sentezini yaratan takılar üretmeye başlamış. Yıllar içinde kendi sanatını oluşturan Arslanyan , 2008'de ise kuyumculuk sanatını yaşatmak ve bu sanat dalında kuşaklar arası köprü olabilmek amacıyla tecrübelerini aktardığı Mahrec Sanatevi'ni kurmuş. Özellikle değerli bir objeyi değerli maden ve taşlarla bezeme ustalığı olan 'murassa' çalışmalarıyla öne çıkan Arslanyan, murassanın Osmanlı Saray Sanatları içinde işçiliği ve üretimi en zor çalışmalardan biri olduğunun altını çiziyor. "Osmanlı"da murassa sanatı Zergeran bölüğü tarafından üstlenilmişti. Zergeran bölüğü kuyumculuğun çeşitli dalları olan sade, mine, cila, yaldız, ocak, mıhlama, ajur, sıvama, döküm(kum), savat ve tombakta ustalaşmış sanatkârlardan oluşur. Bugün bu zanaat dallarının birçoğu kaybolmaya yüz tuttu ya da yok oldu. Burada yapmış olduğumuz naçizane işlerle, geleneksel kıymetli murassa sanatını yaşatmaya çalışıyoruz. (kaynak: www.ngdergi.com)
15 Kasım 2014, Trt Haber'de izlediğim
program üzerine mini bir araştırma yaptım. Nesilden nesile devrolan ne varsa
onlardan bir bölümdü. Ne değerlidir oysa çıraklıktan ustalığa geçişe ait yıllar.
Hele bir de unutulmaya yüz tutmuş meslekler hala yaşıyorsa ve onunla
karşılaşmanın dayanılmaz ağırlığı.
Kıymetli
murassa sanatı ve onun yaşatılmaya çalışılması. Kim bilir kaybolan meslekleri
ne kadar hatırlarız, hangi nesle aittir bu hatırlamalar..Atalardan kalma deriz
eski, değerli eşyalarımıza. Ve o eşyaların yeniden ele alınarak mücevherlerle
süslenerek günümüze uyarlanması. Etkisi oldukça yüksek olan ve değeri murassa
sanatıyla paha biçilemez bir hale dönüşen bu yolculuğun özeni bir mühür gibi
aklıma kazındı. Arslanyan, kıymetli bir objeyi kıymetli eşyalarla süsleme
sanatını küçük yaşlarda sanatın tozunun yutulmasına bağlıyor. Genç yaşta usta
oluyorsunuz diyor. Çırak, kalfa, usta misali. Kendi kendini ıspatlamak gibi bir
şey. Tezgâhın her bölümü ise ayrı bir düzenek. Enfes öğrencinin nasıl nasıl
asistan, doçent, yan doçent, profesör oluyorsa bizimki de o şekilde diyor meslek
dilinden bir uzantıyla. Şimdi ise çırak bulamıyoruz. Murassa kıymetli bir
objeyi kıymetli taş ile süslemenin atalarından kalma olduğunu, objelerinin
sunuma hazırlanması yolunda ise çok ekonomik olmadığından bahsediyor. İşçiliğin
zor oluşu, emekçilik ve madeni var yaptığı işte. 10-15 bine gelen imalata talep
olduğunu ancak bunun da büyük bölümünün geçmişine değer veren toplumumuz
olduğunun altını çiziyor. Murassa sanatının 5-6 ayrı dalının olduğunu ve bu
sanatı yapabilmek için tüm bölümlerinin bilinmesi gerektiğini söylüyor. Yoksa yapamazsınız.
Her bir dalı ayrı bölüm tamamlayıcısı. Trt Haber'de Erkan Turan unutulmaya yüz
tutmuş murassa sanatının kapılarını araladı. Umarız 21. Yüzyılda unutulmaya yüz
tutmuş mesleklerde çırak bulmak kolaylaşır ve bu meslekler uzun yıllar yaşar.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com