MİLLETÇE; MİLLİ EGEMENLİK DİYORUZ !
19 Nisan 2015 22:38:34
MİLLİ EĞEMENLİK NEDİR?
Milli Bayramlarımızı geri verin. Gençlerde,Çocuklarda bayram etsinler. Ailesiyle/milletiyle Bayram coşkusunu yaşasınlar. Bayramlar; İl ve İlçelerde şölen havası içinde büyük törenlerle ,şanla/şerefle kutlansın. Çocuklarımız ,gençlerimiz gösterilerini onurla yapsınlar. Türk bayrağı dalgalansın, millet bir bütün olsun.Okullarda Andımız söylensin,istiklal marşımızla bayrak göndere çekilsin. Duygular arşa çıksın,gururdan göğsümüz kabarsın/göz yaşlarımız onurla aksın. İşte Milli Egemenlik bu... Türkiye Cumhuriyetinin evlatları onurla atalarını ansın/gazileriyle kucaklaşsın. Şiirler okunsun, 81 ilimizin folkları gösteri yapsın.Havada/karada/denizde muhteşem gösteriler olsun. İşte Milli Egemenlik bu...
Vatanın bölünmez bütünlüğü içinde el ele kardeşçe ,bir elimizde Atatürk'ün ilkeleri/bir elimizde Atatürk'ün inkılapları Bütün Türkiye'mizi ;ev ev,cadde,cadde TÜRK BAYRAĞI ile süsleyelim,şehit kanı tarih yazmış milletimizin destanını Göğsünüzde taşıdığımız TÜRK BAYRAĞI ile bayramları kutlayalım...İşte Milli Egemenlik bu...
MİLLİ EGEMENLİK NEDİR?
Ulusal Egemenlikya damillî hâkimiyet,devletingücü olanegemenliğindoğrudan doğruya ulusa ait olmasıdır.Millî egemenlik,ulus egemenliğiya dahâkimiyetimilliye olarak da adlandırılır.
Ulusal egemenliğin var olduğu devletlerde, kurucu ve yönetici güç bazı kişilerde ya da belli gruplarda değil halktadır. Ulusal egemenliğin en önemli göstergelerinden biri meclis ve onu oluşturan demokratik seçimlerdir. Uluslar bu sayede kendi egemenliklerini oluşturabilirler.
Ulusal egemenlik kavramı, devlet ve egemenlik kavramları oluştuğundan beri pek çok siyaset bilimci ve filozof tarafından ele alınmıştır. Günümüz dünyasının pek çok devleti, ulusal egemenlik ilkesine dayalıdır.
Milli Egemenlik
Anayasamızın "Egemenlik" başlıklı 6. maddesi aynen şöyle demektedir: "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz."
Toplumda hiçbir kimse, hiçbir zümre, hiçbir sınıf ya da gurup, doğrudan üstün emretme gücüne sahip olamaz. Toplumda üstün emretme gücünün tek kaynağı ve tek sahibi milletin kendisidir.
Önemli olan, Millî Egemenlik fikrinin genç nesillerce, ruhunda ve anlamında gönülden benimsenmesi ve onu yaşatmasıdır.
MillîEgemenlik;
Millî Egemenliğin en kısa tanımı şudur; "Egemenliğin tek meşru kaynağı ve sahibi Millettir." Millet iradesi, fertlerin iradelerinin bir araya gelmesinden ve kaynaşmasından oluşmaktadır. Millî egemenlik, milletin bölünmez iradesini temsil eder.
Atatürk'e göre, toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması ancak ve ancak tam ve kesin manâsıyla millî egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bundan dolayı hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir.
Atatürk, "Türküm" diyen her insanın vatan toprakları üstünde ayrıcalıksız ve kaynaşmış bir Türk ulusunu temsil ettiğini özellikle vurgulamıştır. "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Ulusun Olacaktır" ilkesi doğrultusunda hiç bir güç, hiç bir iç ve dış kuvvet bu hakkı ulusun elinden alamaz. Ulusumuz, en kutsal varlığı olan bağımsızlığını gerektiğinde canı pahasına korumuştur ve her zaman da koruyacaktır.
Misâk-ıMillî;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ulusal sınırları içinde bir "ulus devlet"dir. Bu sınırlar, kurtuluş savaşının ardından "Misâk-ı Millî" ile tespit edilen vatan topraklarının bütününü ifade eder.
Birinci Meclis'in temeli; "Müdafaa-i Hukuk"tur. Müdafaa-i Hukuk'un özü ise "Ulusal Egemenlik ve Tam Bağımsızlık"tır. Tam bağımsızlık, Kuvâ-yi Millîye anlayışı ile ruh bulur. "Ulusal Güçler" demek olan Kuvâ-yi Millîye ise, Türk Milleti'nin onurunu temsil eder.
Kongreler
Milletten alınan gücü esas kabûl eden ve Türk Milleti'nin bağımsızlık mücadelesine önderlik eden Mustafa Kemâl'e göre Kongreler ve Meclis demek, ulus demektir. Bu amaçla 1919'da Samsun'dan başlattığı halk hareketinin ardından gerçekleştirdiği Amasya, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile halkın iradesini Mustafa Kemâl filizlendirmiştir.
1919 Amasya Bildirisi ile ilân olunan, "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" parolası, Erzurum ve Sivas Kongreleri'nde de benimsenmiş ve kurulacak olan Büyük Millet Meclisi'nin temel dayanağını oluşturmuştur.
İlkMeclis;
Mustafa Kemâl'in Anadolu'da toplanmasını istemesine karşın, 12 Ocak 1920'de İstanbul'da toplanan Meclis, Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin esaslarını Misak-ı Millî ilkesi doğrultusunda kabûl ve ilân etmiştir.
16 Mart 1920'de İstanbul'un İtilâf Devletleri tarafından fiilen işgali edilmesi üzerine Meclis dağılmış ve Milletvekillerinin bir kısmı İngilizler tarafından tutuklanmıştır. Bunun üzerine Mustafa Kemâl, valiliklere ve kolordu komutanlıklarına tâlimat vererek, Ankara'da toplanacak fevkalâde yetkilere sahip bir meclise yeni temsilciler seçmelerini bildirmiştir.
Bu çağrının neticesinde, 23 Nisan 1920'de yurdun her bölgesinden gelen millet temsilcileriyle Ankara'da Büyük Millet Meclisi açıldı. Mustafa Kemâl, millet iradesini ve egemenliğini temsil eden bu Meclis'e başkan seçilerek, artık Türk bağımsızlık mücadelesinin her bakımdan, askeri, siyasi ve sosyâl lideri olmuştur. Egemenliğin padişaha, bir sınıf veya zümreye değil, Türk Milleti'ne ait olduğu gerçeğini devlet hayatımıza kazandıran Atatürk'tür.
Artık Türk Milleti'nin iradesi, kararları ve sesi, onun yegâne temsilcisi olan Büyük Millet Meclisi aracılığıyla bütün dünyaya duyurulmuş olmaktaydı. Büyük Millet Meclisi ile Türk Milleti, varlığını ve kaderi üzerindeki hâkimiyetini resmen ilân etmiştir.
Millî mücadele, Türk ulusunun bağımsızlığına olan düşkünlüğünün ve zafere duyduğu sarsılmaz inancın tam desteğiyle, Birinci Meclis'in önderliğinde kazanılmıştır.
20 Ocak 1921 tarihinde hazırlanan ilk Anayasamız'da da, hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu ilkesi esas kabûl edilmiştir. Halkın kendi kaderini kendisinin tayin etmesi en tabi hakkıdır. Kanun yapmak ve yürütmek yetkileri, milletimizi temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde toplanmış ve buradan tecelli etmiştir. 1921 Anayasası ile, Amasya genelgesinden itibaren gelen ve yerleşen maneviyat ve kanaat resmî bir nitelik kazanmış ve bu Anayasa metni ile artık hukuki hüvviyete bürünmüştür.
Cumhuriyet
Millî hakimiyetin tesis edilmesini takiben, sıra, yeni kurulan Türk Devleti'nin sağlam, demokratik ve çağdaş temeller üzerine oturtulmasına gelmişti. 29 Ekim 1923'de Cumhuriyet'in ilân edilmesinin ardından Atatürk, en kısa zamanda bunun gereği olan demokrasiye geçilmesini öngörmekteydi. Büyük önder Atatürk'ün bundan yıllarca evvel Cumhuriyet'e dair ifade ettiği düşünceler, bugün halâ bazı batılı ülkelerin ulaşmaya çalıştıkları ideâlleri temsil etmektedir.
Cumhuriyet'e sahip olmaktan ziyade asıl önemli olan, Cumhuriyet'in ilkelerine lâyık olmaktır. Bağımsızlığın, millî egemenliğin ve demokrasinin kıymetini bilen, erdemli ve özverili Cumhuriyet gençlerine sahip olmak, Türkiye'nin en büyük hazinesidir. Şehitlerimiz pahasına, yokluklar ve acılar pahasına savaş alanlarında kazanılan zaferler; siyasi, ekonomik ve kültürel zaferlerle pekiştirilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ebedi ilerleyiş yolu işte bu noktadan geçmektedir.
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, bu fikirler, bu düşünceler üzerine kurulmuştur. Mutlu ve güçlü Türkiye ülküsü, bu görüşlerin yaşamasına ve kuşaktan kuşağa canlı bir meşale olarak devredilmesine bağlı bulunmaktadır.
Mustafa Kemâl ATATÜRK diyor ki:
"Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan istiklâl aşkı ile yaratılmış bir adamım. Çocukluğumdan bu güne kadar ailevi, hususi ve resmi hayatımın her safhasını yakından tanıyanlarca bu aşkım bilinir. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın yerleşmesi ve yaşaması mutlaka o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olmasına bağlıdır. Ben şahsen bu saydığım özelliklere çok ehemmiyet veririm ve bu özelliklerin kendimde varlığını iddia edebilmek için milletimin de aynı özellikleri taşımasını şart ve esas bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple millî bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri gerektirdiği takdirde insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet gereğinden olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan vazgeçinceye kadar amansız düşmanıyım."
ATATÜRK, çağdaş bir Millete ve çağdaş bir Devlete yakışan yönetim şeklinin ancak Milli Egemenlik olduğunu her fırsatta söylemiş, Kurtuluş savaşından , kendisinin hayata gözlerini yumduğu ana kadar Milli Egemenliği Türk toplumuna benimsetmeye çalıştı.
Tek kişilik yönetim şeklini asla benimsememiş, Egemenliği, bütün Türk Milleti tarafından seçilmiş vekillerden meydana gelen bir yüce meclis çatısı altında ülkenin yönetilmesini istemiştir. İşte o yüce meclis Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
ATATÜRK; üç ana ilke esasında devlet anlayışının temellerini oluşturmuştur. Milli Devlet, Tam bağımsızlık, Milli Egemenlik
Milli Egemenlik:Milletin kendi kendisini yönetmesidir.
Devlet içinde tanımladığımız Milli Egemenlik, Millete ait olduğunu ifade eder. Bu anlamda Milli Egemenlik ,kişi veya zümre egemenliği ile asla bağdaşmaz.
ATATÜRK; Kurtuluş savaşını başlatmak üzere Samsun'a çıktıktan sonra Amasya, Sivas, Erzurum, halkla buluştuktan daha sonra da illerden seçilmiş kişilerle ERZURUM- SİVAS kongreleri'nde Ülke bütünlüğünü ve Milli bağımsızlığımızı korumak için (Milli güçleri etken ve Milli iradeyi egemen ) kılmak esasının kesin olduğunu belirtmiştir.
ATATÜRK; 27 aralık 1920' de Ankara'ya gelişinin ertesi günü yani (28 aralık 1920) Şehrin ileri gelenlerine şöyle bir konuşma yapmıştır.
" Bir Millet ,varlığı ve hakları için bütün kuvvetiyle ,bütün fikri ve maddi güçleriyle alakadar olmazsa, bir Millet kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını temin etmese , şunun- bunun oyuncağı olmaktan kutulamaz... Bu sebeple teşkilatımızda Milli güçlerin etken ve Milli iradenin egemen olması esası kabul edilmiştir. Bugün bütün Cihanın Milletleri yalnız bir egemenlik tanırlar; MİLLİ EGEMENLİK..."
Toplum ve Devlet hayatının temel değerleri , ancak Milli Egemenlik ilkesi altında gerçekleşebilir.
Toplumda hürriyetin ,eşitlik ve adaletin ,istikrar ve huzurun korunmasının sağlanması ancak ve anacak Milli Egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır.
Milli Egemenlik , çağımızın önüne geçilmez , karşı konulmaz bir akımdır.
Milli Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.
Milli Egemenlik dışında, hiçbir güç, kişiler, yönetimler var olamaz.
Türkiye halkında yalnız bir makam vardır. O da Milli Egemenliktir. O makam Milletin kalbi , vicdanı ve varlığıdır.
Milli Egemenlik karşısında hiçbir güç duramaz, zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur.
Türk Milleti kanıyla, canıyla ATATÜRK 'ün önderliğinde savaşarak Egemenliğine kavuştu.
Egemenliğinden vazgeçen Milletler ve Devletler esaret altında ,inançsız, hürriyetsiz, kişiliksiz, bağımsız , Millet olma onurunu kayıp etmiş olarak yaşamaya mahkumdurlar.
ATATÜRK; Annesinin ölümünden sonra mezarı başında yaptığı konuşmada
" Validem bu toprağın altında fakat Milli Egemenlik ilelebet payidar olsun ,Beni teselli eden en büyük kuvvet budur. Valide'min mezarı önünde ve Allah huzurunda and içiyorum , bu kadar kan dökerek Milletin elde ettiği egemenliğin muhafaza ve müdavası için , icap ederse validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Milli Egemenlik uğrunda canımı vermek , benim için vicdan ve namus borcu olsun"
ATATÜRK; Milli Egemenlik ilkesine sadece düşünceleriyle değil, derin kişisel duygularıyla da ne kadar bağlı olduğunu ifade etmiştir.
TÜRK MİLLETİNE düşen görev ATATÜRK 'ün annesinin mezarı başında söylediklerini bir kez daha düşünmesi...
Bir yürek olarak ,tek kalp atışı gibi EGEMENLİĞE , Laik CUMHURİYETE ebediyen sahip çıkmaktır,yaşatmaktır
İLMİN /BİLİMİN IŞIĞINDA ÇAĞLARA YÜRÜMEK İÇİN ; ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEK GEREK.... İşte Milliği Egemenlik budur...
Atatürk'ün düşüncesinin ışığında altını çizerek tekrar söylüyorum: Önemli olan yasaklamak/kaldırmak değil. Önemli olan Yedi bölge insanlarımızı Millet olma idealinde/erdemliğinde/ülküsünde birleştirmektir.Tek Bayrak /Tek vatan/tek millet olgusunu vermektir. İşte Milli Egemenlik budur.
ATATÜRK gibi büyük bir lidere sahip olmak, CUMHURİYET Çocukları olarak BİZE; O'nun değerlerine , O'nun bıraktığı(Cumhuriyete) emanetine sahip çıkmak . ULUSUMUZU; ÇAĞDAŞ ÜLKELERİN ÖNÜNE TAŞIMAK YAKIŞIR... Eğitimci-Yazar- Şair HARUN KARA
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com